24 Haziran 2014 Salı

Robben, bu kez işini yarım bırakmayacak gibi!*

(2014 Dünya Kupası Yazıları)
4 yıl önce finalde Iker Cassillas ile karşı karşıya kaldığı 2 pozisyonu da kaçırınca kupa İspanya’ya gitmişti. Bayern Münih’le 2012 Şampiyonlar Ligi finalinde Chealse’ye karşı da benzer senaryo gerçekleşince finallerin kaybedeni olmuştu. Hollandalı olunca da makus talihini kabullenmesi beklenirdi. Ancak geçen yıl Borussia Dortmund ile oynadıkları Şampiyonlar Ligi finalinde sanki inadına ve cevap niteliğinde attığı golle finalleri kaybeden biri olmayı kabullenecek biri olmadığını gösterdi.

Robben kupaya gözünü dikti!
Vardır ya bazıları hani hep fit, hep formda olan. İşte onlardan biri olduğuna şüphe yok, sanki performansı hiç düşmeyecek gibi. Turnuvaya da öyle başladı zaten. İspanya maçında sahanın tozunu attırdı. Hele de Usain Bolt’u bile kıskandıracak deparı ile hiç yokmuş gibi Ramos’u sollaması ve golü niyetini belli ediyordu aslında. Avustralya maçında da minik minik ve pırpır adımlarıyla topu ayağından hiç ayırmadan attığı gol yine harikaydı. Taş gibi vızır vızır koşan Şili karşısında da en fazla zorlayan yine oydu. 3-4 driplingiyle yokladı, sonuncusuyla da golü attırdı. 3 golü, 1 asisti ve form durumuyla Brezilya’daki en etkili isimlerin başında geliyor. Bakalım Güney Afrika’da yarım kalan işin bu kez sonunu getirebilecek mi?

Bir Luis van Gaal takımı!
Pek çoğu Hollanda’nın kadrosundaki isimlere burun kıvırabilir, yeterli bulmayabilir. En azından turnuva öncesi öyleydi. Favoriler arasında kimse saymıyordu onları. Ancak artık karşımızda bir teknik adam takımı, taktik disiplini birinci sınıf olan oyuncu grubu var. İspanya ve Avustralya karşısında çok pozisyon verip zaman zaman zorlansa da takım, Şili maçında o algıyı da kırdı. Hem de bunu Mustafa Denizli’nin final ve şampiyon adayı Şili karşısında yaptı. Topa sahip olma oranı Şili lehine %68’e 32’ydi, tıpkı İspanya maçındaki gibi. Aslında bunun tersi olması beklenirken Van Gaal, topu rakibine yine teslim etti ve bekledi. Tersi olması durumda her takımı parçalamak için saldıran ve rakibinin başına dahi kaldırtmayan Şili’ye karşı sabırlı alan kapattı, oyunu soğutup tempoyu düşük tuttu. Yani Şili’nin yakıcı ateşini aldı, onları uyuşturdu. Stratejisi de tuttu, üstelik Robin van Persie’siz yaptı bunu.

Şilililer zapturapt altında zorlandı!
Avustralya ve İspanya karşısında rakibine nefes aldırmayan Şili, bu kez o akıcılığı ve tempoyu yapamadı. Taktik disiplini üst düzey olan Hollanda alan bırakmayınca, kötü final pasları ve yanlış pas tercihleri fazlaydı. Hele de Alexis Sanchez, arkadaşlarına kızıp kimseye topu vermeyen halı saha futbolcusu gibiydi. Böyle olunca da pozisyona girmekte zorlandılar. Toplam 40 faulün yapıldığı maçta da düşük temponun Şili’ye yaramadığını da görmüş olduk.  Hakem konusunaysa hiç girmeye gerek yok. Gambiyalı Bakary Papa Gassama, Alexis Sanchez’in penaltısının yanı sıra bir sürü yanlış karar verdi ve turnuvanın hakem performansına uygun düdük çaldı.

Son bir not: Sol çizgide oynayan ve kırk yıllık kanat adamı gibi harika bir maç çıkartan Dirk Kuyt, neden dünyanın en saygın oyuncularından biri olduğunu tekrar hatırlattı. Helal!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder