Yetenek
gelişimi, yönetimi ve mevki
Futbolcunun yeteneklerinin doğru gözlenmesi ve gelişimi
yönünde eğitilmesi alt yapılarda olmazsa olmazdır. Hem beklenti hem de mevki
olarak özellikle küçük yaşlarda çocuk şartlandırılmamalı. Dikkatli takip
edilmeli ve alternatifler önüne konmalı.
Bu yönde büyük alt yapılardaki önemli bir soruna işaret ediyor Osman Nuri
Işılar. “Amatör takımlardan yetişen gençler doğal yeteneklerini sınırsızca kullanabilirken,
kulüplerin altyapılarından yetişen gençler ise futbolun takım oyunu
disipliniyle büyüyor. Ancak bu durumdaki oyuncular kendi hayal dünyalarındaki
beceri uygulamalarını denemede katı disipline takılıyor” Osman hocanın sözünü
ettiği disiplin doğru ve alternatifli mevki planlamasında da oyuncunun
karşısına sık sık çıkabiliyor. Yarışmadaki başarı makbul görüldüğü durumlarda
futbolcunun mevkisi genellikle sabitleniyor, oyuncunun gelişimi ve üst yapıya
uygunluğu çok ihmal edilebiliyor. Alt yapıda forvet arkası hatta bazen forvet
oynayan Emre Belözoğlu, anca Hagi’nin varlığı ve Fatih Terim’in kararıyla çift
yönlü orta saha oyuncusuna evirildi. O pozisyonun özelliklerini A Takımda
öğrendi. Farklı yönleri olmakla birlikte bir benzeri yaş grubunun en iyi
santrforu Ömer Ateş’in de başına geldi. Levent Eriş ani bir kararla 1. Lig’de
Ömer’i sol bek yapar. “Türkiye’deki koşullarda santrfor için uygun değilmişim,
keşke daha önce sol beke geçseydim” derken Ömer, Levent hocasına teşekkür
ediyor, alt yapı yıllarına da biraz hayıflanıyor. Radikal mevki değişikliği de
bir dönem Galatasaray’da oynayan İBB’nin golcüsü Mehmet Batdal’ın başından
geçmiş. 18 yaşına kadar defans oyuncusu olan Mehmet Batdal genç takım hocasını forvet
oynama ısrarıyla bıktırınca, “hadi çık oyna da bakalım santrforda ne
yapacaksın” sitemiyle de olsa golcülüğe geçiş yapmış. “Halı sahada, okulda
bazen ısrar ede ede antrenmanlarda forvet oynardım. Bir maçta sonradan santrfor
olarak girdim ve 2 gol attım. Son 6 maçtı ve toplam 11 gol attım. O goller
sayesinde A Takıma çıktım, profesyonel oldum, hem de santrfor olarak” Küçük
yaşta bile olsa oyuncunun isteklerinin, tercihlerinin dikkate alınması
gerektiğini kendi hikayesinden anlatan Mehmet Batdal, o gün o maçta oyuna
girerken başka ilginç bir hikayeye vesile olmuş aynı zamanda. Mehmet oyuna
girince forvetten stopere kayan arkadaşı Hüseyin Akmaz da mevkisinden olmuş.
Hüseyin halen 2. Lig Kırmızı Grup’ta Bayrampaşaspor’da stoper oynamaya devam
ediyor.
Üst
yapıya geçiş süreci
En fazla oyuncu kaybının yaşandığı ve aşılmakta
zorlanılan kritik süreç. Bir yandan futbolun yaşıtlarla olan dönemi sona eriyor
ve kendisinden olgun futbolcularla yüzleşme aşaması başlıyor diğer yandan da genç
bir insan olarak büyüklerin dünyasına adım atılıyor. Çok dikkatli olunması
gereken aşama. Çoğunlukla genç oyuncu o sıçramayı yapacak fırsatı bile bulamıyor.
Osman Nuri Işılar futbolun endüstriyel gerçekçiliğine işaret ediyor. “Ekonomik
büyüme ile doğru orantılı toplum futbola her gün daha fazla ilgi duyuyor. Bu durumda
kurumlar risk üstlenme oranını “0” çizgisine indirgeyerek kaybetmeyi hiç arzu
etmiyor. Bu acımasız mücadele içerisinde her kurum en iyi, en kuvvetli, en
yetenekli elemanlarla kadrolaşarak mücadelede daha üstte olmaya çalışıyorlar. Bu
sonuçla genç ve hata yapma oranı yüksek bireyler kendilerine üst katmanlarda yer
bulmakta çok zorlanıyor ya da üstün genetik özelliklerle donanmış doğanın
imkânlarıyla yer bulan az sayıda genç yıldız adayı oynayabilmekte” Selçuk İnan,
Mehmet Topal, Caner Erkin, Ferhat Kiraz, Yusuf Erdoğan ve Okay Yokuşlu gibi
oyuncuların uzun süredir menajerliğini yapan Batur Altıparmak A Takıma
yükselmede genç futbolcuların maç oynama sorununu çok önemsiyor. “Geçiş
sürecinde büyük sorunlarla karşılaşabiliyoruz. Genç oyuncular doğru yönlendirilmeli.
Her açıdan profesyonelliğe hazırlanmalı. 16 ile 21 yaş arasında üst seviye maç
oynama imkanı olmuyor. A Takıma geçişte maç temposu çok önemli. A2 asla bunu
karşılayan bir lig değil. A2’de oynayacaklarına alt liglere gidip oynamaları
daha yararlı” Zira üst seviyede maça çıkmak oyuncunun gelişimini yarışmacı
futbolcu yönüne doğru evirilmesinde hayati önemde rol oynuyor. Bursaspor’da
forma giyen Ferhat Kiraz buna örnek. Gençlerbirliği’nde pek forma bulamıyordu,
Karşıyaka’ya transfer oldu ve kendini kanıtlama fırsatı buldu. Batur Altıparmak
yine Gençlerbirliği A Takımında süre almakta zorlanan genç milli oyuncusu ve
önemli bir sağ bek olması beklenen 19 yaşındaki Selahattin Özcan’ın gelişimi
açısından 3. Lig takımlarından Keçiörengücü’ne gitmesini tercih etti.
Antrenör
Has bel kader yapılacak bir iş değildir alt yapı
hocalığı. Çok emek ister, uzun yıllar ister, bir nevi adanmışlık ister… Yani
üstte A Takımda bir yardımcılık için bir araç ya da genç milli takımlarda
yıllardır olageldiği gibi Süper Lig takımlarından teklif gelmesini beklerken
uğranılacak bir ara istasyon değildir! Araç değil de amaç haline gelebilmesi
açısından da en temel koşullardan biri elbette ki antrenörün ekonomik
koşullarının yükselmesi. “Milyon dolarlık oyuncu yetiştirmesini istediğiniz
antrenöre asgari ücrete çalıştıramazsınız” bilindik sözünü Sedat Gündoğdu başka
açıdan ele alıyor. “Alt yapı antrenörlüğü önemli yeterlilik, donanım ve deneyim
gerektiriyor. Bunun için de ekonomik koşullar iyileştirilmeli. Donanımlı
birilerini alt yapıya getirmek için koşullarını sağlamalısınız” Osman Nuri
Işılar ücret konusunun yanı sıra alt yapı antrenörünün eğitim farklılığına da
işaret ediyor. “Genç oyuncu yetiştiren antrenörlerin profesyonel antrenör
kurslarından ayrılarak pedagojik formasyonla eğitilmeli. Ayrıca altyapıların ek
iş kapısı olarak görülmesinin önüne geçilmeli. Bunu da profesyonel eğitim almış
antrenörleri altyapılara yerleştirerek çözebiliriz”
Yarışmacı
En çok dillendirilen sorunlardan biri. Sait
Karafırtınalar’ın, “Antrenörler başarıyı yetişen oyuncuda değil, alt yapıdaki
kupada görüyor” dediğini Bülent Korkmaz, “Üst yapıya oyuncu çıkartmak, oyuncu
yetiştirmek temel amaç olmalı. Ama alt yapıda şampiyonluk peşinde koşuluyor”
şeklinde ifade ediyor. Gelişme aşamasındaki futbolcunun temel derdinin yarışmak
olması skor odaklı ve günlük sonuçlara bağlı kalmasını getiriyor. Özellikle
büyük kulüplerin alt yapılarındaki futbolcuların bulundukları yaş
kategorilerinde üstünlük sağlaması sonraki yıllar için da aldatıcı olabiliyor. O
üstünlüğün üst yapıda da devam edeceği ve mevcudun yeterli olduğu algısı hem
futbolcularda hem de onları yetiştiren hocalarında kolaylıkla oluşuyor. Gelişimin
durması ve “olmuşluk” hali bir yanda A Takımlar seviyesinde büyük zorluk, diğer
yanda da büyük beklentilerin beslediği derin hayal kırıklıkları getiriyor
sıklıkla. Bu yüzdendir ki; Türkiye alt ligleri tutunamayan, büyük alt
yapılardan çıkmış 60’ar 70’er kez genç milli takımlarda oynamış ve büyük
umutlar beslenen ama bir türlü olamamış zamanın genç yıldız adaylarıyla dolu.
İstikrarsızlık
Futbol dünyasının her yerinde olan bu sorun alt
yapılara da ciddi zarar veriyor. İster milli takımlarda isterse kulüplerde her
gelen yeni yönetim (bazen de teknik direktör) yap-boz tahtası gibi alt yapıda
düzeni başta aşağı yenilemeye girişir. Alttan oyuncu yetişmediğinden sık sık
şikayet eden karar vericiler “yeniden yapılanma” sloganı ile alt yapıya
müdahale etmeye pek hevesli oluyor. Uzun yıllarla sonuç alınabilecek olmasına
rağmen acemice kararlarla altyapı kadroları sil baştan değiştirilerek yeni
programlar hazırlanıyor. Ve böyle olunca işleyen ve ürün veren sistemli alt
yapılar oluşturmak daha bir güç oluyor.
Bütçe
– Mali Kaynaklar
Türk futbolunda ekonomi hızla büyürken, aynı büyüme
oranı alt yapılara yansımıyor. Ligi, mali büyüklüğü ve seviyesi fark etmeksizin
alt yapının üst yapının şaşasının yanındaki halleri pek çok kulüp için haber
olmuştur zaman zaman. Gençlerbirliği Gençlik Geliştirme Koordinatörü Osman Nuri
Işılar, federasyonun kulüplerin mali planlamasına dönük kararlar almasının
gerektiğini söylüyor. “Ülke futbolunda karar merci olan federasyon öncelikle
oyuncu kaynaklarını daha ciddi desteklemeli ve denetlemelidir. Bu konuda
kulüplerin adım atmasını zorunlu kılacak statü değişikliği yapılmalı” Osman
hocanın önerdikleri Almanya’nın 15 yıldır yaptıklarından pek farklı değil. Bilindiği
üzere 90’ların sonuna doğru Almanya alt yapı planını hayata geçirdi. Bundesliga
1 ve 2’deki tüm takımlara zorunlu kıldığı ve ülke genelinde de sayısı 121’i
bulan futbol akademisi kuruldu. Tam zamanlı ikişer antrenörler atandı ve 5 yıl
sonunda 242 antrenöre aktarılan bütçe 15.6 milyon euroyu aştı. 2002’den 2012’ye
kadar 500 milyon euronun üzerinde bir kaynak bu akademilere aktarıldı. 10 yıla
yakın Bucaspor alt yapısında görev yapan Karşıyaka teknik direktörü Sait
Karafırtınalar ekonomik durumu özetliyor. “Milyon dolarlık oyuncu
yetiştirmesini bekliyorsun ama onu yetiştirecek adama asgari ücret veriyorsun.
Büyük çelişki olan budur”
Okulda beden eğitimi derslerinin haftada 1’e 2’ye
indirildiği memlekette spor ve onun kültürü okullara girmekte iyice zorlanıyor.
Dolayısıyla da sporun toplumda yaygınlaşması, yarışmacı olmayan çocukların
sporla buluşması, sporu hayatlarının bir parçası yapma imkanı gittikçe
azalıyor. Eğitim hayatı ile sporun bir arada yürütülebileceği koşullar
neredeyse yok oluyor. Futbola baktığımızda da yaşı ilerleyip, antrenman, maç ve
kamp temposu artan alt yapı futbolcusunun okulla bağlarının kopması kaçınılmaz
oluyor. Böylece de eğitim hayatı büyük darbe alıyor. Türk futbolunun en değerli
isimlerinden Tugay Kerimoğlu’nda FourFourTwo’nun bu sayısında “Bu Çocukta İş
Var” dediğimiz 18’indeki Vedat Bora’ya kadar liseyi bitirmeden eğitimi hayatı
sona eren yüzlerce profesyonel futbolcu yaratılmış oluyor. Memleket futbolunun
en başarılı alt yapı ürünlerinden biri olan Bülent Korkmaz’ın eskinin Doğu
Blok’u ülkelerinde uzun yıllar başarıyla uygulanan bir modeli andıran önerisi
var. “Okul ile futbolcu ilişkisi sorunludur. Alt yapıdaki çocukların eğitim
hayatından kopmadan futbol gelişimlerini sürdürebilecekleri spor okulları
olmalı. Eğitim doğal olarak futbolcunun kişisel gelişimi açısından da çok
önemli”
Son yıllarda özellikle büyük şehirlerdeki alt yapı
futbolcularının başında başka bir dert daha var. Okul prestiji için derslerde
kolaylık da sağlanarak, kulüplerle de anlaşarak gençler okul takımlarında da oynatılıyor.
Mutlak başarı hedefli okullar gerek antrenman gerekse maçlarla futbolcunun
üzerine fazladan yük bindiriyor ve baskı kuruyor.
Futbola
başlama yaşı
Federasyon yarışmacı ligleri 14 yaşından başlatıyor.
Yani 14 yaşına kadar oyuncuların yaşıtlarıyla karşılaşabileceği bir
organizasyonu yok federasyonun. Kulüplerin büyük çoğunluğu da paralel bir
şekilde yaş kategorilerini oluşturuyor. Bucaspor Futbol Akademisi’nin
mimarlarından, şimdi de Altınordu’da bir futbol devriminin tohumlarını atan
ekibin temel aktörlerinden Altınordu Genel Kaptanı Sedat Gündoğdu, Türkiye’de
futbolcuların kulüplerle temaslarının geç olduğunu anlatıyor. “Kulüp olarak
futbola başlama yaşını aşağı çekiyoruz ama yeterli değil. Daha da erkene
çekmemiz lazım. Bu konuda federasyon ile görüşüyoruz, anlatıyoruz ama atılan
bir adım olmuyor. Bizim 8 yaş grubumuz var ama sadece bizimle olmaz. Diğer
takımların da olması gerekiyor ki yaşıtlarıyla oynasın çocuklar. Futbola ne
kadar erken başlarsa bir çocuk, eğitimini o kadar önce tamamlar ve o kadar
erken üst yapı için hazır olur. Yurt dışı turnuvalarında bunu görüyoruz. 13
yaşına gelmiş çocuklar mevkisini algılamakta sorun yaşamıyor, daha da ötesinde
sistem olarak sorun yaşamıyorlar. Ama Türkiye’de 13 yaşındaki bir çocuk daha
pozisyonunun mevkisel özelliklerin bilmiyor”
Metodoloji
Sorunu
Alt yapı antrenörlerinin futbol eğitimi ve
donanımlarının yeterliliği hayati önemde bir konuyken, eğitimcilerin müfredat
eksikliği de dünya ile kıyaslandığında hep çıktı ortaya. “En önemli konu bu, Türkiye’de
olmayan buydu” diyor Metin Tekin ve oyuncu yetiştirmedeki müfredat yetersizliğine
vurgu yaparken. “Futbolcu eğitiminin metodunu bilmiyor alt yapıdaki
antrenörler. Eğitimcinin elinde metodoloji, yani eğitim yöntemleri olmalı. UEFA’nın
bir müfredatı vardır, genel olarak futbolcu eğitimi üzerine. Ama bazı
noktalarda da esnekliği söz konusu, o ülke şartlarına uyarlanması için. Futbol
gelişim direktörlüğü konusunda yapılacak ilk iş budur. Stat, saha, bina, okul
konuları ayrı metodoloji konusu ayrıdır”
Üst
yapısal sorunlar
Üst yapının alt yapıya ket vurduğu yapısal sorunlar.
Çok tartışılan ve gündemde olan yabancı oyuncu sınırlamasının yarattığı çıkmaz.
Yurt dışı doğumlu ve alt yapı eğitimini Türkiye’de almamış futbolcular
etrafında dönüyor Süper Lig. Yerli oyuncular ise onların etrafındaki dolgu
muamelesi görüyor zaman zaman. Yabancı oyuncunun serbest kalması gerektiğinde
ısrar eden spor yazarı Mehmet Demirkol, alt yapıdan çıkan oyuncuların önündeki
engelin sınırlamayla değil yerli oyunculara kota uygulanmasıyla aşılabileceği
kanısında. “Bizde temel tartışmada sorun var, bakış açımız yanlış yerde.
Yabancı sınırlaması olması bir şey düzeltmez. Halbuki yerli oyuncu zorunluluğu
olmalı. Almanya gibi. Kadroda 10 ya da 12 yerli, bunlardan da 4’ü, 5’i alt
yapıdan çıkmış olmasını zorunlu kılmak lazım.” Önemli bir üst yapı sorunu da alt yapı ile ilgili
hem sistem hem de kadro ve oyuncu planlamasındaki büyük kopukluk. Barcelone,
Ajax gibi köklü alt yapısı olan kulüplerde tüm alt yaş grupları A Takımın oyun
sistemiyle eğitim görür. Hatta A Takımın pozisyon ihtiyaçlarına göre de oyuncu
planlaması yapılır. Türkiye’de ise durumun çoğunlukla farklı olduğunu söyleyen
Sedat Gündoğdu, pek çok yetenekli oyuncunun hatalı kadro yapılanmasından dolayı
önünün tıkandığını belirtiyor. “Aşağıdan gelen oyuncuya bakmadan kadro
oluşturmak, transfer yapmak çok büyük yanlış. Belki aradığınız oyuncu zaten var.
Oyuncuya fırsat verip, onun futbol olarak kendini ifade edebilecek kadar zamanı
verip beklemek gerekiyor. Ama Türkiye’de böyle olmuyor, gencecik futbolcular
ile ilgili çok hızlı kararlar alınıyor ve kariyerleri olması gerekenden
bambaşka yerlere gidiyor”
*FourFourTwo Dergisi Ocak 2014 Sayısında Yayımlanmıştır.