12 Nisan 2013 Cuma

Sneijder ve Hagi! Ya da zaman ve saygı!*


Sonda söyleyeceğimi başta söylememde yarar var. Galatasaraylılar başlıktan hemen yanlış anlam çıkartmasın. Haşa bu yazı bir Hagi – Sneijder kıyaslaması değildir! Olsa olsa bazı örnekler eşliğinde Sneijder’i anlama yazısıdır.
Gheorghe Hagi’nin Galatasaray ve Galatasaraylılar için ne ifade ettiği, nasıl bir efsaneye dönüştüğü herkesçe bilinen bir hikayedir; Türkiye Ligi ve Kupası şampiyonlukları, UEFA ve Süper Kupa zaferleri, unutulmaz goller, maçlar, başarılar…

Her gelenden Hagi beklentisi!

2001’den beri her orta saha oyuncusu ve potansiyel 10 numara transferinde olduğu gibi Wesley Sneijder’in gelişinde de “Hagi’nin gölgesi” hemen çıktı ortaya. Hagi’nin ismi ve yaptıkları itibarıyla belki de bunu doğal olarak karşılamak gerekiyor. Ama şunu da unutmamak lazım; Hagi’den beri Galatasaray’a Sneijder kariyerinde ve yeteneğinde bir “10 numara” gelmedi. Yaşını da katarsak Hollandalının önemi daha iyi anlaşılacaktır. Ancak Galatasaray camiası ve taraftarları geldiği günden beri Sneijder’e ciddi ciddi burun kıvırıyor. Peki, daha 2 yıl önce dünyanın en iyi orta saha oyuncularından biri olan 28 yaşındaki Sneijder’e neden zaman verilmiyor ve saygı gösterilmiyor. Bunun birkaç temel nedeninden biri “Hagi etkisi ve beklentisi” hiç kuşkusuz. Hemen Hagi ile kıyaslandı, daha adı gündeme geldiğinde başladı bu kıyaslama. Ve “Hagi tutkunları” çoktan hazırdı onu silmeye, “olmadı” demeye…




Lig’de efsaneleşen Hagi!

Hagi’yi anlatma niyetinde değilim, ama Hagi’nin efsane olma sürecindeki bazı hatırlatmalara ihtiyaç var diye düşünüyorum. Hagi, UEFA Kupası ya da Süper Kupa ile değil, daha önce Lig şampiyonluklarıyla kutsallaştırıldı Galatasaraylılar tarafından. 2000 yılı ise olsa olsa bunu perçinledi sadece…
Çünkü “Gica” 1996’da gelir gelmez, Vanspor ve Trabzonspor’a attığı gollerle başlayan süreçte “yaşlı ve ikinci ligden geldi” itirazlarını anında yok etti. Özellikle Terim dönemindeki üst üste 4 şampiyonlukta Hagi, bireysel olarak olağanüstü işler yaptı. Lig’de şampiyonluklar gelirken Avrupa’daki başarı için 2000 yılının beklenmesi gerekiyordu. UEFA yılına kadar Türkiye Ligi’ni altüst eden Hagi, Şampiyonlar Ligi’nde hemen hemen hiçbir varlık gösteremedi (Bilbao maçı hariç). UEFA ve Süper Kupası şampiyonluklarında ise Hagi’yi Hakan Şükür’süz, Popescu’suz, Emre’siz, Suat’sız, Okan’sız, Arif’siz, Bülent’siz, Ümit’siz, Hasan’sız, Taffarel’siz, Hakan’sız, Ergün’süz düşünmek haksızlıktır ve mümkün değildir. Ama evet, Lig şampiyonluklarında illa temel etkenleri sayacaksak Hagi’yi en başta bunun içinde gösterebiliriz. Ama 2000 sürecinde anlattığım gibi durum farklıydı.

Zordur 10 numaranın işi!

Sneijder’e dönecek olursak; daha 3 ay önce gelen ve 6-7 aydır futboldan uzak birinden bu kadar kısa sürede çok fazla şey beklenmesi haksızlıktır. Uzun süredir futbol oynamaması, devre arasında gelmesi, daha fizik olarak toparlanamadan büyük beklentiler içinde oynamaya başlaması şu ana kadarki memnuniyetsizliğin sebepleri arasındadır. Ama mevki itibarıyla da Sneijder’in önünde ciddi zorluklar vardır. 10 numara pozisyonda oynayan oyuncuların ortak özelliklerinden biri, sanıldığının aksine, bireysel değil, bağımlı ve ciddi derecede takım oyununa ihtiyaç duyan futbolcular olmasıdır. Hagi’nin Avrupa’daki sıkıntısı buydu; o seviye için henüz olgunlaşmamış bir takım ve oyun!
10 numara pozisyonundaki biri sağında solunda, önünde arkasında ayak uyduracak oyuncular ve uyum ister. Ağır, temposuz, pas trafiği yetersiz olan oyunda boğulur, zekasını ve yeteneklerini kullanmakta sıkıntı çeker. Sergen, Hagi, Alex, Sneijder tarzındaki futbolcular oyunu başlatan ya da kuran değil oyun bitiren oyunculardır. Real Madrid karşısındaki rüya gibi 25 dakikada Sneijder’in etkinliği bundandır; tempo, aya paslar ve akan coşkulu bir oyun… Ama ne yazık ki “mimlenen” Sneijder’in attığı klas gol bile kaçırdığının gölgesinde kaldı Galatasaraylıların gözünde…




Zaman ve Saygı!

Hagi ise zamanı ve saygıyı Türkiye Ligi’ndeki futboluyla fazlasıyla elde etti ve adı bir efsaneye dönüştü. 90’lı yıllara kıyasla sertlik seviyesi çok çok artan Lig’de Sneijder’in fizik ve form durumu şu ana kadar bu “krediyi” almasına imkan vermedi. Çin’den gelmesi ve yaşı itibarıyla transferine daha büyük bir şüpheyle bakılan Didier Drogba ise ilk çıktığı maçta, Akhisar karşısındaki 30 dakikayla, o günden 9 ay önce Şampiyonlar Ligi’ni kazanan bir dünya yıldızı olduğunu hatırlattı herkese…
Halbuki Sneijder yaşı, yetenekleri ve kariyeri itibarıyla Türkiye’ye gelmiş en büyük birkaç futbolcudan biri. Ama travmatik bir zihin yapısına sahip Türkiye’nin futbol atmosferinde “zaman ve saygı” beklemek, memleket gerçekliğine de biraz uymadığını kabul etmek lazım!

Galatasaray’ın efsane 14 numarası olabilmek!

Real Madrid maçından sonra Fatih Terim’in, “96-2000 sürecinde 99’dan sonra yakaladığımız seviyeyi bu defa ikinci yılımızda yakaladık gibi” sözleri önemlidir. Tam da bu yüzden oluşum ve inşa sürecindeki kadro ve oyun anlayışıyla Galatasaray’ı başarılı görmek lazım. Bundan sonraki süreçlerde ise Drogba, Burak, Selçuk, Muslera, Melo ve Hamit gibi isimlerin yanı sıra Sneijder’in takıma seviye yükselttireceğine hiç kimsenin şüphesi olmasın. Yeter ki, Türkiye’de pek olmayan, “zaman ve saygı” marjı verilsin. Ve evet, Sneijder asla bir Hagi olmayabilir Galatasaraylılar için, ama kim bilir belki de forma numarasını giydiği ve dünya futbolunu değiştiren “futbol atası” Johan Cruyff gibi 14 numarasıyla efsaneleşebilir. Ne güzel olur değil mi, Galatasaray’ın efsane 14 numarası olmak…