12 Ekim 2014 Pazar

Şampiyonlar Ligi 2014-2015 Sezon Rehberi: LUDOGORETS RAZGARD*

Geçen sezon: A PFG Şampiyon En golcü (tüm kulvarlarda) Roman Bezjak (20) Şampiyonlar Ligi Plaş-Off Turu (UEFA Avrupa Ligi Üçüncü Tur)

1945’ten beri Bulgaristan ikinci ligi olan B PFG’nin ötesine geçemeyen Ludogorets’in tarihi 2010’da işadamı Kiril Domusçiev’in kulübü satın almasıyla değişti. CSKA Sofya’da da yöneticilik deneyimi olan Domusçiev, Sportif direktör olarak kardeşi Georgi Domusçiev’i getirdi. Takım hemen A Grubu’na yükseldi ve Bulgar futbol tarihini değiştirmeye başladı. En üst ligdeki daha ilk yılında şampiyon oldu. Levski, CSKA, Slavya gibi Sofya devlerini geride bırakan Ludogorets sonraki 2 sezonda da şampiyon oldu ve müthiş bir hikayeye imza attı. İlk iki yıl Avrupa kupalarında pek bir varlık gösteremeyen Ludogorets, geçen sezon UEFA Avrupa Ligi’nde 3. Tura kadar yükselirken, gruplarda PSV, ikinci turda da Lazio’yu eledi. 30 bin kişilik bir şehrin takımı olan Ludogorets, kelime anlamını da bölgeden alıyor: Deliormanlılar. Maskotu kartal olan yeşiller Deliormanlı Kartallar olarak anılır. 

TAKTİKSEL PLAN
Hücumcu bir takım olduğunu Şampiyonlar Ligi’ndeki ilk maçında gösterdi. Anfield’da Liverpool karşısına santrfor Roman Bezjak, arkasında Marcelinho, ön kenarlarda da ofansif kanatlar Virgil Misidjan ve Mihail Aleksandrov ile çıktı Dermençiev. Merkezdeki ikili Abel ve Dyakov da topla iyi oyuncular. Topu alır almaz atağı düşünen bir takım. Tartışmalı bir penaltıyla son dakikada kaybettiler Liverpool’a belki ama gruba renk katacağı ortada.   

YILDIZ ADAYI: VİRGİL MİSİDJAN
Lakabı ve formasında yazan Vura. 21 yaşında, geçen sezon geldi ve 40’ın üstünde maç oynadı. Ufak tefek ama başa bela olan kanat forvetlerden. Çabuk ve çok zorlayıcı. Skora katkısı fazla, 12 gol 7 asistle tamamladı geçen yılı. Bulgaristan’da fazla kalıcı değil.   

PATRON: GEORGİ DERMENÇİEV
Ludogorets hikayesinin temel taşlarından. Önce İvaylo Petev, daha sonra da Stoyço Stoev’in yardımcılığını yaptı. Yani takımdaki 4’üncü yılı. Şampiyonlar Ligi ön eleme turunda Partizan karşısında alınan beraberlikten sonra Stoev ile yollar ayrıldı ve takımın başına geldi. Kulübün akili ve futbol aklıydı, şimdi dümenin başında.

KİLİT OYUNCU: MARCELİNHO
Ludogorets’in Alex de Souza’sı desek önemi anlaşılır sanırız. Gelen 3 şampiyonlukta da başrolü oynadı. 3 yılda gelen giden epey transfere rağmen takımın lideri olarak yerinde kaldı. Taraftarın sevgilisi olduğunu söylemeye gerek yok. Genelde forvet arkasında serbest, bazen de ikinci olarak oynuyor. Tam bir Brezilyalı. Yetenekli, çalımcı ve top çok yakışıyor. 10’ün üzerinde gol, bir o kadar da asist ortalaması olur. 30’unda ve kariyerinin zirvesinde.
*FourFourTwo Dergisi Ekim 2014 Sayısı Şampiyonlar Ligi Rehberinde Yayımlanmıştır.

11 Ekim 2014 Cumartesi

Şampiyonlar Ligi 2014-2015 Sezon Rehberi: MARİBOR*

Geçen sezon: 1. Lig’de Şampiyon En golcü (tüm kulvarlarda) Nusmir Fajic (19) Şampiyonlar Ligi Play-Off Turu (UEFA Avrupa Ligi İkinci Tur)

EURO 2000’e katılan Slovenya, futbol tarihinin en önemli başarısına imza attı. Zlatko Zahovic liderliğindeki Slovenya, oynadığı renkli ve güzel futbolla büyük beğeni topladı. Özellikle turnuvanın ilk karşılaşmasında, 9 sene önce bağımsızlığını elde ettiği Yugoslavya’ya karşı alınan 3-3’lük beraberlik turnuvanın en güzel maçlarından oldu. Milli takım 2000 yazında kendi gösterirken kadronun temelini de ilk kez Şampiyonlar Ligi’nde mücadele eden Maribor oluşturuyordu. Slovenya’nın en önemli futbol markası olan mor sarılar 1992’de kurulan ligde 12 kez mutlu sona ulaştı. Son 4 yılın da şampiyonu. Geçen sezon Play-off’a kadar geldiği devler liginde bu yıl sırasıyla Zrinjski Mostar, Macabi Tel Aviv ve Celtic’i eleyerek gruplara kalmayı başardı.

TAKTİKSEL PLAN
G Grubu ilk maçında evinde Sporting Lisbon ile karşılaştı ve puanla başlamayı bildi. Önce savunmayı düşünüyor ama Sporting maçında olduğu gibi 90’da da olsa çıktığı zaman pozisyon bulabiliyor. 4-4-2 dizilişiyle oynuyor, top rakipteyken 4-6-0’a dönüyor. Ön elemelerdeki 6 maçın 4’ünde gol yememeleri önemli. Zor grupta üçüncü olup Avrupa Ligi’ne gitmesi çok büyük sürpriz sayılmayabilir.

YILDIZ ADAYI: LUKA ZAHOVİÇ
EURO 2000’de harika sol ayağıyla yıldızlaşan Zlatko Zahoviç’in oğlu. Babasının sportif direktör olduğu dönemde takıma geldi. 18 yaşında ve kenardan gelerek takıma önemli katkı sunuyor. Sporting karşısında puanı getiren golü attı. 11’e girmeye başladı, sıçrama yapabilir.

PATRON: ANTE SİMUNDZA
10 sezona yakın formasını da giydiği takımda daha önce 3 sene görev yaptı. İkinci döneminde gelir gelmez şampiyonluk yaşadı. Kulübü ve takımı çok iyi tanıyor. Geçen sezonki Şampiyonlar Ligi Play-off’u ve Avrupa Ligi’ndeki ikinci tur kredisini çok arttırdı.

KİLİT OYUNCU: AGİM BRAİMİ
2010’da kısa süreliğine Eskişehirspor’a geldi ama tutunamadı. Makedonya milli takımında düzenli forma giyiyor. Maribor ile iki şampiyonluk yaşadı, geçen sezon Serie A’da kiralık olarak Cagliari’ye gitti ve 25 maçta süre aldı. Bu sezon başı geri döndü. İtalya serüveni gelişiminde çok faydası oldu, futbolunu olgunlaştırdı. Zaman zaman içte ama genellikle sol önde oynuyor. Güçlü fiziği, motorik özellikleri ve sert sol ayağıyla etkili. Çift yönlü bir oyuncu. Sahadaki liderlerden biri.
*FourFourTwo Dergisi Ekim 2014 Sayısı Şampiyonlar Ligi Rehberinde Yayımlanmıştır.

10 Ekim 2014 Cuma

Şampiyonlar Ligi 2014-2015 Sezon Rehberi: APOEL*

Geçen sezon: Kıbrıs Rum Kesimi 1. Lig Şampiyon En golcü (tüm kulvarlarda) Gustavo Manduca (13) Şampiyonlar Ligi Üçüncü Ön Eleme Turu

Kıbrıs Rum futbolunun en büyük kulübü. 90 yıla yaklaşan tarihinde 23 lig, 20 kupa ve 13 süper kupa şampiyonluğu var. Ama 2011-2012 sezonun ayrı ve unutulmaz olduğuna şüphe yok. Kulüp tarihinin altın yılı oldu. Sırasıyla Skenderbeu Korçe, Slovan Bratislava ve Wisla Krakow’u eleyen Apoel, Şampiyonlar Ligi’ne kaldı. Asıl başarı da bundan sonra geldi zaten. Porto, Shakhtar Donetsk ve Zenit ile eşleştiği grupta tüm tahminleri altüst etti ve lider oldu. Zayıf halka olmadığını gösterirken peri masalı o kadarla da kalmadı. Son 16’daki rakip Lyon’du. Karşılıklı kazanılan 1-0’lık iki maç ve penaltılar sonrasında Apoel çeyrek finale yükseldi. Kıbrıs Rum temsilcisini çeyrek finalde Mourinho’nun Real Madrid’i durdurdu ama Apoel çoktan yılın sürprizine imza atmıştı bile. Helsinki ve Aalborg’u ön elemede saf dışı bıraktılar ve iki sezon aradan sonra tekrar devler liginde gruplara kaldı.

TAKTİKSEL PLAN
Barcelona, Ajax ve PSG ile aynı grupta yine zayıf halka öngörüsü onda. Ama bu kez herkes fazlasıyla temkinli. İlk maçta Barcelona karşısında sıkı takım olduklarını gösterdiler yine. Diziliş olarak 4-4-2 ile 4-5-1 arasında gidip geliyorlar, ama temel planları iyi savunma ve yakaladığını atmak. Barça karşısında kısmı olarak da başardılar bunu ve sonrası için ümit verdiler. Ama bu kez işleri 3 sene öncesine göre çok daha zor.

YILDIZ ADAYI: NİCHOLAS IOANNOU
18 yaşındaki stoper 6 yıl kaldığı Manchester United’ın alt yapısından yetişti. Bu sezon başında adaya geldi. Takip edilen ve umut vaat eden bir oyuncu. Tandemdeki ikili Joao Guilherme ve Carlao’nun alternatifi şimdilik. Ama fırsat yakalarsa değerlendirebilir.  

PATRON: GİORGOS DONİS
Futbolculuğunda Panathinaikos, Blackburn Rovers ve Sheffield United gibi takımlarda oynadı. 45 yaşındaki teknik adam Yunanistan Ligi’nde Larissa, Atromito, AEK ve Paok’u çalıştırdı. Yaklaşık 1 senedir takımın başında. Ligdeki şampiyonlukta önemli payı oldu.

KİLİT OYUNCU: CİLLİAN SHERİDAN
1.96’lık İrlandalı kuleden takımın beklentisi büyük. 25 yaşında ve Celtic, CSKA Sofya ile St. Johnstone’de oynadı. Petr Crouch’u andıran bir oyun tarzı var. Uzun, çok hızlı değil ama ayakları becerikli ve gol bölgesinde nerde duracağını iyi biliyor artık. Şampiyonlar Ligi ön eleme turlarında 3 gol attı ve takımının gruplara kalmasını sağladı. Bu sezon hareketli Arjantinli partneri Tomas Sebastian De Vicenti ile daha iyi bir uyum içinde.
*FourFourTwo Dergisi Ekim 2014 Sayısı Şampiyonlar Ligi Rehberinde Yayımlanmıştır.

6 Ekim 2014 Pazartesi

İşte Galatasaray’ın ideal 11’i!*

Daha PlayStation’lı, Futbol Menegar’lı, FIFA’lı yıllardan çok önce, okul defterinin arkasını tuttuğu takımın ideal 11’leriyle dolduran nesillerden beri severiz bu biz işi. Ariggo Sacci’den Alex Ferguson’a, Jose Mourinho’dan Fabio Capello’ya, Mustafa Denizli’den Fatih Terim’e, Şenol Güneş’ten Slaven Bilic’e kadar, başarı ya da sıralama fark etmez, kadrosu eleştirilir, ideal 11’ler verilir. Hatta Ersun Yanal’ın Trabzonspor döneminde sokaktaki bir vatandaş tarafından eline kadro sıkıştırılmışlığı bile vardır. Her ne kadar kağıttaki kadro 12 kişiden oluşmuş olsa da, bir teknik adama “ideal 11” tavsiyelerinin piri, zirvesi olarak sayılabilir kendisinden dinlediğimiz bu ilginç olayı. Ee böyle olunca da her maça farklı bir 11 ve oyun dizilişiyle sahaya çıkan Cesare Prandelli’nin Galatasaray’ı bu sezonki en güzel hedef haline geldi! Biz de hiç üşenmeden kolları sıvadık ve Galatasaray’ın derdine derman olacak 11’i hazırladık!

Açıklıyoruz, Çare FourFourTwo!
Alternatiflere ve eleştiriye fazlasıyla açık “ideal 11” önerimizin oyun sistemi, dergimizin isminden ayrı düşünülemezdi elbette ki: 4-4-2. 
Kalede ve tandem stoperlerde herkesle hemfikiriz, yani uzatmaya ve tartışmaya yer yok: Fernando Muslera, Semih Kaya ve Aurelien Chedjou. İlk yabancı kontenjanı kurbanı olarak Alex Telles kulübeye direrken, Tarık Çamdal’ı sol, Veysel Sarı’yı da sağ beke yazıyoruz. Geldik zurnanın zırt dediği yere! Orta sahamız öyle yan yana ikili ön libero şeklinde değil, baklava orta 4’lü tarzında olacak. Felipe Melo defansın önünde tek, yani Mehmet Demirkol’un çapasından. Ortanın iki kenarından biri, bu takımda her türlü dizilişte ve 11’de kendine yer bulmasını beklediğimiz Olcan Adın. Gider gelir, içeriye girer, çizgiye iner, asist yapar, gol atar, takıma ruh katar, müthiş katkı sağlar. İster solda ister sağda oynasın, her zaman iş yapar, ama bizim ideal 11’de solda. Diğer ön kenar da sakatlıktan dönen ve fizik olarak iyi görüntü veren Hamit Altıntop. Önemli bir futbol karakteri olarak sahada olması fark yaratır doğal olarak. Zaten fazlasıyla da çok özlettirdi kendini. 

Sneijder!
Baklava orta sahanın son ismi de 10 numara pozisyonunda. Zira isim belli: Wesley Sneijder. Orijinal mevkisinde her zaman daha rahat ve üretken olan Sneijder için çok uzatmaya gerek yok. Ayrıca da şu Pirlo meselesine de bir çift söz etmeden olmaz! Futbol dünyasında bir tane Andrea Pirlo var, başka da istemeyiz! Sneijder’den de o çıkmaz zaten, yeteneklerine ve futboluna haksızlık ayrıca. Geldik çift forvete: Goran Pandev ve Burak Yılmaz. Gezici, Sneijder’den sonraki ikinci asistçi olabilecek ve aynı zamanda en uçta topu tutabilecek biri olarak Pandev’i 11’e yazdık. Aralara koşucu, defansın arkasına sarkan, tek vuruşçu ve gole yakın isim de Burak. Selçuk İnan, Blerim Dzemaili, Umut Bulut ve Alex Telles gibi güçlü kulübenin olduğu kadroda ihtiyaç durumlarında rotasyon daha verimli olabilir! Ama onu da artık teknik direktöre bırakalım!

5 Ekim 2014 Pazar

Prandelli’nin 11 ve sistem arayışı bu kez kazandırdı!*

Kadro yapısı, oyuncu formasyonları ve defanstaki isimlerin geçmişlerine bakıldığında asla uygun olmayan 3’lü defansla sahaya çıktığı Sivasspor maçında ucuz yırtan Galatasaray, Arsenal karşısında bu ısrarın bedelini ağır ödedi. Belki de doğal ve beklenen bir sonuç olarak görülebilir! Arsenal maçının ardından 72 saat bile geçmeden Melo’lu 3’lü defanstan vazgeçti Prandelli. Şimdilik mi yoksa temelli mi bu vazgeçiş zamanla göreceğiz. Ama Prandelli, Erciyesspor karşısında yine farklı bir deneme yaptı, o da orta saha kurgusundaydı. Geçen hafta olduğu gibi orta sahada Sneijder’den Pirlo çıkartmaya çalıştı. Sneijder, yerine dönen Melo ile birlikte çift ön liberodan biri olarak sahaya çıktı. Ön kenarlarda Olcan ve Yasin’i tercih eden Prandelli, asıl değişikliği10 numara pozisyonunda yaptı. Hafta içinin “olay adamı” Selçuk İnan, forvet arkası olarak 11’e girdi. Alt yapı yıllarından beri orjini olan pozisyonda pek oynamayan Selçuk, doğal olarak çok zorlandı. Verimsiz kaldı. Genç milli takımlarda oynarken dahi motorik özellikleri yetersiz kaldığı 10 numara mevkiden uzun yıllar uzak olmasının sıkıntıları her topla buluştuğunda belli oluyordu. Burada ilginç olan Prandelli’nin verim alınamayacağı çok belli olan bu pozisyonda Selçuk’u oynatması! Bu da İtalyan çalıştırıcının kalıcı olmayacak denemeleri arasına yazmak gerekecek gibi.
Selçuk ve Sneijder’in pozisyon değişikliği defansif anlamda da orta sahanın dengesini bozdu. Takım boyu uzayan Galatasaray’da stoperler cepheden sık sık eksik yakalandı, açık verdi. Ön tarafta Yasin ve Olcan hareket getirirken, bu durum üretkenliğe dönmedi bir türlü.

Hamit Altıntop katkısı!
Türk futbolunun önemli karakterlerinden olan Hamit’in sakatlığından dönmesi Galatasaray adına çok büyük bir kazanç. Sahaya girdikten sonra ağırlığını koydu, onunla birlikte Galatasaray oyun üstünlüğünü aldı, farkı ikiye çıkarttı, rahatladı. Hamit’in zamanla katkısının daha da artacağını söylemek lazım. Orta sahanın defansif anlamdaki uyumsuzluğu ve zaafı ise Erciyesspor tarafından pozisyon anlamında iyi değerlendirildi. Fark bire indi ama devamı gelmedi ve Galatasaray 3 puanla ayrıldı Kayseri’den. Prandelli arayışı ve denemelerine devam ederken geçen hafta Sivasspor maçında olduğu gibi çok pozisyon vererek kazandı. Ki bu ilerleyen haftalar için hiç de iyiye işaret değil!

1 Ekim 2014 Çarşamba

Galatasaray’da Olcan farkı!*

Bir yanda yönetim sorunları, diğer yanda kötü Balıkesirspor mağlubiyetinin etkileri hafta içinde gündem olurken Galatasaray sahada önemli bir reaksiyon gösterdi. İlk yarıda özellikle sezonun en iyi Galatasaray’ı vardı. Defanstaki sorunlar bir yana, özellikle hücumdaki üretkenlik takım adına ümit vericiydi. Sahadaki bu tempo ve arzunun en temel etkeni de elbette ki Olcan Adın’dı. Geçen hafta 18’de yoktu ve alınmaması çok konuşuldu. Boşuna da değilmiş bu kadar gündeme gelmesi. Hareket, hız ve coşku açısından takıma net etki etti. Sadece ilk yarıda 29 depar attığını söylesek yeterli olur. Aurelien Chedjou’nun golündeki sert korneri ve ardından yaptırdığı penaltıyla ilk yarıda maçın kopmasını sağladı. Prandelli’nin temel kozlarından biri, en azından kolay kolay gözden çıkarılamayacak bir oyuncu olduğunu tekrar ve tekrar gösterdi. İlk hafta Bursa’da attığı golden sonra sevinmeyen, geçen hafta da sakatlığını gerekçe göstererek A2 maçında oynamayı reddeden Olcan, Sivasspor maçıyla birlikte Galatasaray’a tam anlamıyla artık geldi. Yeni transfer muamelesi yapılabilir rahatlıkla.

Sneijder toparlanıyor!
Galatasaray adına en önemli artılardan biri de yavaş yavaş tempo bulan ve toparlanan Wesley Sneijder’in performansı. Sneijder merkeze, Olcan Adın da 11’e girince ön tarafta Galatasaray çok hareketlendi. Geçen hafta Bruma’yı ikinci forvet deneyen Prandelli, bu kez de Olcan’ı Burak’ın yanında sahaya sürdü. Bu tercihlerden anlaşılan o ki, Prandelli çift forvet düzenini zorlayacak. Böyle olunca da Wesley Sneijder Galatasaray’a geldiğinden beri ilk defa tam anlamıyla orijinal pozisyonunda, yani forvet arkasındaki 10 numara mevkiinde oynayacak. Zaman zaman orta sahanın merkezine de geldi, Selçuk ve Dzemaili ona top alması için alan açtı. Rahat bir şekilde yüzünü dönerek topla buluştu, takımın pas kalitesini arttırdı. Yani Prandelli, Hollandalının performansını arttırmak için doğru bir hamle yapmış gibi göründü şimdilik.

3’lü defansla zor!
Süper Kupa ve Anderlecht’i de sayarsak 6 maçta da farklı dizilişler denedi Prandelli. Farklı dizilişlerin yanı sıra oyuncuların da mevkileri sık sık değişti. Bunun nasıl bir düzene oturacağı tam bir muamma şimdilik. Sivasspor karşısında da en temel değişiklik defanstaki Melo’lu 3’lü tercihti. Ama daha ilk 5 dakikada Melo’nun merkezde olduğu 3’lü defansın olamayacağı, sorun yaratacağı belli oldu. Sezon başından beri Semih ile Chedjou iyi ikili olmuşken orayı bozmak pek anlamlı bir deneme değil gibi. En iyi ihtimalle epey zamana ihtiyaçları olduğu fazlasıyla belli. İlk 10 dakikada Sivasspor’un kaçırdığı 3 tane net gol fırsatı yerleşim ve pozisyon hatasından kaynaklandı. Galatasaray’ın bu haftaya kadar belki de düzgün olan tek yeriydi defansın merkezi ama Sivasspor karşısında en sorunlu bölgesi oldu. Orta saha ve forvet hattı nispeten toparlanırken kenarlar ve defansın göbeğine Prandelli’nin acil olarak çözüm bulması gerekecek. Yoksa John Utaka ve Aatif Chahechouhe’nun yakaladıklarını başkaları değerlendirebilir.

Prandelli eleştirileri!

İtalyan çalıştırıcının Olcan ve Sneijder tercihleri ne kadar olumluysa, 3’lü defans ve tam kenar çizgi oynamaya uygun olmayan kanat adamı tercihleri de bir o kadar eleştiriye açık. Hele de maçın tamamında sorun olan defans anlayışına müdahale etmemesi şaşırtıcıydı! Galatasaray ikinci golü ve daha fazlasını yemediyse rakip forvetlerin kötü son vuruşları sayesinde. Beşli orta sahanın kenarları olarak Tarık ile Veysel’i oynatması Prandelli’nin verimsiz sonuç alacağı fazlasıyla önceden belli tercihlerinden oldu. İki isim de tek başına ve tam çizgi oynamaya uygun oyun formasyonuna sahip değiller. Etkisiz olmaları da ondan oldu. Hakan Balta girdikten sonra da zaten orayı doldurması beklenemezdi. Golde kaptırdığı top da cabası. Prandelli 3’lü defans ve tek çizgi kenarda ısrar etmesi durumunda, Galatasaray zayıf karnından başına epey dert alacak gibi görünüyor.
*26.09.2014'te Akşam Gazetesinde yayımlanmıştır.  http://www.aksam.com.tr/sporgalatasaray/galatasarayda-olcan-farki/haber-341917

Bekleriyle kazanan Fenerbahçe!*

Sezonun en tempolu maçlarından birini izledik. Bunun da nedeni Fenerbahçe’nin arzulu haliydi. Takım ilk defa bu kadar hareketli ve tempoluydu. Yükselen tempo baskıyı getirdi belki ama üretkenliğe dönüşmedi bir türlü. Fenerbahçe’nin hızlanması net pozisyonlar getirmedi, sadece yayın dışından şutlar çıktı. Fenerbahçe’nin ilk 3 maçta görülen üretim sorunu bu kadro yapısıyla epey başını ağartacak gibi. Tempo ve gelen baskı ise ilk iki haftaya göre olumlu ama yeterli olmayan farklardı. Mehmet Topal – Emre Belözoğlu ikilisi daha fazla hücuma çıktı ama bu da rakibine geniş alan imkanı verdi. Gaziantepspor epey ani atak fırsatı yakaladı ama pas tercihlerinde hata yapınca da pozisyona dönüşmedi bu şanslar. 65’teki 18’lik Oğulcan Çağlayan’ın kaçırdığı net pozisyonu saymazsak tabi.

Beklerin kazandırdığı maç!
Süper Lig’in en iyi ve hücumcu iki bekine sahip olmak, geçen sezonki şampiyonlukta olduğu gibi bu maçta da karşılığını getirdi. Hele de Gaziantepspor’un ön kenarları İbrahim Akın ve Oğulcan Çağlayan yeteri kadar beklere yardım etmeyince Gökhan Gönül ve Caner Erkin çok rahat boşluk buldu. Öyle olunca da iki koridordan gelişti hücumlar. Penaltının da Gökhan’dan gelmesi şaşırtıcı değil. Gaziantepspor’un ön kenar oyuncularının defansif görevlerini yapmamasının katkılarını da yok saymadan, sahanın en iyilerini Gökhan ve Caner olarak yazılabiliriz rahatlıkla. Onlarla birlikte günün iyilerinden olan Emre, penaltı golüyle galibiyeti getirdi, oyundan hiç düşmedi ve ayakta kaldı.  

Diego’lu yeni sistem!

Diego önünde pas trafiğine ve top alışverişine uygun olmayan oyuncularla oynadı. Topu da tehlike bölgesinden çok uzağında aldı. Final pası yapacağı ya da şut atacağı yerlerde topla buluşmakta zorluk çekti. Kuyt, Sow, Emenike ve Diego çok üretken olabilecek 4’lü olduğunu söylemek zor. Hızlanan oyun da fayda etmedi. Yani Fenerbahçe’nin geçen sezon olduğu gibi güç ve baskıyla sonuca gitmesi o kadar kolay olmayacak. Ne takım o güçte, ne de oyuncuların form durumları o seviyede. İsmail Kartal’ın bunun üstüne çıkacak bir oyun düzenine geçmesi gerekiyor. Bunda da Diego’nun öneminin yanı sıra, ona göre bir oyun kurgusunun olması da şart. Önünde santrfor özellikli 3’lüyle istediği alanları bulması zor. Çünkü Diego kariyeri boyunca topu sırtı dönük değil, yüzü dönük ve ceza sahası yakınında aldığında etkili olmuştur. Topu ceza sahanın epey uzağında aldığında final pası çıkarmak bir kenara, denemekten bile uzaktı. Şu an için sadece topla dönüp şut pozisyonu aradı. Ama bunların dışında Diego’nun çabası, ısrarla top alması, sorumluluktan kaçmaması ve oyundaki devamlılığı ilerleyen haftalar için çok olumlu. Temposunun yerinde olmasına rağmen oyundan alınması da şaşırtıcıydı! Alper ile birlikte sahada kalsaydı etkinliğini daha da arttırabilirdi. Alper-Diego ikilisini beraber görmek ilerleyen haftalar açısından da önemli olabilirdi. Oyunu açmak ve üretken olabilmek için en güçlü alternatif bu gibi gözüküyor.
*22.09.2014'te Akşem Gazetesinde yayımlanmıştır. http://www.aksam.com.tr/sporfenerbahce/bekleriyle-kazanan-fenerbahce/haber-340582

Oyun şablonunu arayan Galatasaray ve Prandelli!*

Bursa’da en azından sonuç itibarıyla lige iyi başlasa da Milli takım dönüşü kötü bir görüntü verdi Galatasaray. Kötü görüntünün de ötesinde belirsizliklerle dolu bir hali vardı Eskişehirspor karsında. Halbuki oyuncu istikrarı bakımından fazla sıkıntısı yok sarı kırmızılıların. Eskişehirspor maçındaki 11’de sadece Tarık Çamdal ve Blerim Dzemaili yeniydi, geride kalan 9 oyuncu geçen sezondan devam ediyor. Ama sahada çok net görülen bir uyumsuzluk vardı. Boşa çıkmayan, yerleşim sorunu yaşayan, hareketsiz ve top bekleyen bir haldeydi Galatasaraylılar. Bunda Prandelli’nin taktik dizilişinin payının büyük olduğu ortada.

4-3-3 mü, 4-4-2 mi?
Yekta’nın tek ön libero, Blerim Dzemaili ve Selçuk İnan’ın sol-sağ iç, Bruma’nın ikinci forvet oynamaya çalıştığı, Sneijder’in de sol kenar ile forvet arkasında gidip geldiği, zaman zaman zor anlaşılan, oyuncuların da pek sadık kalamadığı bir oyun dizilişiyle Eskişehirspor maçına çıktı Galatasaray. O yüzden de sahada yerleşim sorunu yaşadı sık sık. Oyuncular arasında mesafe hep uzun kaldı. Milli takımdan dönüş moralsizliği ve yorgunluğu da eklenince ilerisi için, özellikle de Şampiyonlar Ligi için hiç de iyi sinyaller vermedi Galatasaray.

4-2-3-1’den başka çare yok!
Galatasaray’ın mevcut kadrosuna bakınca takımın doğal dizilişinin 4-2-3-1 olduğu rahatlıkla söylenebilir. Oyuncu grubuna uygunluğunun da ötesinde tek seçenek de denebilir. Süper Kupa’da kısmi olarak da denedi bunu Prandelli, ama daha sonda vazgeçti. Sezonun çok başı olmasına rağmen bu konuda fazla alternatifi yok gibi. Burak’ın tek santrfor, arkasında da Sneijder’in olduğu, Pandev, Olcan, Bruma ve Yasin’den yabancı kontenjanı ve form durumuna göre ters ayaklı iki ön kenarla birlikte Galatasaray ideal ileri 4’lüsünü bulabilir. Prandelli’nin çift ön libero için ise farklı ikili kombinasyonlar imkanı olacak. Eskişehirspor karşısındaki Dzemaili, 11’i fazlasıyla zorlayacağını gösterdi ve sahadaki 5 yabancıdan biri olabilir. Partneri ise Melo, Selçuk ve Yekta’dan biri. Galatasaray’ın en net ve alternatifi az bölgesinin ise defansı olduğu ortada. Bu maçtaki 4’lüyü sezonun büyük bölümünde göreceğiz muhtemelen. Ama şurası kesin gibi; Galatasaray’da taktik diziliş ve oyuncu tercihleri bu sezon fazlasıyla konuşulacak!

Bruma bildiğimiz gibi!
Çok şey beklenen Bruma hala ne yapacağını bilemiyor sahada. Sanki her topla buluştuğunda, “Pas mı vereyim, şut mu çekeyim, çalım mı atayım, yoksa top mu süreyim?” sorularıyla boğuşuyor gibi bir hali var. Kariyerini belirleyecek en temel eksiği, handikabı da bu zaten. Oyun ve pozisyon bilgisi açısından çok sorunlu. Bir türlü doğru kararları veremiyor, hatta bazen karar da veremiyor.

Sağlam bir Eskişehirspor!
Yemeyen ama atamayan da bir takımdı geçen sezonki Eskişehirspor. Ertuğrul Sağlam, takımlarına oyunu tutmayı, savunma yapmayı ve kolay gol yememeyi iyi öğretiyor. Ancak Necati Ateş - Henri Bienvenu ikilisiyle hücumda kısır kaldı. O yüzden olacak ki yerlerine Ömer Şişmanoğlu, Rogelio Funes Mori ve Mirkan Aydın’ı aldı. Ön kenarlarda Sisokko ve Erkan Zengin de var zaten. Yani bu sezon daha golcü bir Es-Es beklenebilir. Galatasaray’a karşı 6 yeni oyuncuyla çıkmasına rağmen dengeli ve güçlü bir takım görüntüsü verdi Eskişehirspor. Ki bunu Diego, Özgür Çek, Aytaç v Akaminko’nun yokluğunda yaptı. Kadro zenginliği ve derinliği açısından önemli bir artı. Eksiklerine ve sahadaki yeni oyuncularına rağmen daha sezon başında ne yaptığını bilen bir takım vardı sahada. Ekonomik sorunlar takımın belini bükmezse geçen sezonki 12’nciliğin epey üstünde yer alacaklar gibi.

Mirkan Aydın: Süper Lig’in yeni santrforu eli kulağında!

5 sezon Bochum formasıyla Bundesliga 2’de oynadı ve 27’sinde Süper Lig’e geldi. Daha ilk iki maç bir kenara not etmemiz için fazlasıyla yetti ve arttı bile. Geçen sezon Elazığspor’da olduğu gibi Deniz Yılmaz’ın etkisini gösterebilir. Bir kere çok güçlü. İstasyon santrforu iyi oynayacak gibi. 1.90’a yakın boyu ve cüsseli yapısına rağmen çok da hareketli. Sahada kaldığı 60 dakikada takımının en çok mesafe kat edeni oldu. Pas alışverişi, sırtı dönük servisleri, hatta topla dönüşleri ve ters uzun pasları oyun zekasına işaret ediyor. 15 golü bulmayabilir ama hücumda çok etkili olacak tipte biri. Es-Es’in Avrupa hedefinde kilit rol alabilir.

Bursaspor yeni Batalla’sını buldu: Josue*

Elbette ki ismi bu 5 harften oluşmuyor; tam adı Josue Filipe Soares Pesqueira. Genç Portekizli sessiz sedasız transfer edildi. Geçen sezon Porto’da 34 maç oynayan bir forvet arkası solağı 3 büyükler transfer etseydi eğer, karşılamak Atatürk Havaalanı’na akın edilirdi muhtemelen. Ama yeşil beyazlılar getirince pek fazla gündem yaratmadı sezon başı itibarıyla. İlk hafta Galatasaray’a karşı son 8 dakikada oyuna girdi, pek de görünmedi. Başkentte Gençlerbirliği karşısında 11’de oynadı. Başlarda fazlaca çalıma girdi, epey de top kaptırdı. Buna rağmen sol ayağı ve oyun zekasıyla kendini net gösterdi. İkinci yarıyla birlikte toparladı ve Batalla’nın yerini doldurmaya niyetli olduğunu gösterdi.

Karşımızda net bir 10 numara!
Başta şunu söylemek lazım: Tam bir 10 numara. Hatta bu mevkiin şanından sayılabilecek sırtı dönük ya da kendi sahasında fazlaca zorlayarak girdiği çalımları bile gördük ilk yarıda! Trabzonspor’da olduğu gibi orta sahanının tümünü top yapan oyunculardan kuran Şenol Güneş, onunla birlikte Fernando Belluschi, Ozan Tufan, Volkan Şen ve Samuel Holmen’i de 11’de oynattı. Takım uyumunun artması ve top yapan oyuncu fazlalılığı ile birlikte hücumcu bir takım olacak yeşil beyazlılar. Josue’nin katkısı da işte o zaman çok daha fazla olacak muhakkak. Oyun görüşü, yaptığı zaman etkili olan hızlı tek topları, yetenekli sol ayağı ve final paslarıyla fark yaratabilir. 10 numara pozisyonuna önem veren ve ısrar eden bir teknik adam olan Şenol Güneş de onun için şans. Portekiz Ligi’nde 3 sezonda 90’a yakın maça çıktı. Ve henüz 24 yaşında. Fiziği ve görüntüsüyle de andırdığı selefi Batalla’nın bıraktığı boşluğu doldurmaya yetecek yeteneklere fazlasıyla sahip.