19 Aralık 2013 Perşembe

Ankaragücü’nde Diriliş Zamanı*

Diriliş Başlıyor!

Bir asrı aşkın tarihinin en kötü günlerini geçirdi 2 yıl boyunca başkentin en köklü camiası. Üst üste kongreler, mahkemeler, ekonomik kriz, transfer yasağı ve önce Süper Lig, ardından da 1. Lig’de küme düşüş. Geçen sezon alt yapısından çıkan gençlerle ligde tutunmak için önemli bir direniş gösterdi ama başaramadı sarı lacivertliler. Belki de teknik direktör Mustafa Kaplan sezon başı gelseydi ya da gençler acemiliklerini biraz daha erken atabilselerdi şampiyonluk değerinde bir peri masalına imza atmış olabilir ve ligde kalmayı başarabilirdi takım. Ama ligin bitime 2 hafta kala Rize’de Florin Cernat, Çaykur Rizespor’u Süper Lig’e çıkartırken, Ankaragücü’nü kümeye gönderiyordu.

Transfer yasağı bulunan, borçlarının yanı sıra da gelirlerine tedbir konan kulüpte yönetim sezon başında “asırlık çınarı” ayağa kaldırmaya soyundu. “Diriliş yılı” parolasıyla yola koyulan yönetim ilk iş olarak pek çok takımın transfer etmek istediği Gökhan Akkan, Hasan Ayaroğlu, Aytaç Öden, Mert Erdoğan, Gökhan Erdoğan, Aytaç Öden, Teoman Sefa Erkan ve Mehmet Umut Nayır gibi genç oyuncuları kadroda tuttu. Hemen ardından bulduğu mali kaynak ile çok önemli bir hamle yaptı ve transfer yasağının kaldırılmasını sağladı. Transfer döneminin bitimime 4 gün kala yasağı kaldıran yönetim Aydın Toscali, Serhat Gürpınar, Selim Teber, Levent Kale, İbrahim Şahin ve Mehmet Çakır gibi tecrübeli futbolcuları apar topar kadroya kattı.


Taraftardan kombine desteği
Takıma sahip çıkması ve bağlılığı ile Türkiye’nin önemli taraftar gruplarından birine sahip Ankaragücü’nün diriliş yılana başta Gecekondu olmak üzere taraftarlarından da büyük destek geldi. Futbolcuların ve kulüp çalışanlarının da destek verdiği kampanya ile 15 bine yakın kombine bilet satıldı. Sarı lacivertliler özellikle Ankara 19 Mayıs stadındaki maçlarda tribünleri şölen alanına çeviriyor.

Hedef Şampiyonluk
Altınordu, Altay, Bandırmaspor, Kızılcahamamspor, Bugsaşspor ve Alanyaspor gibi güçlü rakiplerin olduğu Spor Toto 2. Lig Beyaz Grupta iddiasını ve hedefini çabuk gösterdi Ankaragücü. Eski kaptanı ve simge futbolcularından Hayatı Soydaş’ın yönetiminde takım iyi sonuçlar almaya başladı. Lige İstanbul Güngörenspor yenilgisiyle başlasa da Ankaragücü, galibiyet serisiyle liderliğe oturmakta gecikmedi. Sarı lacivertliler 7 maçta aldığı 6 galibiyet ve 1 beraberlikle zirveye otururken, şampiyonluğa olan inancını ligin daha başlarında pekiştirdi.


Tecrübeli beyin takımı
Hayati Soydaş takımı orta sahada Süper Lig tecrübesi olan 3 isim, Selim Teber, Serhat Gülpınar ve Mehmet Çakır üzerine kuruyor. Bu oyuncuların etrafında ise geçen sezon önemli süre alan ve kendini geliştiren gençler forma giyerken Ankaragücü coşkulu, hareketli ve kazanmaya aç bir takım haline geldi. İlerleyen haftalarda uyumun pekişmesiyle takım kalitesinin daha da artması beklenebilir.
Yaşanan çöküşün ardından toparlanmaya ve küllerinden yeniden doğmaya çalışan camiada doğal olarak futbol takımının başarısı çok önemli. Bu sezon tek hedef olarak şampiyonluğu gözüne kestiren başkentin sarı lacivertlileri, 50 sezona yakın mücadele ettiği ligden uzak kalmayı kabullenecek gibi değil. Kocaelispor, Diyarbakırspor, Sakaryaspor gibi pek çok önemli ve köklü kulüp dibe gidişi durdurmakta zorlanırken, Ankaragücü bu sezon şu ana kadar gösterdiği direniş ile kolay kolay pes etmeyeceğini fazlasıyla gösterdi.

Gökhan Akkan
2 sene önce Süper Lig’de “batan gemide” 4 maçta kaleyi koruduğunda daha 16’sındaydı. Geçen sezon ise 15 maçta oynadı. Genç milli takımlara gidiyor ve artık kaleyi tam anlamıyla aldı. Güçlü fiziği, el yeteneği ve en önemlisiyle gösterdiği gelişimle takımına güven veriyor. Henüz 18 yaşında ve net olarak Türkiye’nin en önemli kalecilerinden biri olmaya aday.

Mehmet Çakır
Genç kadronun saha içi lideri. Diriliş yılı için Süper Lig’den iki lig aşağı inmekten çekinmedi. Yanında ve önünde oynayan Hasan Ayaroğlu, Kaan Kanak ve Mehmet Umut Nayir gibi yetenekli gençlere abilik yapıyor. Forvet arkasında serbest oynuyor, hücumları yönlendiriyor, gol ve asistleriyle skora etki ediyor. Şampiyonluk hedefindeki takımda sezon boyunca göstereceği performans belirleyici olacak.

Mehmet Umut Nayır

Takımda geleceği en parlak gençlerden biri. Uzun boyuna rağmen yüksek tekniği, hava hakimiyeti ve gol vuruşları en önemli özellikleri. Sezona çok iyi başladı ve ilk 8 maçta 6 gol attı. 2 sezondur sert liglerde oynaması sayesinde fizik gücünü de geliştirmeye başladı. Bursaspor’dan Enes Ünal ve Gençlerbirliği’nden Atabey Çiçek ile birlikte Türkiye’nin pivot santrfor adaylarından.

*FourFourTwo Dergisi Kasım 2013 Sayısında yayımlanmıştır.

4 Aralık 2013 Çarşamba

Bu Çocukta İş Var: Batuhan İşçiler*

Mevki: Sol bek / Kulüp: Bucaspor / Yaş: 18
Keşfedilişi
İlkokula daha başlamadan mahallede büyüklerle top peşinde koştururmuş. 7 yaşında kısa bir süreliğine İzmirspor Futbol Okulu’na gitmiş, 3. sınıfa kadar da okul takımına devam etmiş. Bir ara da basketbol ile ilgilenmiş. “O süreçte ya basketbola ya da futbola karar vermem gerekiyordu. Ben de elbette futbolu seçtim” Filiz lisansı Amatör Çamdibigücü’nde çıktıktan kısa bir süre sonra, 11 yaşında Bucaspor’a transfer olur. Mayıs 2012’de ligin son haftasında ilk kez 1. Lig’de forma giydi. Geçen sezon Sait Karafırtınalar onu A Takım kadrosuna aldı, ama A2 ve U18’de oynamaya devam etti. Asıl çıkışını bu sezon yaptı ve takımın değişmez oyuncusu oldu. Eylül ayı ile birlikte de U19 Milli takımına da çağrılmaya başlandı. Yaz aylarında Kasımpaşa’ya transferi gündeme geldi, ancak takımında kalmayı tercih etti. “Bu transfer haberini ilk duyduğumda çok heyecanlandım, fakat Kasımpaşa’ya transfer olsaydım forma şansı bulamayabilirdim.”


En temel özellikleri
Hakan Ünsal’dan beri sol bek sorununun yaşandığı memleket futbolunda mevkiinin en parlak adaylarından biri. Çift yönlü oyun yapısı hemen öne çıkıyor. Teknik sol ayağı, 1.80’e yakın boyu, yüksek temposu ve devamlılığı önemli artılarından. Oyun görüşü ve futbol bilgisi onun hem savunmada hem de hücumda doğru hareket etmesini sağlıyor. Kuvvetine bağlı olarak ikili mücadele kapasitesini ve ters ayağını geliştirmesi gereken temel futbol eksikleri. Patrice Evra’yı idolü olarak görüyor ve kendine örnek alıyor. Bu yaşta PTT 1. Lig gibi sert bir ligde düzenli 11’de oynaması gelişimi açısından çok büyük fırsat.


Ne dedi?
Özgüveni ve hedefleri yüksek. Yaz aylarında kapısından döndüğü Süper Lig’den çok uzak kalmaya niyetli değil. “Devre arasında, olmazsa da sezon sonunda Süper Lig’e gitmeyi istiyorum. 3 büyüklerde oynamayı hedefliyorum. Kendimi geliştirip, 3-4 sene içinde de Avrupa’ya gitme hayalim var.” 

*FourFourTwo Dergisi Kasım 2013 Sayısında yayımlanmıştır.

Tek kusuru, solak olmaması: Onur Okan*

1. LİG’İN YENİ 10 NUMARASI: ONUR OKAN

Değişen, dönüşen futbolda mevkiiler de buna paralel olarak payına düşen evrimi geçiriyor. Bu değişim ve dönüşüme en çok direnen, hatta yerini bulmakta fazlasıyla zorlanan ise klasik “10 numara” oldu. Teknik adamların baş belası haline bile geldi. Yeri, varlığı, gerekliliği futbolun saha içi formatı ve oyuncu dizilişinde tartışılmaya devam ediyor. Süper Lig’e baktığımızda Wesley Sneijder, Adrian Mierzejewski ve Florin Cernat’ın performansları yetersiz bulunuyor, 11’de oynamalarına burun kıvrılıyor. Pablo Batalla da önceki yıllardan uzak. Ama PTT 1. Lig’de durum epey farklı. Ligi izlemenin ve takip etmenin en güzel nedenlerden biri 10 numaralar. Geçen sezon tek devrelik muhteşem Florin Cernat performansı hala tazeyken Anıl Taşdemir, Kenan Aslanoğlu, Ufuk Bayraktar, Eren Özen, Ali Güzeldal, Doka, Cafercan Aksu, Caner Ağca gibi becerikli 10 numara orjinliler varlık gösteriyor. En iyilerinden biri de Fethiyespor’da: Onur Okan. 2. Lig’deki şampiyonlukta büyük pay sahibi oldu. Takımının aksine sezona çok iyi başladı ve PTT 1. Lig’de kendini fark ettirdi. Şut atıyor, ara pası veriyor, adam eksiltiyor, gol ve asistleriyle sonucu etkiliyor, ayağına da doğal olarak top çok yakışıyor. Kusuru mu? Solak değil!     


Sezon sıkıntılı başladı sizin için. 1. Lig’e uyum sorunu mu yaşıyorsunuz?
Sezon sonuçlar anlamında kötü başladı, fakat oyun olarak her geçen gün daha iyiye gidiyoruz. Lige alıştığımızı söyleyebilirim, uyum sorunu pek kalmadı. Sadece aramıza geç katılıp tam olarak hazır olmayan arkadaşlarımız vardı, onlar da maç kondisyonlarını kazanıp tam anlamda hazır olduklarında takım olarak daha iyi olacağız.
Ligde 19 takım var ve 4 takım küme düşecek. Bu sezonki hedefiniz nedir, düşme korkusu yaşar mısınız?
Fethiyespor olarak kesinlikle oynadığımız futbolun hakkı bulunduğumuz yer değil. İlk 6-7 haftada oynadığımız futbola göre en az 5 puanımız daha olmalıydı diye düşünüyorum. İyi maçlar çıkarttık, ama sonuca yansıtmakta zorlandık. Oynadığımız futbolun daha da üstüne koyarak bu ligde kalıcı olmak istiyoruz. Sezon sonunda da kesinlikle düşen 4 takım arasında olmayacağız.
Takıma oranla lige daha iyi başladın. İki lig arasındaki fark seni pek zorlamadı galiba?
Öncelikle çok iyi bir kamp dönemi geçirdim. İyi çalıştım ve gücüm yerinde. O yüzden de kendimi sahada iyi ve rahat hissediyorum. Bu performansımın üstüne koyarak devam edeceğimi düşünüyorum. Ligler arasındaki farkı değerlendirdiğimde ise şunu net olarak söyleyebilirim ki; PTT 1. Lig’de oynamak 2. Lig’de oynamaktan çok daha rahat ve kolay. Bu benim için önemli çünkü ben topla oynayan bir futbolcuyum. Bu ligde topa sahip olunca düşünme fırsatın ve boş alan bulma imkanın daha fazla oluyor. 2. Lig’de daha top gelmeden 2-3 futbolcu başında oluyor. Alan bulman ve rahat top kullanma pek olmuyor 2. Lig’de.


10 numara orjinli oyuncular Süper Lig’e oranla PTT 1. Lig’de daha etkili. Neye bağlıyorsun bu durumu?
10 numara oynayan futbolcuların özgürlük hakkı ve kredisi olmalı. Onlara sabır gösterilmeli. Çünkü saha içinde bir pasla, bir şutla veya duran bir topla her an oyunun kaderini değiştirebilir. Özel futbolculardır 10 numaralar. Sanırım Süper Lig’de gereken sabrı ve desteği göremiyor 10 numaralar. Ayrıca oyun formatları da ona uygun olamayabiliyor. Ama bizim ligde hem sabır gösteriliyor hem de oyun formatında gözetiliyor. Böyle olunca da pek çok 10 numara PTT 1. Lig’de iş yapabiliyor.
Ligde beğendiğin 10 numaralar kimler?
Orduspor’da oynayan Anıl Taşdemir’i beğenirim. Önemli bir oyuncu. 2 sezon önce Akhisar Belediyespor’un Süper Lig’e çıkmasında çok etkili olmuştu. Şimdi Orduspor’da da iyi işler yapıyor. Ayrıca İstanbul Büyükşehir Belediyespor’dan Doka’yı sayabilirim. Farklı bir futbolcu.


Oyun katkısının yanı sıra sezona gol ve asistlerle başladın. Bireysel performans olarak öngörün nedir?
İlk 8 haftada 3 gol attım, 3 de asist yaptım. Başlangıç için iyi olduğunu düşünüyorum. Bu sezon kendime en az 10 gol hedefi koydum. Belki de geçerim. Asist olarak da zaten her sezon hemen hemen 15’in üstüne çıkıyorum. Umarım bu sezon da 15’i geçerim.
Kısa sürede önemli etki yarattın PTT 1. Lig’de. Bir yandan da yaş olarak 30’una geldin. Bundan sonrası için ne söylersin, mesela bir lig daha yükselebilir misin?
Dönem olarak kötü görülen yaşlara giriyorum. Sezon sonu 30 yaşında olacağım. Türkiye’deki bakış açısı itibarıyla bu bir handikap olarak görülebilir. Ama ben öyle düşünmüyorum. Önemli olan performansım. Eğer grafiğimi sezon sonuna kadar yükseltirsem, lig yükselebileceğimi de düşünüyorum.

BU LİGİN 10 NUMARALARI VAR!

Anıl Taşdemir - Orduspor

Geçen yıl Akhisar ve Ordu’da yarım yamalak oynadı, Süper Lig’de zorlandı. Orduspor ile birlikte o da küme düştü. Ama çıkma hedefiyle yeniden kurulan kadronun kaptanı ve lideri. Oyunun ve atakların merkezi. Tıpkı 2 sezon önce Akhisar ile Süper Lig’e çıkarkenki gibi. Önünde Sırp santrfor Branimir Subasic, yanında ve arkasındaki Eren Özen, Salih Sefercik ve Michel Landel kurgusuyla hem uyumlu hem de verimli. Toplamda 15’in üstünde gol ve asist katkısı yapması muhtemel. Daha önce Ankaraspor ve geçen sezon Akhisar ile Süper Lig’de istediği kadar yer alamadı. Şimdi 25 yaşında ve eğer üçüncü kez Süper Lig fırsatını yakalarsa, ki yakalayacak gibi, değerlendirecek futbol olgunluğuna fazlasıyla sahip.

Kenan Aslanoğlu – Gaziantep Büyükşehir Belediyespor

3-4 yıllardır takımının güzel futbol oynamasında ne büyük etkenlerden. 1.85 boyuna rağmen topla teması ve tekniği sol ayaklıları kıskandıracak cinsten. Kısa al-verleri, ayak içi ve ara pas kalitesi ile ligin en iyilerinden. 3-4 gol ortalamasına rağmen final pası becerisi ligin çok üstünde. Sezon başında belirlenen Play-off hedefi yakalanmak isteniyorsa onun katkısı belirleyici olacak. 32 yaşında ve Süper Lig’in yıllarca ıskaladığı yeteneklerden biri olduğu kesin.

Doka – İBB
Ligin en popüler 10 numarası. Düşen takımında kaldı. Süper Lig’de daha ziyade ön kenarlarda oynasa da PTT 1. Lig’de aslına rücu etti. Mehmet Batdal’ın arkasında, Mustafa Sarp, Zeki Korkmaz ve Alaattin Tosun’un önünde çok etkili. Şampiyonluk iddiasında ve kadrosunu koruyan takımda 10 gol ve 10 asisti zorlanmadan aşar gibi. Net olarak ligin çok üstünde kaliteye sahip ve rahat bir sezon geçirecek gibi görünüyor. Muhtemelen de (takımıyla ya da bireysel) 1. Lig’deki ziyareti kısa sürecek. 

*FourFourTwo Dergisi Kasım 2013 Sayısında yayımlanmıştır.

8 mi 10 mu? İki mevki arasında bir solak: Soner Aydoğdu*


Trabzonspor’un yetenekli yıldızı, artık hangi mevkiiye evrileceğini seçmek zorunda…
“İlerleyen zamanlarda forvet arkası gibi oynayan çok futbolcunun kalmayacağını düşünüyorum. Bu yüzden iki yönlü oyun tarzımı geliştiriyorum, futbolda iki yönlü oynamak her zaman ön planda olacak” demişti parladığı 2011- 2012 sezonunun bitimine yakın yaptığım röportajda. Halbuki Gençlerbirliği alt yapısında ve genç milli takımda geçirdiği yıllarda tüm formasyonunu klasik bir 10 numara gibi almıştı. Önemli alt yapıların temel sorunlarından olan yetenek ve mevki yönetimi sorunu Soner’de de çok bariz ortaya çıktı. A Takımda eğitimini aldığı pozisyonda değil, Tanıl Bora’nın güzel tanımlamasıyla anlattığı “getir götür işlerine bakan orta saha” pozisyonunda oynadı. Çift yönlü, “box to box” orta saha oyuncusu olmanın kendi açısından zorunluluğunun her ne kadar farkında olsa da forvet arkasındaki ilk göz ağrısı olan 10 numara pozisyonunu hala yokluyor. 

Mustafa Reşit Akçay da onu Apollon Limassol ve Kayseri Erciyesspor maçlarında orada oynattı. Limassol maçında gol atsa da çok etkili olamadı, Erciyesspor karşısında ise ilk yarı sahada kalabildi sadece. Üstelik arkasında kadrodaki pas oyunu için ideal ikili Didier Zokora ve Gustavo Colman vardı. Adrian ve zaman zaman Malouda’yı orada oynatan Mustafa Reşit Akçay şimdi de Soner denemeleriyle 10 numara pozisyonunda ısrarcı her zamanki gibi. Mustafa hoca daha önce de 1461 Trabzon’da bunu Sercan Kaya, 3 sene önce de TKİ Tavşanlı Linyitspor’da Mehmet Besler ile çözmüştü. Soner’in orjini olmasına rağmen üst seviyede 10 numara pozisyonunda başarılı olabilecek mi? Şimdilik, görüntü itibarıyla olacak gibi durmuyor. Yerli Nuri Şahin’e dönüşmesi daha mümkün gibi… “Fizik gücümü biraz daha geliştirdiğim zaman gerçekten eksiğim olmayacak” demişti 1 buçuk sene önceki söyleşide ama o “biraz” gelişimi henüz gerçekleştiremedi. 


Oyun zekası, yetenekli sol ayağı, hızlı karar verme ve asist becerisi üst seviye olsa da kuvveti ile patlayıcı özelliği hala yetersiz kalması artı özelliklerini yansıtmaktaki en temel sorunu. Artıları ve eksileriyle stili çok benzediği Nuri Şahin o gelişimi sağlayamadı ve yetenekli bir merkez orta saha oyuncusuna evirildi. Hatta bu sezon Jürgen Klopp onu bildiğimiz “çapa” gibi defansın içine kadar sokuyor, oradan hazırlık paslarında değerlendiriyor. Nuri’ye benzer zorunlu evrimi alt yaş kategorilerinin “süper 10 numaraları” Emre Belözoğlu ve Selçuk İnan da yaşamıştı… 22 yaşındaki Soner’in önündeki benzer ve temel handikap gün gibi ortada. Bakalım Soner var olan birinci sınıf yeteneklerinin de yardımıyla o seviye atlamayı yapabilecek mi? İster 10 numaraya doğru, ister 8’e doğru! Ama biri olmalı, olması için de çok geç kalmamalı artık… Aksi halde, iki numara arasında ve üstelik iki pozisyonda da eksik kalmaya devam eder… 

7 Kasım 2013 Perşembe

Hâlâ bir yıldız adayı: Abdülkadir Kayalı*


Bir dönem Fenerbahçe’ye transfer oldu, Manchester City tarafından beğenildi. 1991 doğumlu Abdülkadir’de hâlâ yıldız olma potansiyeli var…


Ocak 2009’da Fenerbahçe’ye transfer olduğunda “eyvah” demiştim! Çünkü genç bir yeteneğin büyük takıma transfer olması demek, bundan sonraki kariyeri daha da fazla “tesadüflere” bağlanması demek! Buradaki tesadüften kasıt Oğuzhan Özyakup örneğinden daha iyi anlaşılır. Geçen sezonki Beşiktaş kadrosu olmasaydı ve 8. haftadaki etkileyici Trabzonspor performansını göstermeseydi, Oğuzhan’ın bugün yokluğu çok aranan bir oyuncuya dönüşüp dönüşmeyeceği büyük soru işaretleriyle dolu bir konu. Ama Abdulkadir bu kadar “şanslı” değildi. 18 yaşında geldiği Fenerbahçe’de neredeyse hiç oynamadı. Kiralık gittiği İBB’deki 2 sezonda da oynadığı maç sayısı 10’u bulmadı. Sonraki 2 yıl Orduspor’da benzerini yaşadı. 


Yani memleket futbolundaki oyuncu ve bireysel yetenek yönetimi konusundaki sorunlu yapı genç bir yeteneğin yaklaşık 5 senesini tüketti. Halbuki, pek çok kimsenin bildiği üzere, alt yapı seviyesinde yaş grubunun en parlak yeteneklerinden biriydi. Hatta Manchester City’ye gidip ve beğenilmişliği oldu o yıllarında. 60’ın üstünde genç milli takımlarda oynadı, kaptanlık yaptı. Çift yönlü, iki ayağını çok iyi kullanan, tekniği ve oyun zekası üst seviye olan ve tarz olarak da Nuri Şahin’i andıran yetenekli bir orta saha. Bu sezon başında Boluspor’a transfer oldu. Geride kalan haftalarda 5 maçta 11 oynadı. 17-18’inde özgüveni ve lider yönü güçlü çocuktan uzak bir görüntüsü var şimdilik. Sorumluluk almakta kararlı değil, biraz saklanıyor gibi, risk almadan al-ver şeklinde, kısa ve yan paslarla “idare ediyor”. 


Oynamadığı yıllar ona çok şey kaybettirmiş. Gerçi futbolu unutmamış olması bile başarı! Ama kaybettikleri yetenekleri değil elbet, düzenli maç oynamamaya bağlı ve aşılabilecek eksikler daha çok. Hala 22 yaşında. Fiziği oturdu. Özgüvenini toparlayıp, maç alışkanlığını edinebileceği bir yerde, lig ve takım olarak. Alt yapı yıllarındaki en büyük eksiği olan tempo sorununu çözmek için henüz geç kalmış değil. Geniş oyun ve görüş alanını geri kazanması gerekenler arasında. Kuvvetlenip, sert mücadele becerisini de arttırmak zorunda. Çok büyük bir yıldız beklentisi eşliğinde geçen alt yapı yıllarından sonra kayıp 5 sezonun ardından nasıl bir tepki ortaya koyacağı merak konusu. Bakalım üst düzey yetenekleri olan bir futbolcu, değerini gerçekleştirip yerini bulabilecek mi, yoksa Türkiye’nin kaybolmuş, tutunamamış, olamamış genç yeteneklerine mi katılacak? 

*http://www.fourfourtwo.com.tr'de yayımlanmıştır.

Ordu’nun 10 numarası var: Anıl Taşdemir*


Ordusporlu Anıl Taşdemir, üçüncü kez Süper Lig fırsatını yakalarsa, bunu değerlendirecek futbol olgunluğuna fazlasıyla sahip…
Eşine az rastlanır bir performans sergilemişti geçen sezonun ikinci yarısında Çaykur Rizespor formasıyla Florin Cernat. 15 maçta 9 gol, 6-7 asist ve Süper Lig yolunda kazandırdığı maçlar... Bu etkileyici 35’lik 10 numaranın harika performansı daha tazeliğini koruyadursun, daha genç bir 10 numara Rumen üstadından altta kalmaya niyeti yok gibi. Anıl Taşdemir’den bahsediyoruz… 


Süper Lig’den bu sezon düşen ve kadrosu büyük ölçüde yenilenen Orduspor hemencecik liderliğe otururken, takımın kaptanı ve lideri de hiç bekletmeden başrolü aldı. Forvetin arkasında ya da yanında oynuyor. Numarasının ve mevkiinin doğal gereği olarak, final alanlarında sorumluluk alıyor ve gol ya da asist ile skora katkı yapıyor. Şimdiden, 11 maçta 5 gol attı. Bolu deplasmanında da 2 klas golle galibiyeti getirdi. Şampiyonluk hedefindeki Orduspor’un şüphesiz en büyük kozu. Süper Lig’de görmekte zorlandığımız klasik 10 numaralardan. Geçen yıl Akhisar ve Ordu’da yarım yamalak oynadı, Süper Lig’de zorlandı. Orduspor ile birlikte o da küme düştü. Ancak genç teknik direktör Erkan Sözeri oyun kurgusunda futbol yapısına dikkat ediyor ve ondan üst düzey verim almayı biliyor. Önünde sırtı dönük çok iyi oynayan Sırp santrfor Branimir Subasic, arkasında Salih Sefercik, Eren Özen ve bazen Hasan Üçüncü, yanında Michel Landel ve Emre Aygun gibi hareketli oyuncularla uyumu ve oyun birlikteliği çok başarılı. 


Form grafiği ve sahada yaptıkları tıpkı 2 sezon önce Hamza Hamzaoğlu’nun Akhisar Belediyespor’u ile Süper Lig’e çıkarkenki gibi. Rakamlara dökmek gerekirse; sezon sonuna kadar toplamda 20’ye yakın gol ve asist katkısı yapması muhtemel. Daha önce Ankaraspor ve geçen sezon Akhisar ile Süper Lig’de istediği kadar yer alamadı. 25 yaşında ve eğer üçüncü kez Süper Lig fırsatını yakalarsa, ki ya takımıyla ya da bireysel olarak yakalayacak gibi, bunu değerlendirecek futbol olgunluğuna fazlasıyla sahip.

*http://www.fourfourtwo.com.tr'de yayımlanmıştır.

Adem’in büyük futbolcu yürüyüşü!*


Kasımpaşa’nın 10 numarası Adem Büyük, nihayet kendini beğendiriyor…
Bir futbolcu anca bu kadar var olma mücadelesi verebilir. Yetenekleri, yaptıkları, etkinliği yıllarca görülmedi, “boyu kısa, fiziği yetersiz, lig futbolcusu değil” diye burun kıvrıldı ve fazladan 5 sezon boyunca 1. Lig’de kendini kanıtlamaya çalıştı. 3 farklı takımı Süper Lig’e taşıdı ama beğendiremedi bir türlü kendini. Aslında daha Beşiktaş onu 19 yaşında Akçaabat Sebatspor’a gönderdiği 2006-2007 sezonunda bunu başarmıştı ama memleketin futbol ahalisi ve karar vericileri oralı olmadı. Sonraki sezon Altay formasıyla ile 17 gol attı ve Süper Lig’e hazır olduğunu bir kez daha kanıtladı. Ama yine nafileydi bu çaba. Beşiktaş Uğur İnceman karşılığında onu Manisaspor’a verdi. Orada da çok etkili oldu ve takımla birlikte Süper Lig’e yükseldi ama bu defa da Manisaspor onu kadroda tutmadı. Bu kez adres Boluspor’du. 20 maçta 11 gol atınca Manisaspor’a döndü tekrar ama yine olmadı ve ara transferde Mersin İdman Yurdu’na gitti. Yarım sezonda olağanüstü bir performans sergiledi, 14 maçta 10 gol attı, 9. sırada gittiği takımı şampiyon yaptı. 


Peki değişen bir şey oldu mu? Hayır! Adem yine “lig topçusu” değildi, olamadı! Üçüncü kez sezon başını Manisaspor ile geçirdi ama ilk yarı boyunca forma bulamadı ve devre arasında yine bir lig aşağı inip Kasımpaşa’ya transfer oldu. Play-off’a taşıdığı takımda 19 maçta 11 gol attı ve üçüncü kez 1. Lig şampiyonluğu yaşadı. Kasımpaşa bonservisini aldı ve bu kez takımla birlikte Süper Lig’de kaldı. 11’in değişmezi olamadı ama sahada olduğu her an maça etki etti, skora katkı yaptı. Önemli bir futbolcu olarak görülmese de artık Süper Lig oyuncusu olduğu kabul gördü. Bu sezon da senaryo benzerdi. Her maçta süre alan, zaman zaman 11’de yer bulan biri şu ana kadar. 1. Lig’de geçirdiği fazladan 5 sezondan sonra Süper Lig’de de fazladan 2 sezonu yedeklikle, 10-12 maç 11’le de geçirmek ona vız gelecek gibi! 


Her maçta üstüne koyuyor, süre aldığı her dakika katkı sunuyor, her topun kıymetini biliyor ve sahada yapılması gerekenin en doğrusuna karar veriyor. 1,67’lik boyuna rağmen kafa toplarında çok etkili. Zekası, pozisyon bilgisi, zamanlama ve vücudunu kullanma becerisi sayesinde ya vuruyor ya da rakibine vurdurmuyor. Geniş omuz ve kalçaları, yere sağlam basan yapısı ve kuvvetiyle genel algının aksine ikili mücadele performansı ligdeki en iyi futbolculardan. Egemen Korkmaz ve Aykut Demir gibi sert ve daha fizikli stoperlere meydan bırakmaması da bundan zaten. Futbol bilgisi ve top tekniği birinci sınıf. Kaybolan yıllarına, gölgede kalan yeteneklerine, bir türlü kabul görmeyen yıldız potansiyeline rağmen vazgeçmeyen, yılmayan ve mücadeleci futbol karakteri sayesinde yoluna devam ediyor. 


Değil büyük futbolcu, büyük futbolcu adayı olarak bile görülmüyor. Ama tüm bu algıya rağmen ve henüz kabul görmese de Adem, büyük futbolcu. Nasıl ki 2007-2008’deki harika Altay sezonu görülmemiş ve hak ettiği değeri görmemiş olsa da Adem, sonraki 5 sezonda kalitesini fazlasıyla ve defalarca kanıtlamasını bildi. Artık 26 yaşında ve olgunluk döneminde Süper Lig futbolcusu olduğunu nihayet kabul ettirdi. Bununla yetinecek ve burada duracak bir oyuncu karakterinin çok dışında oldu yıllardır. Ve artık Adem Büyük potansiyelini, yeteneklerini, özelliklerini fazlasıyla taşıdığı ve (farkına varılmasa da henüz) gösterdiği “büyük futbolcu” olma yolunda adım adım ilerliyor. Bireysel yetenek yönetimi, futbolcu planlaması ve tercihinin çok yetersiz olduğu Türkiye’de bakalım bu özel yetenek, bu futbol düzeninde gösterdiği müthiş direnişini bir peri masalına dönüştürüp değerini bulabilecek mi?   

*http://www.fourfourtwo.com.tr'de yayımlanmıştır.

Bal-Kes’in bir Reis’i var!*


Balıkesirspor, Süper Lig yürüyüşüne devam ediyor, “9.5 numarası” Muhammet Reis performansıyla büyülüyor...

PTT1. Lig’in bu sezonki flaş takımı hiç şüphesiz ligin yenilerinden Balıkesirspor. 2. Lig’de şampiyon olan temel oyuncu grubu ve teknik ekibini kadroda tutan Bal-Kes, hiç yabancılık çekmedi ve ilk 10 hafta itibariyle zirvenin ortağı oldu. Okunması zor, akılda tutulması hepten zor iki isim, Kwame Karikari ve Atakora Lalawele forvetleri, biraz PTT 1. Lig’e göz atanların hemen dikkat kesildikleri oyuncular oldu. Ama Balıkesirspor’da başka bir var ki, dümenin başında çok iyi işler yapıyor: Muhammet Reis. 


30’unda ve bu sezon 9 maçta 7 gol attı. Michael Platini’nin 80’lerde kendisinin cuk diye oturduğu ve icat ettiği 9,5 numaraya uyuyor Muhammet. Santrfor da oynar, santrfor arkası da. Ama iki yerde de gole, asiste ve final paslarına çok yakın ve etkili. Trabzonspor’un altyapısından yetişti, o dönemlerde 20’ye yakın kez genç milli takımlara gitti. Ama A Takım seviyesinde kalıcı olmadı ve 7-8 yıldır alt liglerde oynuyor. Kocaelispor, Akçaabat Sebatspor, Konya Şekerspor gibi takımlarla liglerde forma giydi, 7-8’er gol ve bir o kadar asist ortalamalarında oynadı. 2 sezon önce Bal-Kes’e geldi, skor katkısını sürdürdü ve geçen sene 2. Lig Beyaz Grup’ta gelen şampiyonlukta başrolü üstlendi, takıma liderlik etti. 


Nasıl bir oyuncu?
Çok kuvvetli ve merkez hattaki gidip gelmesi çok etkili. Penaltıcı ve iyi frikikçidir. Topla teması iyi ve şut denemeyi seviyor. Bugüne kadar Süper Lig’e yetecek değerde görülmedi! Ama bunun kararını verenlere pek katılmıyor gibi gözüküyor Muhammet. Her sezon futbolunu geliştirdi ve 30’una geldiği şu sezonda olgunluk dönemi yaşıyor. Ankaraspor, Orduspor, İBB, Mersin İdman Yurdu, Adanaspor, Adana Demirspor gibi büyük bütçeli takımlara kafa tutmayı ve onların önüne geçmeyi çok iyi başardı şu ana kadar Muhemmet Reis’in öncülüğündeki Balıkesirspor. 

Belli mi olur; bireysel olarak yapamadığı lig yükselmesini takımıyla yapar ve Süper Lig’de değeri daha iyi görülür Muhammet’in. Tıpkı Akhisar’daki Ahmet Cebe, Kenan Özer, Sertan Vardar, Güray Varol, Emin Aladağ ve ikinci şanslarını muhteşem değerlendiren eski tüfekler Bilal Kısa, Emrah Eren ve Oğuz Dağlaroğlu gibi…

*http://www.fourfourtwo.com.tr'de yayımlanmıştır.

Bana Kaybolan Yıllarımı Geri Verseler: Ankaraspor*


Leoparlar’ın dönüşü
Türk futbolunun unutulmaz sezonlarından biri oldu 2009-2010. Bir yandan 5. şampiyon olarak Bursaspor lig tarihindeki yerini alırken, diğer taraftan da ligin başlarında tarihi gelişmeler yaşandı. 30 ağustos 2009’daki Olağanüstü Genel Kurulu’nda Ankaragücü Kulübü Başkanlığı’na Ahmet Gökçek seçilmesinin ardından Futbol Federasyonu ve kurulları harekete geçti. İki Başkentlinin, Ankaragücü ile Ankaraspor’un arasındaki “duruma” federasyon müdahale ederken, Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu noktayı koydu ve Ankaraspor’u küme düşürdü. 15 Eylül 2009 tarihinde PFDK yaptığı toplantıda, “Ankaraspor ile aynı ligde mücadele ettiği Ankaragücü Kulübü ile arasındaki ilişkinin, sportif rekabeti engelleyici, müsabakaların ve ligin dürüstlüğünü, kamuoyunun ligin dürüstlüğüne ilişkin algısını zedeleyecek nitelikte olması” gerekçesiyle aldığı kararı açıklıyordu. Tahkim Kurulu kararı kesinleştirince Süper Lig 17 takımla devam etti, tüm takımlar da Ankaraspor karşısında hükmen galip sayıldı. O sürecin öncesi ve sonrasında Ediz Bahtiyaroğlu, Hürriyet Güçer, Özgür Çek ve Adem Koçak’ın da aralarında bulunduğu 10’a yakın futbolcu Ankaraspor’dan Ankaragücü’ne transfer oldu. Başta Ankaragücü Kulübü Başkanı Ahmet Gökçek olmak üzere pek çok Ankaragücü ve Ankaraspor yöneticisine men cezaları gelirken mavi beyazlıların elindeki tüm profesyonel futbolcular serbest kaldı. Süreç bununla da bitmedi ve kulüp “düşürülme” kararının iptali için Futbol Federasyonu aleyhine dava açtı. TFF’ye karşı açtığı davayı geri çekmeyen Ankaraspor, kulüp lisansını kaybetti ve tüm liglerden ihraç edildi. 2011 yılında TFF aleyhine açılan davanın geri çekilmesi sözü karşılığında Ankaraspor ile ilgili ihraç kararı kaldırıldı. Kulüp katılma hakkına sahip olmasına rağmen geçen sezon lige dahil olmadı. Ve yaklaşık 4 yıllık sürenin ardından, Ankaraspor bu sezonla birlikte tekrar yeşil sahalara döndü. Profesyonel liglere dahil olan Başkent ekibi 19. takım olarak PTT 1. Lig’de yerini aldı.



Bir varmış bir yokmuş: Takımsız 4 yıl
Futbol kamuoyunun çok iyi bildiği bu süreci kulüp sessizce geçirirken, yaşananlar karşısında camiada hala öfkenin izlerini görmek mümkün. “Yapılanları ve bu yapılanlara karşı futbol kamuoyunun bu kadar sessiz ve alakasız kalmasını içime sindiremiyorum. Tabiri caizse Leoparımızın sırtına hançerler sokuldu, katledilmek istendi. Türk futbol tarihinin en ağır cezasını aldık ve bu ağır ceza kulübümüze maddi-manevi çok büyük yaralar verdi” diyor Ankaraspor Genel Menajeri Ender Yurtgüven ve ligden uzak yılları nasıl geçirdiklerini anlatıyor: “Yapayalnız bir şekilde, sessiz sedasız yaralarımızı sardık. Bu süreç içerisinde idari kadromuzu muhafaza ettik ve altyapımızdan yola çıkarak toparlanmaya başladık. Çünkü küme düşürüldüğümüz yetmedi, altyapımız darmadağın edildi. Pek çok yıldız adayı genç futbolcumuzu elimizden kaydı gitti. Bizler de bu süreçte altyapımızda yeni bir yapılanmaya yöneldik. Eski kaptanımız Ramazan Tunç ve Çağatay Şalap hocamızı altyapının başına getirdik. Geniş çaplı bir oyuncu izleme - tarama ekibi kurduk. Bunun neticesinde A2 Ligi ve U17 Futsal Ligi Türkiye şampiyonluğu elde ettik.” 



Bu sene PTT 1. Lig 19. takımlı
Kulüp süreci böyle geçirirken önce küme düşürülme, ardından da liglerden ihraç kararıyla Ankarasporlu taraftarlar bir anda takımsız kaldı. “Başarılı bir kadromuz vardı ama tüm futbolcularımız teker teker gitti” şeklinde hayıflanan Genç Leoparlar, tedirgin 4 yıl geçirmiş: “Çok endişeliydik liglere ne zaman döneceğimiz konusunda. Tuttuğumuz takım bir anda liglerden men edildi. Bir daha ‘acaba Ankaraspor olmayacak mı’ sorusu bizleri çok tedirgin ediyor ve üzüyordu.”
Bu haziranda camia için özlem sona erdi ve Ankaraspor PTT 1. Lig’de yer alacağı duyuruldu. Federasyonun yaptığı düzenlemeye göre; PTT 1. Lig 19 takımla, 38 hafta üzerinden oynanacak, her hafta bir takım bay olacak, takımlar 36 maça çıkacak ve lig sonunda 4 takım küme düşecek.
“Futbola” dönüş ile birlikte yoğun bir transfer dönemine giren kulüp ilk olarak geçen senenin şampiyon hocasıyla anlaştı. Takımın başına Osman Özköylü getirilirken pazıl misali kadro oluşumuna gidildi. Ender Yurtgüven bu kısa süreye ve ekonomik yapıya rağmen şampiyonluk hedefinde bir kadro kurduklarını söylüyor: “Süper Lig’de devam etmiş olsaydık sadece 100 milyon lira civarında yayın gelirimiz olacaktı. Bu süreçte ciddi ekonomik sıkıntılarımız da oldu. Şu anda amaçladığımız hedefe kıyasla ekonomik açıdan mütevazi bir kulüp olduğumuzu düşünüyorum. Bu nedenle teknik direktörümüz Osman Özköylü ile beraber bu kısıtlı bütçe ile kalitesi yüksek ve iddialı bir kadro kurduk. Sportif planlamamızı en kısa sürede, elimizden alınan Süper Lig hakkımızı geri alabilme üzerine yaptık.”
Taraftar grubu olarak 20. yılına giren Genç Leoparlar’ın da takımdan beklentisi Spor Toto Süper Lig: “Tabii ki hedefimiz Süper Lig. Bir an önce ait olduğumuz yere dönmek istiyoruz. Süper Lig’e çıktıktan sonra da 4 sene önce bıraktığımız yerden devam etmeliyiz. Önce Avrupa Kupaları, sonra da şampiyonluk hedefiyle mücadele edecek bir takım olarak yol almak istiyoruz”



Osman Özköylü ve tayfası
Kadro inşasına giren ve A2’den alınan 2-3 genç futbolcu dışında 26 oyuncu transfer eden Ankaraspor, sıfırdan ama iddialı ve güçlü bir takım kurdu. Özellikle son şampiyon Kayseri Erciyesspor ve Elazığspor’daki yaptıklarıyla gelecek için önemli bir “hedef” teknik adam profili çizen Osman Özköylü, oyuncu tercihinde geçen sezon yaptığına benzer bir kadro mühendisliğine gitti ve kendi öğrencilerini Ankaraspor’a transfer etti: “Önceki sezonlardan bildiğimiz, çalıştığımız ya da takip ettiğimiz oyuncularla yola çıktık. Her hoca bildiği oyuncularla çalışmak ister ama bizim gibi sıfırdan takım yapanlar için bu durum bir zorunluluk. Başka türlüsü olamazdı.”
Ragıp Başdağ, Serdar Eylik, İsmail Şahmalı, Ahmet Güven, Bilal Aziz Özer, Göksu Türkdoğan, Can Erdem, Sofiane Hanni ve Dilaver Güçlü isimleri Osman Özköylü’nün daha önce çalıştığı futbolcular. Başta 3 sezondur takım kaptanı Ragıp’ın da aralarında yer aldığı 5’i Kayseri Erciyesspor’un şampiyonluğunda forma giyenlerden. Ayrıca Emrullah Kokoç, Müslüm Yelken, Tonia Tisdell, Abdullah Karmil ve Berkay Can Değirmencioğlu gibi ligin üstünde kalitesi olan, ligde şampiyonluk yaşamış ve bazıları Süper Lig deneyimi olan isimler de transfer edildi.
Yeni ekip olmanın sıkıntılarını yaşadıklarını belirten ve kadro uyumunun önemini vurgulayan Özköylü, buna rağmen ilk 5 haftada yenilgisiz 9 puan toplayan takımından memnun: “Gerek sistem, gerek takım uyumu açısından zamana ihtiyacımız var. Adaptasyonun sağlanmasıyla birlikte elbette takım daha iyi olacak. Ama beklediğimden iyi başladığımızı söyleyebilirim. Açıkçası ben daha kötü bir başlangıç ihtimaline de yer veriyordum. Ancak biz takım olmanın pek çok başlangıç ve zorlu aşamasını çabuk geçtik. Bunun da temel sebebi bildiğimiz, daha önce çalıştığımız oyuncuların varlığı.”



Hedef Süper Lig
“Üst düzey bir lig olacak bu sene. Geçen sezon hemen lig başında bazı takımlar öne çıkmıştı ama bu sezon böyle olmayacak. Çok iyi kadrolar var, ciddi yatırım yapan kulüpler var. İstanbul Büyükşehir Belediyespor, Balıkesirspor, Manisaspor, Orduspor iyi girdi lige ama 11-12 takımın çok iddialı olduğunu görüyoruz” diyen Özköylü, lig planlamasının geçen seneden farklı olduğunu söylüyor: “Kayseri Erciyesspor’da sezona iyi başladık, ligi hep zirvede götürdük ve lider bitirdik. Ama Ankaraspor’da böyle olması zor. Bu durum hem ligdeki iddialı ve güçlü takımın fazlalığı hem de bizim tam anlamıyla sıfırdan takım oluşturmamızdan kaynaklanıyor. Hedefimiz ligi uzun süre ilk 6’da sürdürüp ve puan farkının açılmasını da engelleyerek son 7-8 haftaya girmek. Son düzlükte de ilk ikiye girmeyi hedefliyoruz.”

2004 yılında çıktığı Süper Lig’de 5 sezon boyunca mücadele eden ve yavaş yavaş başaltı takımı olma yolunda ilerleyen Başkentin Leoparları, 2009 Eylülünde bir anda tepetaklak oldu. Bu sezon 4 yıl süren yokluğun ardından PTT 1. Lig ile dönüş yaptı mavi beyazlılar. Osman Özköylü ve onun kurduğu kadroyla güçlü bir takım haline gelen Ankaraspor, zaman kaybetmeden hedefini şampiyonluk ve Süper Lig olarak belirledi. Başkentin en “genci” olan takım, yeni oluşturulan kadrosuyla ortalamanın üstünde başarılı bir lig başlangıcı yaparak Süper Lig mücadelesinde daha şimdiden “ben de varım” dedi.

*FourFourTwo Dergisi 2013 Ekim sayısında yayımlanmıştır.

Bu Çocukta İş Var: Şevki Çınar*


Mevki: Forvet arkası - Kanat / Kulüp: Denizlispor / Yaş: 18

Keşfedilişi
Denizlispor altyapısına giden 6 yaş büyük abisi Gökhan sayesinde futbolu sevmiş. “Beni ilk olarak keşfeden abim oldu. Benim iyi yerlere gelebileceğimi düşünerek futbola başlattı” diyor. 10 yaşında kulübün kapısından adım atmış. Bu sezon başında A Takıma yükseldi ve hemen süre almaya başladı. Hatta ilk maçında 1461 Trabzon’a karşı gol attı. Gol sevincini de gözyaşları arasında kutladı. Eylül ayındaki U19 Avrupa Şampiyonası ile birlikte milli takıma da çağırıldı, 3 maçta oynadı.


En önemli özellikleri
Orta sahada forvet arkasında olduğu gibi iki kenarda da oynayabiliyor. 1.80 boyunda ve solak. Tekniği çok iyi, 42 ayak numarası da bunu destekliyor. Pek çok solağın aksine sağ ayağını iyi kullanıyor. Oyun zekası ve futbol bilgisi üst düzey. Tempo ve devamlık açısından çok eksiği yok ancak güç olarak gelişmesi gerekiyor. Örnek aldığı ve beğendiği isimlerin Mesut Özil ve Gökhan Töre olması da stil benzerliğinden zaten.


Ne dedi?
PTT 1. Lig’de hemen hemen her maçta kadroda yer alan Şevki, kısa vadeli hedefi sezon sonuna kadar alacağı süreyi arttırmak. “Her zaman yüksek hedeflerim oldu. İlk olarak Denizlispor’da düzenli oynamak ardından da 3 büyüklere transfer olmak istiyorum” diyor ve özgüvenini dile getiriyor: “Potansiyelimin çok yüksek olduğuna inanıyorum. Farklı özelliklerim var. Yeteneklerime güveniyorum ve kendimi daha da geliştirebileceğimi düşünüyorum.”

*FourFourTwo Dergisi 2013 Ekim sayısında yayımlanmıştır.

Bana Bir Masal Anlat Baba: Eren Kurtulmuş*


Bilenler bilir, 1992 yılında Avrupa Şampiyonu olan Emre Aşık, Okan Buruk, Serkan Reçber, Mustafa Kocabey (Papen), Oktay Derelioğlu, Hasan Özerli U18 genç milli takım kadrosunun değişmezlerinden biriydi Seyfettin Kurtulmuş. 38 kez genç milli takımda oynadı ve o yıl Galatasaray’a büyük bir yıldız adayı olarak transfer oldu. Yetenekli oyun kurucu genç yaşında çok forma giyemedi ve 1 sezon kaldıktan sonra Galatasaray’dan ayrıldı. Denizlispor, Karabükspor, Denizli Belediyespor, Tekirdağspor gibi takımlarda yaklaşık 14 yıl profesyonel oynadı. Ancak alt yaş kategorilerinde gösterdiği performansı sürdüremedi ve kendisinden beklendiği gibi bir yıldız olamadı. Bunda sakatlıklarının payı büyük. Aynı dizinden 2 kez ön çapraz ve 1 iç yan bağ ameliyatı geçirdi. Şimdilerde bir yandan Pamukkale Üniversitesi Spor Bilimleri Bölümünde öğrenciliğini sürdürüyor diğer yandan da 3. Lig 1. Grup takımlarından Kızılcabölükspor’da yardımcı antrenör olarak görev yapıyor.


Alt ligleri yakından takip edenler de bilir, 3. Lig takımlarından Denizli Belediyespor 15’ini doldurur doldurmaz önemli bir yıldız adayına profesyonel sözleşme imzalattı: Eren Kurtulmuş. İşte bu 15 yaşındaki yetenek, 21 yıl önce büyük beklentilerle Galatasaray’a transfer olan Seyfettin Kurtulmuş’un oğlu.

15’inde bir profesyonel!
8 yaşında futbol okuluna götürdüğünde oğlundan böyle bir beklentisi ve ümidi yokmuş Seyfettin Kurtulmuş’un: “Çevresi olsun, arkadaşları olsun, spor yapsın diye futbola başlattım. Hatta oradaki hocaları arkadaşımdı, onlara da söyledim; bir şey beklemiyorum, pek bir şey olmaz bizim oğlandan diye. Hala hatırlatırlar ve benimle dalga geçerler bu yüzden”
En genç yaşta profesyonel sözleşmeye imza atan oyunculardan biri ve Galatasaray, Beşiktaş ve Bucaspor gibi önemli alt yapılara sahip kulüplerin takibinde. Çok şey öğrendiği babası ve içinde bulunduğu spor ortamından dolayı futbola başlamış Eren: “Babamın Denizli Belediyespor’da oynadığı dönemleri az çok hatırlıyorum. Hala babamın halı saha maçlarını izlemeye gidiyorum ve büyük keyif alıyorum. Ayrıca babam sürekli benimle futbol konusunda ilgilenir ve ara sıra bana özel antrenmanlar yaptırır. Sahada neler yapmam gerektiğini, mevkiimin püf noktalarını gösterir. Eksiklerimi bana doğrudan söyler ve kendimi geliştirmemde çok yardım eder.”


Forvet arkası, solak ve lider: daha ne olsun!
Forvet arkasında oynayan Eren’in bu genç yaşta kendisini öne çıkaran önemli ve farklı özellikleri var. Bir kere solak ve doğal olarak her solak gibi topla arası çok iyi. Adam eksiltebiliyor ve dikine oynama becerisi çok gelişkin. Oyun zekası ve görüşü sayesinde hızlı düşünüp, hızlı karar veriyor. Sadece sahada değil sosyal yaşamında ve okul hayatında da çok zeki biri. Hatta okuldaki öğretmenleri bu kadar zeki bir öğrencinin okulda geleceğinin çok parlak olacağını öngörmüş ve futbola yönelmesini istememiş. Ama o daha 10 yaşında kararını vermiş ve okuldaki bir ankette hayalinin futbolcu olmak olduğunu yazmış. Eren’in atlanmaması gereken en temel özelliklerinden biri de liderlik yönü. Babası da bu yönüne vurgu yapıyor: “Her yaş kategorisinde liderliği kabul görmüş ve takımdaki tüm arkadaşlarında büyük saygı uyandırmıştır her zaman”
Genç milli takıma çağırılmaya başlayan Eren, A Takımın antrenmanlarına katılıyor. 3. Lig’in fiziksel gelişimi devam eden bir oyuncu için sert olduğunu düşünen Seyfettin Kurtulmuş, Eren için aceleci davranmıyor: “Hala gelişim çağında ve fiziği tam oturmadı henüz. O yüzden alt yaş gruplarında oynaması daha doğru. Acele etmiyoruz, basamaklar teker teker çıkılmalı diye düşünüyorum. Zamanı gelince oynar nasılsa”


“Gözümün önünde olsun”
Futbolunu beğendiği ve oyun tarzını geliştirmek için Andres Iniesta, Selçuk İnan ve Manuel Fernandes başta olmak üzere pek çok ismi dikkatlice takip eden Eren, yeteneklerine güveniyor ve geleceğine umutla bakıyor: “İnsanın limitini kendisinin belirlediğine inanırım. Tabii ki eksiklerim var ama bunları kapatıp üst düzey seviyeye gelebileceğimi düşünüyorum. Öncelikle takımımda şans bulmak ve iyi bir performansla birlikte büyük takımların ilgisini çekmek hedefindeyim. Yaşım büyüdükçe de düzenli olarak milli takımlarda yer almak istiyorum”
Benzer yaşlarda çok büyük deneyimler yaşayan babası ise şimdilik oğlunu başka kulüplere bırakmaya niyetli değil: “İlgilenen kulüpler var ama illa da İstanbul’a gitsin diye bir çabamız yok. Hatta Denizli’de olmasını tercih ederim. Gelişimi açısından daha yararlı olabilir. Benim gözümün önünde olmasını istiyorum”

Sayısız genç yeteneğin kolaylıkla harcandığı, kaybolduğu ya da tutunamadığı memleket futbol ortamına yeni yeni adım atıyor, futbol yolculuğuna başlıyor Eren Kurtulmuş. Artık daha dikkatli takip edilecek ve önümüzdeki yıllarda muhtemelen haberleri yapılacak artarak. Bu yapılırken de iki temel neden olacak; biri elbette ki özel yetenekleri, ikincisi ise, “Geleceği çok parlak. Günümüz futbolunda kendine yer bulabilecek farklı özellikleri var” diyerek oğlundan umut dolu sözlerle bahseden babası Seyfettin Kurtulmuş. Bakalım olamamış büyük bir yıldız adayının gözlemi ve deneyimi altında 15 yaşındaki yıldız adayı oğlunun futbol serüveni nasıl olacak.

*FourFourTwo Dergisi 2013 Ekim sayısında yayımlanmıştır.