11 Aralık 2014 Perşembe

YENİ GÖKHAN GÖNÜL: EMRE UĞUR URUÇ

Futbola nasıl başladın, kim vesile oldu başlamana, ailende futbolla ilişkili kimse var mı?
Babamın sayesinde Şakirpaşaspor’un minik takımında spor yapmak amacı ile futbola başladım. 5 yıl orada oynadıktan sonra Yenibeygücü’ne transfer oldum.

Adanaspor’a transferin nasıl gerçekleşti, A Takıma nasıl ve ne zaman çıktın?
Yenibeygücü’nde oynarken Adanaspor’un beni istediğini duydum. Altyapı için istediklerini ve o zamanki adıyla A2 takımda oynayacağımı söylediler. Yenibeygücü Başkanı Ömer Yıldırım’da önümü açtı ve beni Adanaspor’a verdi. Eyüp Arın ve İsmail Akbaşlı’nın bende emekleri çok büyüktür. Nerede olursam olayım kendilerinin bana yaptığı bu iyilikleri asla unutmayacağım. Burada bende emeği geçen hocalarımdan biride Cem Şu’dur. Kendisi bu günlere gelmemde çok önemli bir faktör olmuştur. Daha sonra Adanaspor’da oynamaya başladıktan sonra sezon başı kampına gittim. Eyüp Arın hocamın büyük gayretleri ile Levent Hocamın da beni A takıma alması ile bugün buralardayım.

Hep sağ bek mi oynadın? Farklı mevkilerde tecrüben var mı?
Savunmanın bütün bölgelerinde görev yaptım ama tabi ki asıl yerim sağ bek.

Geçen sezon birkaç maç oynadın ama bu sezon 11’de başladın lige. Nasıl gidiyor, zorlanıyor musun?
Levent Hocam geçen yıldan bazı maçlarda bana şans vermişti. Her konuşmasında önümüzdeki sezona daha fazla maçta görev yapacağımı söylüyor ve kampı iyi geçirmemi istiyordu. Fahri abinin tecrübesi ve oynadığı takımları düşünürsek ilk şansın ona gelmesi normal. Ama ben de formayı yakaladığımda bırakmayacağımı biliyordum. İlk maçlar biraz heyecan vardı, hatalarda yaptım. Her geçen hafta daha da toparladım.

Kendi potansiyelini nasıl görüyorsun?
Bunun yorumunu spor kamuoyu ve hocalarımın yapması daha doğru olur. Çalışmayı çok seviyorum. Her gün yeni bir şeyler öğreniyor ve öğrenmenin sonu olmadığını düşünüyorum.

Sana “yeni Gökhan Gönül” diyenler var? Bununla ilgili ne söylersin, sen benzetiyor musun kendini Gökhan’a?
Türkiye’nin hatta dünyanın sayılı sağ beklerinden birisi Gökhan Gönül’dür. Kendisini izlemekten çok zevk alıyorum. Aynı şekilde Barcelonalı Dani Alves de mevkisinde idol olmuş bir isim. Onların yeteneğine erişmek ancak çalışarak olur. Beni Gökhan Gönül’e benzetenlere çok teşekkür ediyorum ama önümde uzun yıllar süreceğine inandığım bir futbol yaşantım var.

Sana güvenenlerin başında Levent Eriş geliyor. Sana çok güveniyor ve geleceğin ile ilgili çok iddialı. Sen ne söylersin?
Levent Hocayla çalışmak her genç oyuncu için bir şanstır. Sonuçta hangi maç olursa olsun, rakip kim olursa olsun oyuncusuna inanıyor ve görev veriyor. Maç sonu açıklamalarda benimle ilgili söylediği sözleri duyunca kendime güvenim daha da artıyor. Teknik Direktörün kariyerini görev verdiği oyuncular çizer. Ben de görev aldığım süre içinde takımım için her şeyi yapacağım.

Takımla ilgili ne söylersin, çok iyi başlamadınız sezona?
Genç oyunculardan kurulu ama hedefi olan bir takımız. Uyum sorunu yaşadığımız ve şanssız kaybettiğimiz maçlar oldu. Bu ligde her takım her takımı yenebiliyor. Biz de sonuna kadar savaşacağız ve hedefimiz olan Süper Lig için önümüzde çok maç var.
Adana Derbisiyle ilgili ne söylersin? Sen yoktun ama kazandınız.
Cezalı olduğum için bu heyecanı tribünden yaşadım. Oynamayı çok istedim ama maalesef olmadı. Adanaspor-Adana Demirspor derbisi dünyanın sayılı maçlarından biri. Her futbolcu bunu yaşamak ister ve ileride çocuklarına derbide yaşadığı anıları anlatmayı hayal eder.


Takımda en iyi kiminle anlaşıyorsun?
Biz takımımıza “Adanaspor Ailesi” diyoruz. Bu ailenin reisi Başkanımız Bayram Akgül’dür. Biz şehrin ileri gelenlerinden destek almasak da, kaderimize terk edilsek de bu ailedeki her fert birbirini çok seviyor ve destekliyor. Komşum olduğu için Samican’ın yeri bende biraz daha farklı. Boş zamanlarımızda beraber eğleniyor ve vakit geçiriyoruz.

Senin kişisel hedefin nedir bu sezon için?
Öncelikle Adanaspor’a hizmet etmek ve her maçta oynamak. Tabi ki ay yıldızlı formayı giyerek milli heyecanı yaşamakta istiyorum.

Kariyer planlaman nedir?
Merdivenin basamaklarını birer birer tırmanarak günün birinde ailemin gurur duyacağı bir futbolcu olmak.

Adanaspor’la daha 4 yıllık sözleşmen var. Süper Lig’den gelen teklifler var mı ve kendini oraya hazır hissediyor musun?
Adanaspor’un sözleşmeli futbolcusuyum ve şimdilik burada olmaktan mutluyum. Sadece bireysel olarak değil, biz takım olarak kendimizi Süper Lig’e hazır hissediyoruz. Hayali bile güzel. İnşallah bir gün 3 büyük takıma karşı Adanaspor forması ile oynarım.

Türkiye’de bek sıkıntısı yaşandığını düşünüyor musun? 2-3 isim etrafında dönüyor hep. Sen kendini nerede görüyorsun?
Gökhan Gönül’den sonra Türkiye’de sağ bek sıkıntısının olduğu bir gerçek. Beşiktaş bile o bölgede sıkıntı yaşıyor. Kazakistan ile oynanan maçta Fatih Hoca yeri olmamasına rağmen o bölgede Ozan Tufan’ı oynatması ve başarılı olması herkesi mutlu etmiştir. Bu bile pek çok şeyi gösteriyor.

Motton nedir?
Çalışmak, savaşmak ve başarmak?
*FourFourTwo Dergisi Aralık 2014 Sayısında Yayımlanmıştır.

10 Aralık 2014 Çarşamba

PTT 1. LİG’İN SÜPER LİG ADAYLARI*

EMRE AKBABA – ALBİMO ALANYASPOR
Alanyaspor’un PTT 1. Lig’e çıkışında takımın yıldızı oldu. Orta saha oyuncusu olarak 15 gol attı. Sarı kart cezalısı olduğu bir maç dışında 37 maçın tamamında 11 oynadı. Fransa doğumlu ve Antalyaspor’un oyuncusu. 2 sezondur Alanya’da kiralık. Bu sezon da takımının lige iyi başlamasında büyük pay sahibi. Fiziği ve sol ayağı çok iyi. Harika duran top kullanıyor. Tam bir 8 numara, hatta hücumcusu. En temel eksiği olarak görünen ağırlığını atıyor yavaş yavaş. Sezon sonuna kadar Süper Lig için stajını başarıyla tamamlamış olacak gibi.


EMRE KILINÇ - BOLUSPOR
Erman Kılıç’ın Galatasaray’a transferi sırasında adı geçti. Bu transfer haberleri onu biraz olumsuz etkilese de toparladı kendini. Geçen sezon 31 maç oynadı 11 oynadı. Bu sezon Reha Erginer’in takımının başına gelmesiyle seviye atladı. Temposunu ve etkinliğini arttırdı, ilk 9 haftada 5 gol, 4 asistle oynadı. Forvet arkasında ve yanında oynuyor. Yetenekli sol ayağı ve gelişmiş oyun zekası en önemli artıları. 20 yaşında ve bu ligdeki son sezonunu oynuyor olması muhtemel, Süper Lig’e artık net olarak hazır. Hele de fizik kalitesini daha da arttırırsa Süper Lig’de rahatlıkla fark yaratabilir.


DOĞAN ERDOĞAN – SAMSUNSPOR
Kulüpteki ekonomik sorunların forma için fırsat yarattığı gençlerden. Bu şansı da iyi değerlendiriyor şimdilik. Henüz 18’inde ama bu ligin Veli Kavlak’ı oldu çoktan. Hatta topla olan becerisi Beşiktaşlı mevkidaşı abisinden daha da gelişkin olduğunu söylemek abartı sayılmaz. İki ceza sahası arasındaki temposu harika. Pozisyon bilgisi, sakinliği ve oyun olgunluğu yaşının çok üstünde. Topun ortada olduğu ve kimsenin sahip olamadığı “üçüncü haldeki” becerisi ise kariyerine seviye atlattıracak en temel özelliği. Türk futbolunun en özel orta saha oyuncularından biri olabilecek potansiyele fazlasıyla sahip.
*FourFourTwo Dergisi Aralık 2014 Sayısında Yayımlanmıştır.

9 Aralık 2014 Salı

O ŞİMDİ NEREDE? GİDEON ADİNOY SANİ*

(YENİ AMASYASPOR - BAL)

Henüz 24 yaşında ama şimdiden bir film senaryosuna yetecek hikayesi oldu bile. 2011’in başında Bölgesel Amatör Ligi takımlarından İzmirspor’da sadece 3 maç oynadı ve oradan 3 kademe üstüne, 1. Lig’e Akhisar Belediyespor’a transfer oldu. Şampiyonluk da gelince amatör kümeden 1 buçuk yıl bile geçmeden Süper Lig’de buldu kendini. Saat satarak geçinen ve futbol hayallerinin peşinde konuşan arkadaşlarından çok şanslı olduğunu FourFourTwo’nun Mart 2013 sayısında anlatmıştı. Ama Süper Lig’deki rüya çabuk bitti onun için, en azından şimdilik. Az forma şansı bulunca PTT 1. Lig’e, TKİ Tavşanlı Linyitspor’a kiralandı.

Devre arasında geride geldi ama sadece A2’de oynadı. Orada 10 maçta attığı 4 gol takımda kalması için yeterli olmadı. Ancak bu kadar aşağı gitmesi de şaşırtıcı oldu. 4 kademe alttaki Yeni Amasyaspor’a transfer oldu. BAL’da şampiyonluğun güçlü adaylarından. İlk maçında 2 gol attı ve iyi başladı amatördeki ikinci dönemine. Süper Lig’in eski ve klas golcülerinden 37’lik Burak Akdiş ile iyi ikili oldular. 3 buçuk yıla böyle bir hikaye sığdırdıktan sonra nasıl bir kariyeri olacağını merak etmemek elde değil. Ama şurası kesin ki hiç vazgeçecek biri değil. Çünkü FourFourTwo’ya verdiği röportajda söylediği gibi o, “Ayaklarımın üstünde durduğum sürece oynayacağım” diyen biri. 
*FourFourTwo Dergisi Aralık 2014 Sayısında Yayımlanmıştır.

8 Aralık 2014 Pazartesi

BU ÇOCUKTA İŞ VAR: FIRAT ARAS*

Mevki: Ön kenar Kulüp: Turgutluspor Yaş: 16
Keşfedilişi
Babasının hali saha maçlarına gide gele futbola olan sevgisi pekişmiş. Turgutlu Belediyespor’da lisanssız geçen sezonlardan sonra 12 yaşında Turgutluspor’a girer. Eylül ayındaki Avrupa Şampiyonası Grup Eleme maçları kadrosuna çağırıldı ve ilk kez milli oldu. Genç milli takımlara çağırılınca da kulübü genç yeteneğini elinden kaçırmamak için kasım ayında apar topar profesyonel yaptı. Sezon başı A Takımla antrenmanla çıktı, Bölgesel Gelişim U17 Ligi’de oynuyor.

En temel özellikleri
Tam bir atak ön kenar oyuncusu. İki kenarda da oynayabiliyor. 1.80 boyunda olmasına rağmen “ufak, ele avuca sığmaz açık” hareketliliğinde. Hızlı ve iki yöne doğru da adam eksiltebiliyor. Devamlı dik pası arıyor ve tempo yükseltiyor. Kuvveti ve çift yönlü oynama özelliğini ise geliştirmesi gerekiyor. Defansı fazlaca ihmal ediyor.

Ne dedi?
Özelliklerini idolü ve örnek aldığı Cristiano Ronaldo’ya benzetiyor. Kariyer planlamasında ilk sırada A Takıma tekrar yükselmek ve bu kez forma giymek var. Orta vadedeyse Süper Lig. Hırslı ve mücadeleci biri. Fatih Terim’in bir sözünü de kendine şiar ediniyor. “Yenilmekten korkmuyorum çünkü kazanmak için bazı şeyleri kaybedeceğim. Ama biliyorum ki kaybedince değil, vazgeçince yenilirim”
*FourFourTwo Dergisi Aralık 2014 Sayısında Yayımlanmıştır.

5 Aralık 2014 Cuma

FUTBOLUN EN GERÇEK ARENASI: ŞAMPİYONLAR LİGİ*


Bu ligde tesadüflere yer yok!
60’ıncı sezonunu geçiren Avrupa’nın 1 numaralı kupasının hikayesi 16 Avrupa ülkesinin lig şampiyonlarının katılımıyla 1955-1956’da başladı. Futbol tarihinin en büyük yıldızlarından Di Stefano’nun Real Madrid’i, Paris’te Fransız Reims’i 4-3 yenerken Parc des Princes’de yaklaşık 38 bin şanslı futbolsever tribünlerden izledi bu tarihi maçı. İlk 5 yıl üst üste Real Madrid’in şampiyonluklarıyla geçilirken, Avrupa’nın kulüpler bazındaki en önemli kupasını Barcelona’dan Bayern Münih’e, Juventus’tan Kızıl Yıldız’a, Hamburg’dan Porto’ya, Manchester United’dan Ajax’a, Milan’dan Liverpool’a kadar 10 farklı ülkeden 22 ayrı takım kazandı. Kupayı en çok müzesine götüren ise 10 kez mutlu sona ulaşan ilk ve son şampiyon Real Madrid oldu. UEFA, 1992 yılıyla birlikte Kupa 1’in adını ve statüsünü Şampiyon Kulüpler Kupası’ndan Şampiyonlar Ligi’ne çevirdi. İşte bu değişiklikle birlikte Avrupa’nın “devler arenası” futbolun zirvesi haline geldi. Marka değeri, kalitesi, rekabeti, seyir zevki daha da artan organizasyon, Avrupa Şampiyonaları, Dünya Kupaları dahil futbol seviyesinin en yüksek mertebesi haline geldi.

Futbolun gerçekleri neyse O’dur!
90’ların ikinci yarısıyla birlikte organizasyonun yapısı oturmaya başladı. Kura çekimlerine, eşleşmelere yani şansa ya da tesadüflere yer kalmayan bir lig haline geldi. Şampiyonlar Ligi’nde sadece futbolun gerçekleri, futbolun değerleri kendine yer bulur. Yani Dünya Kupası ya da Avrupa Şampiyonası’ndan farklıdır. Misal, Güney Kore Dünya Kupası’nda yarı final oynayabilir ancak bu onun dünyanın en iyi 4 takımından biri olduğunu asla göstermez. Ya da Yunanistan 2004 yazında Avrupa Şampiyonu olurken, bu başarı onun Kıta Avrupası’nın en büyüğü olduğu anlamı taşımaz. Bu yöndeki örnekleri Danimarka, Rusya, Türkiye, Hırvatistan, Uruguay gibi ülkelerle çoğaltabiliriz rahatlıkla. Ama Şampiyonlar Ligi’nde bu tür örnekler yaşanması söz konusu değildir, yaşanmamıştır da. Geçmiş 17-18 yılına baktığımızda tek bir örnek, istisna olarak gösterilebilecek tek bir takım ve ya başarı yoktur. Yarı finalistler gerçekten Avrupa’nın en iyileri olmuştur, keza finalistler ve ne kalmış ki şampiyonlar! Yani en uç örneklerden biri olarak gösterilebilecek Dinamo Kiev, 1999’da yarı final oynarken teknik direktörü bir efsane olan Valeriy Lobanovskyi’ydi, sahada ise Sergiy Rebrov ve elbette ki Andriy Shevchenko gibi süper yıldız adayları vardı. Ya da bir yıl önce UEFA Kupası’nı alan Porto, 2004’te Şampiyonlar Ligi’ni kazanırken, takımın başında “özel biri” vardı: Jose Mourinho… Yani dememiz odur ki, gerçek futbol gücünüz neyse, kaliteniz hangi seviyedeyse, yıldızlarınızın kapasitesi hangi boyuttaysa Şampiyonlar Ligi’nde o sıralamada ya da turda kendinize yer bulursunuz. Asla daha fazlasını değil, futbol gerçekleriniz neyse O’dur!

Türk takımlarının 3 çeyrek finali var!

1988-1989 sezonunda Şampiyon Kulüpler Kupası’nda Galatasaray’ın oynadığı yarı final Türk futbol tarihinin en büyük başarısıydı, ta ki 2000 yılındaki UEFA Kupası zaferine kadar. İki sezon önce Fenerbahçe’nin UEFA Avrupa Ligi’ndeki yarı finali de bu büyük başarılar arasında sayılabilir. Şampiyonlar Ligi’ne baktığımızda ise Türk takımlarını 3 kez çeyrek finalde görüyoruz. İlki UEFA ve Süper Kupa zaferlerin devamı sayılabilecek dönemde, 2000-2001 sezonunda Galatasaray’la geldi. Sonraki çeyrek finalist 2008’de Zico’nun Fenerbahçesi oldu. Türk takımlarının son kez çeyrek finale çıktığı sezon ise 2012-2013’tü. Galatasaray, Jose Mourinho yönetimindeki Cristiano Ronaldolu, Mesut Özilli, Angel di Marialı, Xabi Alonsolu Real Madrid’i İstanbul’daki unutulmaz rövanşta elinden kaçırdı ve yarı finalin kapısından döndü. İçinde bulunduğumuz sezonda ise tek temsilcimizin yer aldığı Şampiyonlar Ligi’nde Galatasaray, Borussia Dortmund, Arsenal ve Anderlecht’in gerisinde kalırken grupların ötesine geçmeyi başaramadı. 
*TRT Spor Digital Dergi Aralık 2014 Sayısında Yayımlanmıştır.