6 maç sonunda 8 puanla dördüncü olmak büyük
başarısızlık. 8’in 6’sını da Kazakistan’dan olduğunu düşününce daha da kötü. İzlanda
ve Çek maçlarından puansız ayrılmak o günün koşullarında ve futbol değerleriyle
bakınca doğal olarak görmek lazım. Zira 2014 Dünya Kupası’nı Play-Off’ta
Hırvatisat’a karşı kaçıran İzlanda ile İtalya, Danimarka, Bulgaristan ve
Ermenistan’ın (Ermenistan 5’inci oldu ve 13 puan aldı) yer aldığı Avrupa
elemelerinin en zorlu grubundan 15 puanla çıkamayan Çek Cumhuriyeti çok daha
iyi durumdaydı Türkiye maçlarına çıkarken. Türkiye ise Hollanda’nın lider
olduğu grupta Macarsitan ve Romanya’nın arkasında kaldı. Bunun yanı sıra Gökhan
Töre-Hakan Çalhanoğlu-Ömer Toprak krizi, ardından Fatih Terim’in medyayı da
içine alan yine krizler süreci vs eklenince futboldan uzak bir milli takım
dönemi yaşandı. Yani tüm bunları bir araya getirince, başta da dediğim gibi İzlanda
ve Çek maçlarında yenilmek pek çoklarını şaşırtsa ve hayal kırıklığına uğratsa
da futbol adına gayet normaldi. Ancak Letonya deplasmanı şu ana kadar bu eleme
grubundaki en silik futbol oynandı. Sonradan giren Bilal Kısa dışında tek bir
oyuncu bile inisiyatif almadı ve çok kolay bir maçta 2 puan bırakıldı. O gün
sahada (Arda, Gökhan Töre, Olcay, Oğuzhan, Umut, Caner) olanlardan hiçbiri
sorumluluk almaya yanaşmadı. Halbuki Bilal’ın yaptığı gibi 1-2 bireysel
kımıldanma maçı almaya yeterdi ve tüm sıkıntılı döneme rağmen 10 puanla
çıkabilirdi bugün Letonya karşısına.
Artık
potansiyelin ötesi lazım
Şimdi artık telafisiz maçlara gelindi. Hemen hemen
her elemeler grubunda Türkiye’nin başına gelen o klişe durum ve sorunun zamanı
geldi: devam mı tamam mı? Kazakistan maçlarıyla birlikte az da olsa futbola
dönmeye başladı milli takım. Artık tam anlamıyla futbola dönmüş bir oyuncu
grubu ve elbetti ki teknik heyet olmalı! Açıkçası da öyle görünüyor. Kalan 4
maç ve 12 puan var. Sağlıklı ve milli takımda olanlara baktığımız zaman epey
derli toplu bir kadro söz konusu. Arda, Töre, Çalhanoğlu, Ekici, Burak, Selçuk,
Caner, Ozan Tufan, Oğuzhan, Mehmet Topal, Şener ve Volkan Şen’i şöyle hızlıca
sayınca az buz bir potansiyel yok ortada. “Buradan bir şeyler çıkmalı” diye
düşünüyor insan. Abartmadan ve hamasete girmeden değerlendirildiğinde bu
yeteneklerin olduğu takım sadece gruptan çıkması değil asıl olarak önümüzdeki
yaz Fransa’da güzel bir yaz geçirmesi işten bile değil. Ama tabi ki bu kağıt
üzerinde, lafta ya da sırf potansiyelle olmaz, bugüne kadar da olmadı zaten. O
potansiyeller takım halinde sahaya inmeli. Önce o potansiyel sahaya inmeli ki,
bu oyuncu grubu iyi bir takım olsun, o takım da en azından 3-4 yıllık bir
mini-jenerasyona dönüşsün. Bunun için de Letonya ve Hollanda maçları tam birer
test. Buradan 6 puan alınamazsa demek ki o potansiyel sadece kağıt üzerinde
kalmaya mahkummuş.
*3 Eylül 2015'te Akşam Gazetesinde Yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder