29 Ocak 2014 Çarşamba

Yeterli Futbolcu Yetiştiremememizin 10 Nedeni!*


Yetenek gelişimi, yönetimi ve mevki

Futbolcunun yeteneklerinin doğru gözlenmesi ve gelişimi yönünde eğitilmesi alt yapılarda olmazsa olmazdır. Hem beklenti hem de mevki olarak özellikle küçük yaşlarda çocuk şartlandırılmamalı. Dikkatli takip edilmeli  ve alternatifler önüne konmalı. Bu yönde büyük alt yapılardaki önemli bir soruna işaret ediyor Osman Nuri Işılar. “Amatör takımlardan yetişen gençler doğal yeteneklerini sınırsızca kullanabilirken, kulüplerin altyapılarından yetişen gençler ise futbolun takım oyunu disipliniyle büyüyor. Ancak bu durumdaki oyuncular kendi hayal dünyalarındaki beceri uygulamalarını denemede katı disipline takılıyor” Osman hocanın sözünü ettiği disiplin doğru ve alternatifli mevki planlamasında da oyuncunun karşısına sık sık çıkabiliyor. Yarışmadaki başarı makbul görüldüğü durumlarda futbolcunun mevkisi genellikle sabitleniyor, oyuncunun gelişimi ve üst yapıya uygunluğu çok ihmal edilebiliyor. Alt yapıda forvet arkası hatta bazen forvet oynayan Emre Belözoğlu, anca Hagi’nin varlığı ve Fatih Terim’in kararıyla çift yönlü orta saha oyuncusuna evirildi. O pozisyonun özelliklerini A Takımda öğrendi. Farklı yönleri olmakla birlikte bir benzeri yaş grubunun en iyi santrforu Ömer Ateş’in de başına geldi. Levent Eriş ani bir kararla 1. Lig’de Ömer’i sol bek yapar. “Türkiye’deki koşullarda santrfor için uygun değilmişim, keşke daha önce sol beke geçseydim” derken Ömer, Levent hocasına teşekkür ediyor, alt yapı yıllarına da biraz hayıflanıyor. Radikal mevki değişikliği de bir dönem Galatasaray’da oynayan İBB’nin golcüsü Mehmet Batdal’ın başından geçmiş. 18 yaşına kadar defans oyuncusu olan Mehmet Batdal genç takım hocasını forvet oynama ısrarıyla bıktırınca, “hadi çık oyna da bakalım santrforda ne yapacaksın” sitemiyle de olsa golcülüğe geçiş yapmış. “Halı sahada, okulda bazen ısrar ede ede antrenmanlarda forvet oynardım. Bir maçta sonradan santrfor olarak girdim ve 2 gol attım. Son 6 maçtı ve toplam 11 gol attım. O goller sayesinde A Takıma çıktım, profesyonel oldum, hem de santrfor olarak” Küçük yaşta bile olsa oyuncunun isteklerinin, tercihlerinin dikkate alınması gerektiğini kendi hikayesinden anlatan Mehmet Batdal, o gün o maçta oyuna girerken başka ilginç bir hikayeye vesile olmuş aynı zamanda. Mehmet oyuna girince forvetten stopere kayan arkadaşı Hüseyin Akmaz da mevkisinden olmuş. Hüseyin halen 2. Lig Kırmızı Grup’ta Bayrampaşaspor’da stoper oynamaya devam ediyor. 

Üst yapıya geçiş süreci

En fazla oyuncu kaybının yaşandığı ve aşılmakta zorlanılan kritik süreç. Bir yandan futbolun yaşıtlarla olan dönemi sona eriyor ve kendisinden olgun futbolcularla yüzleşme aşaması başlıyor diğer yandan da genç bir insan olarak büyüklerin dünyasına adım atılıyor. Çok dikkatli olunması gereken aşama. Çoğunlukla genç oyuncu o sıçramayı yapacak fırsatı bile bulamıyor. Osman Nuri Işılar futbolun endüstriyel gerçekçiliğine işaret ediyor. “Ekonomik büyüme ile doğru orantılı toplum futbola her gün daha fazla ilgi duyuyor. Bu durumda kurumlar risk üstlenme oranını “0” çizgisine indirgeyerek kaybetmeyi hiç arzu etmiyor. Bu acımasız mücadele içerisinde her kurum en iyi, en kuvvetli, en yetenekli elemanlarla kadrolaşarak mücadelede daha üstte olmaya çalışıyorlar. Bu sonuçla genç ve hata yapma oranı yüksek bireyler kendilerine üst katmanlarda yer bulmakta çok zorlanıyor ya da üstün genetik özelliklerle donanmış doğanın imkânlarıyla yer bulan az sayıda genç yıldız adayı oynayabilmekte” Selçuk İnan, Mehmet Topal, Caner Erkin, Ferhat Kiraz, Yusuf Erdoğan ve Okay Yokuşlu gibi oyuncuların uzun süredir menajerliğini yapan Batur Altıparmak A Takıma yükselmede genç futbolcuların maç oynama sorununu çok önemsiyor. “Geçiş sürecinde büyük sorunlarla karşılaşabiliyoruz. Genç oyuncular doğru yönlendirilmeli. Her açıdan profesyonelliğe hazırlanmalı. 16 ile 21 yaş arasında üst seviye maç oynama imkanı olmuyor. A Takıma geçişte maç temposu çok önemli. A2 asla bunu karşılayan bir lig değil. A2’de oynayacaklarına alt liglere gidip oynamaları daha yararlı” Zira üst seviyede maça çıkmak oyuncunun gelişimini yarışmacı futbolcu yönüne doğru evirilmesinde hayati önemde rol oynuyor. Bursaspor’da forma giyen Ferhat Kiraz buna örnek. Gençlerbirliği’nde pek forma bulamıyordu, Karşıyaka’ya transfer oldu ve kendini kanıtlama fırsatı buldu. Batur Altıparmak yine Gençlerbirliği A Takımında süre almakta zorlanan genç milli oyuncusu ve önemli bir sağ bek olması beklenen 19 yaşındaki Selahattin Özcan’ın gelişimi açısından 3. Lig takımlarından Keçiörengücü’ne gitmesini tercih etti.

Antrenör

Has bel kader yapılacak bir iş değildir alt yapı hocalığı. Çok emek ister, uzun yıllar ister, bir nevi adanmışlık ister… Yani üstte A Takımda bir yardımcılık için bir araç ya da genç milli takımlarda yıllardır olageldiği gibi Süper Lig takımlarından teklif gelmesini beklerken uğranılacak bir ara istasyon değildir! Araç değil de amaç haline gelebilmesi açısından da en temel koşullardan biri elbette ki antrenörün ekonomik koşullarının yükselmesi. “Milyon dolarlık oyuncu yetiştirmesini istediğiniz antrenöre asgari ücrete çalıştıramazsınız” bilindik sözünü Sedat Gündoğdu başka açıdan ele alıyor. “Alt yapı antrenörlüğü önemli yeterlilik, donanım ve deneyim gerektiriyor. Bunun için de ekonomik koşullar iyileştirilmeli. Donanımlı birilerini alt yapıya getirmek için koşullarını sağlamalısınız” Osman Nuri Işılar ücret konusunun yanı sıra alt yapı antrenörünün eğitim farklılığına da işaret ediyor. “Genç oyuncu yetiştiren antrenörlerin profesyonel antrenör kurslarından ayrılarak pedagojik formasyonla eğitilmeli. Ayrıca altyapıların ek iş kapısı olarak görülmesinin önüne geçilmeli. Bunu da profesyonel eğitim almış antrenörleri altyapılara yerleştirerek çözebiliriz”

Yarışmacı

En çok dillendirilen sorunlardan biri. Sait Karafırtınalar’ın, “Antrenörler başarıyı yetişen oyuncuda değil, alt yapıdaki kupada görüyor” dediğini Bülent Korkmaz, “Üst yapıya oyuncu çıkartmak, oyuncu yetiştirmek temel amaç olmalı. Ama alt yapıda şampiyonluk peşinde koşuluyor” şeklinde ifade ediyor. Gelişme aşamasındaki futbolcunun temel derdinin yarışmak olması skor odaklı ve günlük sonuçlara bağlı kalmasını getiriyor. Özellikle büyük kulüplerin alt yapılarındaki futbolcuların bulundukları yaş kategorilerinde üstünlük sağlaması sonraki yıllar için da aldatıcı olabiliyor. O üstünlüğün üst yapıda da devam edeceği ve mevcudun yeterli olduğu algısı hem futbolcularda hem de onları yetiştiren hocalarında kolaylıkla oluşuyor. Gelişimin durması ve “olmuşluk” hali bir yanda A Takımlar seviyesinde büyük zorluk, diğer yanda da büyük beklentilerin beslediği derin hayal kırıklıkları getiriyor sıklıkla. Bu yüzdendir ki; Türkiye alt ligleri tutunamayan, büyük alt yapılardan çıkmış 60’ar 70’er kez genç milli takımlarda oynamış ve büyük umutlar beslenen ama bir türlü olamamış zamanın genç yıldız adaylarıyla dolu.

İstikrarsızlık

Futbol dünyasının her yerinde olan bu sorun alt yapılara da ciddi zarar veriyor. İster milli takımlarda isterse kulüplerde her gelen yeni yönetim (bazen de teknik direktör) yap-boz tahtası gibi alt yapıda düzeni başta aşağı yenilemeye girişir. Alttan oyuncu yetişmediğinden sık sık şikayet eden karar vericiler “yeniden yapılanma” sloganı ile alt yapıya müdahale etmeye pek hevesli oluyor. Uzun yıllarla sonuç alınabilecek olmasına rağmen acemice kararlarla altyapı kadroları sil baştan değiştirilerek yeni programlar hazırlanıyor. Ve böyle olunca işleyen ve ürün veren sistemli alt yapılar oluşturmak daha bir güç oluyor.

Bütçe – Mali Kaynaklar

Türk futbolunda ekonomi hızla büyürken, aynı büyüme oranı alt yapılara yansımıyor. Ligi, mali büyüklüğü ve seviyesi fark etmeksizin alt yapının üst yapının şaşasının yanındaki halleri pek çok kulüp için haber olmuştur zaman zaman. Gençlerbirliği Gençlik Geliştirme Koordinatörü Osman Nuri Işılar, federasyonun kulüplerin mali planlamasına dönük kararlar almasının gerektiğini söylüyor. “Ülke futbolunda karar merci olan federasyon öncelikle oyuncu kaynaklarını daha ciddi desteklemeli ve denetlemelidir. Bu konuda kulüplerin adım atmasını zorunlu kılacak statü değişikliği yapılmalı” Osman hocanın önerdikleri Almanya’nın 15 yıldır yaptıklarından pek farklı değil. Bilindiği üzere 90’ların sonuna doğru Almanya alt yapı planını hayata geçirdi. Bundesliga 1 ve 2’deki tüm takımlara zorunlu kıldığı ve ülke genelinde de sayısı 121’i bulan futbol akademisi kuruldu. Tam zamanlı ikişer antrenörler atandı ve 5 yıl sonunda 242 antrenöre aktarılan bütçe 15.6 milyon euroyu aştı. 2002’den 2012’ye kadar 500 milyon euronun üzerinde bir kaynak bu akademilere aktarıldı. 10 yıla yakın Bucaspor alt yapısında görev yapan Karşıyaka teknik direktörü Sait Karafırtınalar ekonomik durumu özetliyor. “Milyon dolarlık oyuncu yetiştirmesini bekliyorsun ama onu yetiştirecek adama asgari ücret veriyorsun. Büyük çelişki olan budur”

Okul – futbol – kulüp kopukluğu

Okulda beden eğitimi derslerinin haftada 1’e 2’ye indirildiği memlekette spor ve onun kültürü okullara girmekte iyice zorlanıyor. Dolayısıyla da sporun toplumda yaygınlaşması, yarışmacı olmayan çocukların sporla buluşması, sporu hayatlarının bir parçası yapma imkanı gittikçe azalıyor. Eğitim hayatı ile sporun bir arada yürütülebileceği koşullar neredeyse yok oluyor. Futbola baktığımızda da yaşı ilerleyip, antrenman, maç ve kamp temposu artan alt yapı futbolcusunun okulla bağlarının kopması kaçınılmaz oluyor. Böylece de eğitim hayatı büyük darbe alıyor. Türk futbolunun en değerli isimlerinden Tugay Kerimoğlu’nda FourFourTwo’nun bu sayısında “Bu Çocukta İş Var” dediğimiz 18’indeki Vedat Bora’ya kadar liseyi bitirmeden eğitimi hayatı sona eren yüzlerce profesyonel futbolcu yaratılmış oluyor. Memleket futbolunun en başarılı alt yapı ürünlerinden biri olan Bülent Korkmaz’ın eskinin Doğu Blok’u ülkelerinde uzun yıllar başarıyla uygulanan bir modeli andıran önerisi var. “Okul ile futbolcu ilişkisi sorunludur. Alt yapıdaki çocukların eğitim hayatından kopmadan futbol gelişimlerini sürdürebilecekleri spor okulları olmalı. Eğitim doğal olarak futbolcunun kişisel gelişimi açısından da çok önemli”
Son yıllarda özellikle büyük şehirlerdeki alt yapı futbolcularının başında başka bir dert daha var. Okul prestiji için derslerde kolaylık da sağlanarak, kulüplerle de anlaşarak gençler okul takımlarında da oynatılıyor. Mutlak başarı hedefli okullar gerek antrenman gerekse maçlarla futbolcunun üzerine fazladan yük bindiriyor ve baskı kuruyor.

Futbola başlama yaşı

Federasyon yarışmacı ligleri 14 yaşından başlatıyor. Yani 14 yaşına kadar oyuncuların yaşıtlarıyla karşılaşabileceği bir organizasyonu yok federasyonun. Kulüplerin büyük çoğunluğu da paralel bir şekilde yaş kategorilerini oluşturuyor. Bucaspor Futbol Akademisi’nin mimarlarından, şimdi de Altınordu’da bir futbol devriminin tohumlarını atan ekibin temel aktörlerinden Altınordu Genel Kaptanı Sedat Gündoğdu, Türkiye’de futbolcuların kulüplerle temaslarının geç olduğunu anlatıyor. “Kulüp olarak futbola başlama yaşını aşağı çekiyoruz ama yeterli değil. Daha da erkene çekmemiz lazım. Bu konuda federasyon ile görüşüyoruz, anlatıyoruz ama atılan bir adım olmuyor. Bizim 8 yaş grubumuz var ama sadece bizimle olmaz. Diğer takımların da olması gerekiyor ki yaşıtlarıyla oynasın çocuklar. Futbola ne kadar erken başlarsa bir çocuk, eğitimini o kadar önce tamamlar ve o kadar erken üst yapı için hazır olur. Yurt dışı turnuvalarında bunu görüyoruz. 13 yaşına gelmiş çocuklar mevkisini algılamakta sorun yaşamıyor, daha da ötesinde sistem olarak sorun yaşamıyorlar. Ama Türkiye’de 13 yaşındaki bir çocuk daha pozisyonunun mevkisel özelliklerin bilmiyor”

Metodoloji Sorunu

Alt yapı antrenörlerinin futbol eğitimi ve donanımlarının yeterliliği hayati önemde bir konuyken, eğitimcilerin müfredat eksikliği de dünya ile kıyaslandığında hep çıktı ortaya. “En önemli konu bu, Türkiye’de olmayan buydu” diyor Metin Tekin ve oyuncu yetiştirmedeki müfredat yetersizliğine vurgu yaparken. “Futbolcu eğitiminin metodunu bilmiyor alt yapıdaki antrenörler. Eğitimcinin elinde metodoloji, yani eğitim yöntemleri olmalı. UEFA’nın bir müfredatı vardır, genel olarak futbolcu eğitimi üzerine. Ama bazı noktalarda da esnekliği söz konusu, o ülke şartlarına uyarlanması için. Futbol gelişim direktörlüğü konusunda yapılacak ilk iş budur. Stat, saha, bina, okul konuları ayrı metodoloji konusu ayrıdır”

Üst yapısal sorunlar

Üst yapının alt yapıya ket vurduğu yapısal sorunlar. Çok tartışılan ve gündemde olan yabancı oyuncu sınırlamasının yarattığı çıkmaz. Yurt dışı doğumlu ve alt yapı eğitimini Türkiye’de almamış futbolcular etrafında dönüyor Süper Lig. Yerli oyuncular ise onların etrafındaki dolgu muamelesi görüyor zaman zaman. Yabancı oyuncunun serbest kalması gerektiğinde ısrar eden spor yazarı Mehmet Demirkol, alt yapıdan çıkan oyuncuların önündeki engelin sınırlamayla değil yerli oyunculara kota uygulanmasıyla aşılabileceği kanısında. “Bizde temel tartışmada sorun var, bakış açımız yanlış yerde. Yabancı sınırlaması olması bir şey düzeltmez. Halbuki yerli oyuncu zorunluluğu olmalı. Almanya gibi. Kadroda 10 ya da 12 yerli, bunlardan da 4’ü, 5’i alt yapıdan çıkmış olmasını zorunlu kılmak lazım.” Önemli bir üst yapı sorunu da alt yapı ile ilgili hem sistem hem de kadro ve oyuncu planlamasındaki büyük kopukluk. Barcelone, Ajax gibi köklü alt yapısı olan kulüplerde tüm alt yaş grupları A Takımın oyun sistemiyle eğitim görür. Hatta A Takımın pozisyon ihtiyaçlarına göre de oyuncu planlaması yapılır. Türkiye’de ise durumun çoğunlukla farklı olduğunu söyleyen Sedat Gündoğdu, pek çok yetenekli oyuncunun hatalı kadro yapılanmasından dolayı önünün tıkandığını belirtiyor. “Aşağıdan gelen oyuncuya bakmadan kadro oluşturmak, transfer yapmak çok büyük yanlış. Belki aradığınız oyuncu zaten var. Oyuncuya fırsat verip, onun futbol olarak kendini ifade edebilecek kadar zamanı verip beklemek gerekiyor. Ama Türkiye’de böyle olmuyor, gencecik futbolcular ile ilgili çok hızlı kararlar alınıyor ve kariyerleri olması gerekenden bambaşka yerlere gidiyor”
*FourFourTwo Dergisi Ocak 2014 Sayısında Yayımlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder