Kayıp Kuşak: 80-81 Jenerasyonu
Çok yazıldı, söylendi, hayıflanmalar yapıldı
Galatasaray’ın 87-88 doğumlu jenerasyonu üzerine. Arda Turan, Aydın Yılmaz,
Uğur Uçar, Özgürcan Özcan, Cafercan Aksu, Erhan Şentürk, Ferhat Öztorun ve
diğerlerinin yer aldığı kadronun Arda dışında tutunamadığı, hak ettiği değeri
bulamadığı yönünde hakim bir görüş vardır. 70’er, 80’er kez genç milli olan bu futbolcular
önemli fırsatlar bulmasına rağmen kalıcı olamadı, potansiyelini, en azından
kendilerinden beklentileri gerçekleştiremedi. Bu kuşaktan 7-8 yaş büyük, ama
onlar kadar nam salamayan, buna karşın çok özel bir oyuncu grubu yetişti
Galatasaray alt yapısından: 80-81 doğumlu jenerasyon. “Arda’yı bir kenara
bırakırsak, 87-88 kadrosuyla kıyaslandığında net olarak daha iyi bir kuşaktı”
diyor dönemin alt yapı hocası ve daha sonra Fatih Terim’in yardımcılığını yapan
Ahmet Ceyhan. Eyüp Kaymakçı, Faruk Atalay, Kerem İnan, Ömer Ateş, Ceyhun
Müderrisoğlu, Tamer Sivrikaya, Orkun Uşak, Sedat Yeşilkaya, Alper Tezcan, Ümit
Aydın, Görol Araz ve Rasim Vardar bu kuşağın önemli oyuncuları.
Üst üste gelen lig şampiyonlukları, kazanılan UEFA
Kupası ve Süper Kupa ile Galatasaray altın yıllarını yaşarken alt yapının
ürünleri olan bu gençler A Takımla birlikte olma fırsatı yakaladı. Alt yapı
yıllarında her yaş kategorisinde şampiyon olan ve milli takımlara düzenli giden
bu oyuncu grubundan sadece bir kaçı, o da fazla olmamakla birlikte forma şansı
bulurken, çoğunluğu onu bile yakalayamadan Galatasaray’dan ayrıldı.
“Çok iyi ve yetenekli grupları vardı. En azından 2-3
tanesinin olması gerekiyordu. Her altyapı oyuncusu A Takımda oynayacak diye bir
koşul yok, oynayamaz zaten. Elenenler elbette olacaktır. Ama bu gruptan hiçbiri
kalıcı olamadı. Beni yanıltan, bende hayal kırıklığı yaratan bir kadro oldu”
diye anlatırken eski öğrencilerini Ahmet Ceyhan, A Takım için gereken gelişim kriterlerini de
yerine getiremediklerine vurgu yapıyor: “Kriterleri kast ederken tabii ki UEFA
kadrosunu kast ediyorum. Türk futbol tarihinin en iyi kadrosunda yer bulmaları
çok zordu. O direnci, o beceriyi gösteremediler. Tabi yeteri kadar zaman da
alamadılar. A Takımda kısa süre kaldılar ve kulüpten ayrıldılar teker teker.
Fatih Terim gibi gençlere önem veren, fırsat veren hocaya rağmen olmadı”
Sedat Hagi'ye karşı...
“İyi
futbolcu her koşulda oynar”
Ahmet hocayı efsane kadronun kaptanı Bülent Korkmaz
da destekliyor: “Takımda kalabilmek için yeteri kadar zorlayamadılar.
Yeteneklerini geliştiremediler, daha fazla efor harcamaları gerekiyordu. Çok
zor bir kadroya denk geldiler ve kıramadılar, yer bulamadılar. Sakatlık
nedeniyle kopmak zorunda kalanların dışındakiler kariyer yapma fırsatı yakaladı.
O dönemde Galatasaray’dan ayrılarak doğru yaptılar”
O yılların simgelerinden ve şimdinin Gaziantep
Büyükşehir Belediyespor teknik direktörü Suat Kaya da benzer görüşü taşıyor:
“Oynadığım zaman olsaydı farklı değerlendirebilirdim, başka türlü
konuşabilirdim. Ama şu an teknik adam olarak diyorum ki; yeterince
zorlamadılar. Yetenekliydiler ama üstüne koyamadılar ve gerisi gelmedi. Gerekeni
yapamadılar, bu da demek ki eksikleri vardı. Yapsalardı kalabilirlerdi. Ama
profesyonel kariyerlerine devam ettiler. Bu da önemli bir şey”
Oyuncu grubunu yakından bilen, bazılarıyla da
Çavuşoğlu ve Şehremini Lisesi’nde çalışma imkanı bulan Haliç Üniversitesi BESYO
Müdürü ve teknik direktör Müslüm Gülhan, jenerasyonun kalıcı olamamasını birkaç
farklı açıdan ele alıyor: “Önlerinde
Galatasaray tarihinin en iyi Türk oyuncuların olduğu jenerasyon vardı. Bu açmaz
önemli ve çok yönlüydü. Önlerindeki hedeflerin kalitesi yüksekti, alttan gelen
jenerasyon bu kalitenin farkına varmadan, kendi koşulları ile yukarıdaki süreci
yakalayabileceklerini zannettiler. Ayrıca alt yapıdaki çalışma sistemi ve
koşulları çok iyi görünmekle beraber aslında yeterli değildi. Eksikliklerin
farkına varılmadan yetiştirilen bu oyuncular yetersiz görüldüklerinde ise çok
çabuk başka kulüplere yollandılar. Fatih Terim ise gelen oyuncuların gerçek
seviyeleri ile ilgilenmeden (sadece maçları seyretti) kaliteli kadro içine
alarak onlara çok şans tanımadan değerlendirme yaptı”
1997'de Balkan Şampiyonu olan U17. Emre, Gökdeniz, Ömer, Faruk, Orkun, Ümit kadroda...
“Fatih
Terim’in gidişi”
Galatasaray’dan ayrıldıktan sonra futbol
seyyahlığına 14 kulüp sığdıran ve 2. Lig’de Bayrampaşaspor’da son demlerini
geçiren Sedat Yeşilkaya, 80-81 jenerasyonunu, değerini bulamamış kayıp bir
kuşak olarak nitelerken, Fatih Terim’in ayrılışını önemli bir kırılma olarak
görüyor: “Fatih Terim hepimizi yakından tanıyor ve takip ediyordu. A Takıma
hazırlıyordu bizi. Ancak hocanın Fiorentina’ya gitmesi bizi çok olumsuz
etkiledi. O ayrıldıktan sonra da çoğumuz ayrılmak durumda kaldık”
Sedat’ın Fatih Terim hayıflanması boşuna değil,
çünkü Terim bu jenerasyonunun farkındaydı. 99-2000 sezonunda Ömer, Faruk, Eyüp,
Ceyhun, Rasim, Sedat ve Gürol 6 ay boyunca Fatih Terim’in Florya’daki
villasında kampa alındı. Bu 7 oyuncuya dönük özel antrenman programları
uygulandı ve sonraki sezon için o seviyeye gelmeleri amaçlandı. Kerem İnan ve
Alper Tezcan ise zaten kadroda kendine yer bulmaya başlamıştı. Terim’in
gidişiyle çoğu ya 3. Lig’deki pilot takımlara kiralık verildi ya da Sedat gibi
bu duruma tepki gösterip takımdan ayrıldı. “Japonya’daki turnuvada PAF Takımıyla
Xavi’nin oynadığı Barcelona’yı yenip şampiyon olmuştuk. Avrupa’da pek çok
menajer ve kulüp bizimle ilgileniyordu. Biz Galatasaray’da kalacağımızı
düşünüyorduk. Ama Fatih hoca gitmişti ve ondan sonra bizi 3. Liglere vermeye
kalktılar. Bu kadar kolay sağ sola gönderilecek ya da gözden çıkarılacak
oyuncular değildik. Ben de tepki koydum ve ayrıldım”
Ayrılıklarda ve Galatasaray’da kalıcı olamamakta var
olan üst düzey kadro neden olarak öne çıkıyor. Ancak Bülent Korkmaz, Suat Kaya
ve Ahmet Ceyhan’da ortak bir görüşün hakimiyeti söz konusu: iyi oyuncu eninde
sonunda şansını yaratırdı. Futbolculuğunda 1. Amatör Küme’den 1. Lig’e transfer
olan Ahmet Ceyhan, şans faktörü ve koşulları biraz göz ardı etmekle birlikte,
Arda üzerinden örneklendirmeye gidiyor. “Arda Turan Galatasaray’ın sıkıntılı
dönemine denk gelmeseydi de ne yapar ne ederdi yer bulurdu. Çünkü o kriterleri
her türlü aşan özellikleri var. UEFA Kadrosunda da yer bulurdu”
Tamer, Genç Milli Takımlarda antrenör...
“80-81
kadrosu 87-88 kuşağının yerinde olsaydı ne olurdu?”
Bu soruya Ahmet hoca ve Bülent Korkmaz en azından
3-4 tane kalıcı ismin olabileceğini kabul ederek şans’a da biraz pay verdi.
Çalışmanın önemiyle birlikte Tamer Sivrikaya da şans faktörünü göz ardı etmiyor.
“Futbolda şans artı çalışmak faktörüne inananlardan biriyim. O yüzden 87-88 jenerasyonu
bizden daha şanslıydı. Yani futbol böyle, birileri aldığı şansı iyi kullanıyor
kendini geliştirmek için fazlasıyla çalışıyor ve daha iyi yerlere gelebiliyor. Arda
buna çok iyi bir örnek. Yakaladığı şansı çok iyi kullandı”
Aynı alt yapıdan yetişen iki jenerasyonun, üst
yapıya çıktıklarında kalite ve başarı olarak çok farklı iki A Takımla
karşılaştı. 87-88 kuşağındakilerden Arda Turan, Uğur Uçar, Ferhat Öztorun,
Özgürcan Özcan, Aydın Yılmaz başta olmak üzere önemli süre aldılar. Arda o
gelişimi sağladı ve devam etti. Ama neredeyse hiç gelişim sağlayamayan Aydın
Yılmaz 6-7 sezondur kadroda kalmaya devam etti.
“Hakan
Şükür’ü, Hagi’yi, Bülent Korkmaz’ı mı kesecektik!”
Alt yaş kategorilerinde en fazla gol atan, çok özel
yetenekleri olan, hatta golcülüğü Raul’u andıran Ömer Ateş, Galatasaray’dan
sonra radikal bir şekilde mevki değişikliği yaşadı ve sol bekte kariyerine
devam etti. Üst düzey futbol bilgisi ve oyun zekasıyla bu değişimi da iyi aştı.
12 yıldır liglerde sol bek olarak 4 tane 1. Lig takımıyla şampiyonluk yaşadı,
Erciyesspor ile Süper Lig’de olduğu dönemde A Milli takım için adı geçti. Bu
sezon 2. Lig’de Turgutluspor’da olan Ömer’in, koşullar ve şans faktörünü 87-88
kuşağı ile karşılaştırarak gerçekçe ve gelişkin bir bakışı var. “Biz bir şeyi çok
iyi biliyorduk: o kadroda yer bulamazdık. Hakan Şükür’ü, Hagi’yi, Suat Kaya’yı,
Bülent Korkmaz’ı, Hasan Şaş’ı, Ümit Davala’yı mı kesecektik! Tarihin en büyük
kadrosunu kimse kesemezdi. Ama biz de hiç şikayet etmedik. Biliyorduk,
biliyordum giremeyeceğimizi. Hazırlıklıydık ayrılmaya. Buna rağmen elimizden
geleni yaptık, çok çalıştık. Kendimizi geliştirdiğimizi düşünüyorum. Ama şans futbolda
çok önemlidir, kendinizi içinde bulduğunuz koşullar çok belirleyicidir. Koşulları
kırmak o kadar kolay değildir. Arda Manisa’da Ersun hocayla çalışmasaydı ve bu
kadar kötü bir Galatasaray kadrosunun olduğu döneme denk gelmeseydi o da
kaybolma tehlikesi yaşardı. Sonuçtan bakarak değerlendirme yapmak yanlış. Eğer
biz 87-88 jenerasyonunun bulduğu Galatasaray’ı bulsaydık en az 5-6 oyuncu
kalıcı olurdu, hatta 2-3 kişi de büyük yıldız seviyesinde olurdu”
Ceyhun, GS Futbol Akademisi'nde antrenör...
“Forma
bulanlar da oldu”
Nispeten daha fazla şans bulanlar da oldu. Kaleci
Kerem İnan ve orta saha Faruk Atalay Terim sonrası dönemde kaldı. UEFA
Kadrosundan ayrılanlar olunca özellikle Mircia Lucescu, 100’ün üzerinde genç
milli olan Faruk Atalay’a forma verdi ama Faruk birkaç maç dışında bunu
değerlendiremedi. Bülent Korkmaz’a göre genç oyuncunun kalıcı olmamasında kendi
hatalarının payı büyüktü. “Faruk Atalay’dan ümitliydim, umut vaat ediyordu.
Lucescu döneminde şans da buldu ki UEFA Kadrosundan bazı oyuncular da
ayrılmıştı. Ama bu konuda Faruk hatayı kendinde aramalı. Oyuncu çok çalışmalı
az konuşmalı. Yani biraz kendinden kaynaklı”
A Takıma ilk çıkanlardan ve UEFA Kupası sürecinin
kulübeden yaşayan Kerem, Lucescu ile gelen 2002 şampiyonluğunda 6 maçta oynadı.
Bülent Korkmaz’ın, “Galatasaray’da kaleyi alamadı ama uzun yıllar Süper Lig’de
kesin olarak oynamalıydı. O yetenekte bir kaleciydi. Gençliğinin verdiği bazı
hataları fazla yaptı” dediği Kerem 2003’te ayrıldı ve inişli çıkışlı yıllar
geçirdi. Mersin İdman Yurdu’nun Süper Lig’e çıkarken müthiş bir sezon geçirdi.
Zaman zaman agresif hali onu istikrarsızlığa itti. Türkiye şampiyonluğu
yaşadığı Çavuşoğlu Lisesi’nden hocası Müslüm Gülhan özetliyor öğrencisini. “Türkiye’de yetişen iyi kalecilerden biridir.
Mesleki kuralları hiçe sayan ve kendi doğrularının her yerde geçerli olduğuna
inanan biriydi. Ancak kulübün onu göndermemesi gerekirdi, o kadar tecrübeyi o
yaşta elde etmiş bir kaleci en az 10 yıl oynama şansına sahip olacaktı.
Kültürel olarak kendine yatırım yapmadı. Onu anlayan hocalarla çalışması
gerekirdi. Ama maalesef olmadı ve kendine yetecek kadar kalecilik yaptı”
Kerem’in partneri Orkun ise daha erken ayrıldığı
Galatasaray’a 2007’de döndü ve o sezonki şampiyonlukta 21 maçta kaleyi
koruyarak büyük katkı yaptı. Şampiyonluğa rağmen Orkun Uşak da kalıcı olamadı
ve Süper Lig ile 1. Lig’de takım takım gezmeye devam etti.
Yıllar sonra bir arada...
“Hayal
kırıklıkları ile inişli çıkışlı kariyerler”
Büyük beklentiler ve hedeflerle geçen alt yapı
yıllarının ardından Galatasaray’da kalamama ve ayrılık doğal olarak hayal
kırıklığı yarattıkları da oldu. “En yeteneksizi bendim ama belki en fazla Süper
Lig kariyeri yapan da ben oldum” diyen Sedat Yeşilkaya’da yetiştiği kulüpten
ayrılığın izleri hala var. “En iyi dönemimizde, tam çıkış yapacağımız zaman
gönderildik. Sonraki yıllarda 14 tane kulüp değiştirmemin sebebi bu hayal
kırıklığıydı”
Benzer bir hayal kırıklığı 25 yaşında futbolu
bırakıp antrenörlüğe soyunan, U16 ve U17 Genç Milli takımlarında görev yapan Tamer
Sivrikaya’da da söz konusu. “Gençsiniz, istediğiniz hedeflere ulaşamadığınız
zaman ister istemez bu hayal kırıklığı da sizi geri götürüyor. Sonra da
beklentileriniz hep aşağıda kalıyor ki benim futbolu erken bırakma sebebim
budur. İstediğim hedeflere ulaşamamak”
Uzun süreli sakatlıklar nedeniyle futboldan erken
kopan kadronun özel oyuncularından Ceyhun Müderrisoğlu ise özeleştiriler
bakıyor. “Beklentiler de hayallerimiz de yüksekti. Kulüpsel bir hata olduğunu
düşünmüyorum. Sakatlıklar ve gençlik hataları engel olmuş olabilir.” 40 kez
genç milli takımlarda oynayan ve önemli bir stoper olması beklenen Ceyhun, 3
kez çapraz bağ sakatlığı yaşadı, 3 yıl futbol oynayamadı ve 27 yaşında bıraktı.
Yetiştiği alt yapıda, Galatasaray Futbol Akademisi’nde antrenörlük yapıyor.
Sakatlıkların bitirdiği kariyerlerden biri de Alper
Tezcan’ınki. A Takıma ilk çıkanlardan. 2000’de Bolonya karşısında son anlarda
oyuna girdiği maçta sakatlandı ve kariyeri alt üst oldu. Bu sakatlıktan sonra
bir türlü tam dönemedi. Drama dönüşen hayatı, UEFA Kupası madalyasını satılığa
çıkarttığı haberleriyle çokça medyada yer aldı.
Kupa kaptan Ömer'in ellerinde...
“Üzüldük
ama yıkılmadık ve uzun kariyer yaptık”
Galatasaray’dan ayrılmayı en az hasarla atlatan ve
kariyerine devam edenler çoğunlukta oldu. Aldıkları eğitim ve sahip oldukları
yetenekler buruk kalan hayallerine rağmen futbola tutunmalarını sağladı. Büyük
kopuş bir kez olduktan sonra ve memleket profesyonel futbol ortamının da
eklenmesiyle ayrılıklar da başlangıçlar da kolaylaştı. Pek çok kulüp
değiştirdiler. Süper Lig’de belli sürelerle forma giydiler, alt liglerde kariyerlerini
sürdürdüler, sürdürüyorlar. Alt yapıda geçirdiği 10 yılda her yaş kategorisinde
kaptanlık yapan Ömer Ateş, olgunlukla karşılayanlardan. “Biz her şeyin
farkındaydık. Futbolun Galatasaray’dan ibaret olmadığını biliyorduk. Ayrılık
doğal bir hal almıştı. O yüzden ayrılınca yıkılmadık. Üzüldük tabii ki, ama
hayatımıza devam etmek zorundaydık. Pek çoğumuz Süper Lig’de oynadık ve 10
yıldan fazla profesyonel kariyer yaptık. Eğer yıkılsaydık bunların hiç birini
yapamazdık. Futbolda şans önemlidir, bizim de kısmetimize bu düştü. Müthiş bir
kadroya denk geldik”
Eyüp şimdilerde amatörde...
Jenerasyonunun
Messi’si: Eyüp Kaymakçı
“Messi Barcelona’da neler yapıyorsa o da PAF takımda
bunları yapıyordu. Her gittiğimiz uluslararası turnuvada en iyi oyuncu
seçiliyordu. Avrupa çapında bir yıldız olmasını bekliyorduk” diyor eski takım
arkadaşı için Sedat Yeşilkaya. Ömer ekliyor: “Hepimizin en yeteneklisi oydu”
10 yaşında geldiği Galatasaray alt yapısında tüm yaş
kategorilerinde en fazla dikkat çeken oyuncuydu. Ufacık boyuna rağmen, geniş
omuzları, daha uzaktan fark edilen yamuk bacakları ile farklı fiziği ile hemen
öne çıkıyordu. Solak ve tam bir 10 numara. Müthiş bir sol ayağı, çabukluğu ve
üst düzey bir oyun zekası vardı. Adam geçme becerisi en gelişkin özelliğiydi.
Çalıma girip topla hızlandığında sanki her an düşüp yere kapaklanacak gibi
olurdu.
14-16 Yaş Kadrosu...
Fatih Terim tarafından A Takıma alındı. Antrenmanlarına çıktığı A Takımda önünde oynayan isim ise kadronun yıldızı Gheorghe Hagi’ydi. “Hagi gibi bir oyuncuyla idmana çıkmak bile hayalken, o benim önümdeki futbolcuydu. Benim için en büyük zorluk oydu” Sedat Eyüp’ün antrenmanlarda da alt yapıdaki halini artmadığını anlatıyor. “Eyüp topla buluştuğunda 3 kişi peşine katardı. Bülent Korkmaz, Fatih Akyel ve Popescu ondan topu alamazdı”
Tam Süper Lig’de oynamaya başladığı dönemler ağır
sakatlık geçirdi. “Büyük bir sakatlık geçirdim, çapraz bağlarım yırtıldı. En
güçlü olmam gereken zamanda olması, benim başarısızlığımın en büyük
sebeplerinden biri bu sakatlığım”
55 kez milli takımlarda forma giydi. Süper Lig’de
fazla tutunamadı ve alt liglerde oynadı. Bu sezon amatöre döndü ve İzmirspor
ile anlaştı. 90’ların ikinci yarısında yetenekleriyle büyük bir yıldız adayı
olarak görülüyordu. Bireysel ve yıldız oyuncu yetiştirme ve yönetme becerisi
daha gelişkin kulüp yapılarına sahip bir futbol ortamında muhtemelen
potansiyelini gerçekleştirmiş ve farklı bir yetenek izlemiş olurduk.
*FourFourTwo Dergisi Kasım 2013 sayısında yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder