22 Aralık 2012 Cumartesi

Türk Futbolunda yeni bir yıldız doğuyor: Soner Aydoğdu*


           Süper Lig’in bu sezon sunduğu en önemli yıldız adaylarından biri kuşkusuz Gençlerbirliği’nin genç orta saha oyuncusu Soner Aydoğdu… Transferde adı büyük takımlarla anılıyor, yakın zamanda oralarda görürsek de şaşırmamak gerekiyor. 91 doğumlu olan Soner, Gençlerbirliği futbol akademisinin başarılı ürünlerinden biri. Abdullah Avcı tarafından A Milli takıma da çağırılan Soner, çeşitli kategorilerde 60’dan fazla kez milli takım formasını giydi. Oyun zekası, sol ayağı, gittikçe artan devamlılık, tempo ve mücadele gücü, çift yönlü oyun yapısı Soner’i sadece Türkiye’nin değil Avrupa’nın önemli orta saha oyuncularından biri haline getirebilecek başlıca özellikleri… Belki de göze çarpan en önemli (belki de tek) temel eksiği, kendisinin de farkında olduğu, fizik gücü ki o da hızla gelişiyor. 


2011-2012 sezonu bitti. Öncelikle sezonun genel bir değerlendirmesini yapar mısın, nasıl bir sezon oldu sizin için?

Bizim açımızdan iyi bir sezon geçirdiğimizi düşünüyorum. Çünkü sezona başladığımızda kamuoyunda bizim için hep kötü konuşuldu. Biz onların yüzünü kara çıkardık, gerçekten iyi bir sezon geçirdik. Dördüncülüğü kovaladık son ana kadar hep beşincilik, altıncılıkta olduk. Play – off’a kalmak istedik, son maçta bir puan daha alsak katılacaktık ama kısmet değilmiş. Ben iyi bir sezon geçirdiğimizi düşünüyorum. Çok genç bir kadroyla başladık Lig’e. Herkes bu genç kadroyu görünce ister istemez tecrübesiz diye çok fazla şans vermedi. Ama genç takım olarak biz çok iyi oynadık ve buraya kadar getirdik. Bence bu durumda genç takım olmanın faydası oldu. Haftada iki maç oynamıştık ve o da işimize geldi diye düşünüyorum. Bundan da yararlandık ve buraya kadar geldik. Genç bir takım olarak iyi işler başardığımızı düşünüyorum.

Kendi performansını nasıl değerlendiriyorsun?

Kendi performansım açısından da baktığımızda, şans verildiği an en iyi şekilde oynamaya çalıştım. Sahada elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştım ve bunu da başardığımı düşünüyorum. Hocam şans verdiği sürece terimin son damlasına kadar koşup mücadele etmek için uğraştım.



Bu performansın da sonunda A Milli takıma da yükseldin…

Evet, bu sezon A Milli takıma gittim. Abdullah hocanın gelmesiyle, yeni teknik değişimle beraber, takımda her şey değişti. Sağ olsun Abdullah hoca da çağırdı bizi, ben de A Milli formayı giymiş oldum. Bu da benim açımdan gerçekten çok mutluluk ve gurur verici bir şeydi. Bu yaşta A Milli takım formasını giymek... Orada kalıcı olmak istiyorum öncelikle. Sonuçta A Milli takım forması kutsal bir şey. Onu en iyi şekilde taşıyıp, orada kalmak istiyorum.

Bir sene daha sözleşmen var, kendi kariyer planlaman nasıl, hedeflerin neler? Büyükler mi, Avrupa mı?

Ben alt yapıdan başladım ve 10 yıldır Gençlerbirliği’ndeyim. İlk hedefim Gençlerbirliği A takımında forma bulmak, kalıcı olmaktı ve bunu da başardım. Hala sözleşmem devam ediyor, Gençlerbirliği futbolcusuyum ve öncelik her zaman kulübümündür. Her genç futbolcuda İstanbul’da büyük takımlarda oynamak, Avrupa’ya gitmek hedefi de vardır… Benim de hedeflerim var tabii ki… Özellikle Avrupa’da oynamayı çok istiyorum. 17 – 18 yaşlarımda İngiltere ligi çok ön plandaydı, Arsenal çok ilgimi çekiyordu, orada oynamak istiyordum. Hala öyle ilgi, sempati Arsenal’e karşı besliyorum ama şu anda daha çok İspanya ilgimi çekiyor. Kendi oyun stilime orayı yakın gördüğüm için İspanya’yı hedef olarak koydum kendi kafamda…

Kendi oyun stilini, tarzını nasıl görüyorsun?

Öncelikle şunu söyleyeyim; ben bu sene çok farklı oynadım. Daha önceleri forvet arkası oynadım, ofansif oynadım. Ama bu sene daha çok defansif oynadım. Bana hep söylerler, “defansif yönün gelişirse daha iyi olur” diye. Ben bunu bu sene geliştirdiğimi düşünüyorum. Bu sene hep defansın önünde oynadım, normalde forvetin hemen arkasında oynuyorum. Defansın hemen önünde oynayıp defansif gücümü geliştirdiğimi düşünüyorum. Bunun da bana çok büyük bir katkısı olduğunu biliyorum.



Emre Belözoğlu da böyleydi önde oynuyordu ama daha sonra Avrupa’nın önemli göbek – orta saha adamlarından oldu. Emre ya da özellikle Nuri Şahin’in tarzına benzetiyorlar mı seni?

Bizim Yasin Öztekin Dortmund’dan geldi. Nuru Şahin ile beraber oynadı. Gelir gelmez söyledi,  “stilin Nuri’ye benziyor” diye. A Milli takıma gittiğimde de orada oynadım Nuri abiyle, maçtan sonra kendisi de söyledi ona benzediğimi. Tabii Nuri Şahin çok büyük bir topçu, nerede olduğunu biliyorum ve ona benzetilmek de güzel.

Forvet arkasında mı, yoksa iki yönlü gidip gelen, tempolu orta saha oyuncusu olarak mı görüyorsun kendini?

İlerleyen zamanlarda forvet arkası gibi oynayan çok futbolcunun kalmayacağını düşünüyorum. Bu yüzden iki yönlü oyun tarzımı geliştiriyorum, çünkü futbolda iki yönlü oynamak her zaman ön planda olacak. Dediğim gibi önceden forvet arkası oynadığım için bu sene defans yönümün iyi olduğunu düşünüyorum, onu da geliştirmiş oldum. İki yönlü bir futbolcu oldum diye düşünüyorum...

Sen kendi eksi ve artılarını nasıl değerlendiriyorsun?

Bir tek fizik gücümü artırdığım zaman bence eksiğim kalmayacak diye düşünüyorum. Fizik gücümü biraz daha geliştirdiğim zaman gerçekten eksiğim olmayacak. Artılarım da; sol ayağım gerçekten iyi... (gülüyor) Etrafımdakiler de öyle söylüyor… Duran toplarda iyiyim, araya atılan toplarda iyiyim, oyuna liderlik yapıp yönlendirmede iyiyim, takıma pas yaptırma konusunda iyiyim… O yüzden dediğim gibi, fizik gücümü geliştirdiğim zaman çok daha iyi olacak.



Örnek aldığın ya da beğendiğin futbolcular kimler?

Hep stilimi benzettiğim futbolcuları izledim ben… Özellikle altyapıdayken Alex’i çok izledim, idmanlardan önce internetten görüntülerini izlerdim, maçlarını hep takip ederdim. Alex’i çok izlemişimdir bir de tabii Sergen Yalçın’ı çok izledim. Kendimi ona benzetiyorum. Nuri Şahin olsun, Mesut Özil olsun hep o tarz oyuncuları izledim, onlardan çok şey öğrendim ama dediğim gibi en fazla Alex ve Sergen Yalçın’ı izledim.

Dünya futbolunu takip ediyor musun?

Özellikle İspanya ligini takip ediyorum, gerçekten bambaşka bir lig. Barcelona, Real Madrid gerçekten çok büyük kulüpler ve onları izlemek çok büyük bir keyif veriyor. Onları takip ediyorum, İngiltere’yi takip ediyorum, Türkiye’yi sürekli izliyorum zaten…

Biraz da kendinden bahseder misin?

Ben 2002 yılında Gençlerbirliği altyapısına geldim. Ondan önce hiçbir kulüpte deneyimim olmadı, doğrudan Gençlerbirliği altyapısında başladım futbola. Gençlerbirliği çok büyük bir camia ve burada özellikle altyapıya çok önem veriliyor. Altyapıdaki hocalarıma buradan teşekkür etmek isterim; Necati hoca olsun, Veysi hoca olsun gerçekten her zaman yanımda oldular, destekçimdi iki hocam. Gençlerbirliği altyapısında futboldan önce adamlığı öğretiyorlar. İyi bir insan olmak her şeyden önce geliyor Gençlerbirliği’nde. İyi ki böyle bir kulüpteyim, iyi ki bu kulüpte yetişmişim.

Futbol dışında neler yapıyorsun?

Futbol dışında çok fazla gezmeyi sevmem, idmandan sonra çok fazla dışarı çıkmam. Sinemaya gitmeyi severim. Sözlüm var, üç yıldır beraberiz, onunla sinemaya gideriz, yemek yeriz onun dışında çok fazla gezdiğim görülmemiştir. Zaten idmanlar çok yoğun, idmanın üzerine gezmek de çok yorucu oluyor. Tabii play station, pes vazgeçilmezimiz hatta kampta odaya kurdurmuştuk.

Ankara’da doğup büyüdün. Ankara’yı seviyor musun?

Ankara’yı çok seviyorum. Ankara’da doğup büyüyen başka şehirden zevk alamaz. Çok seviyorum gerçekten Ankara’yı. Ankara’nın bana göre tek eksiği deniz, bir de denizi olsaymış çok iyi olurmuş. Ben burada doğup büyüdüm, ailem burada, arkadaşlarım burada, çevrem burada... Ola ki başka bir şehre transfer olduğumda illa ki biraz zorlanırım, özlerim… Ama bu da bizim işimiz, profesyonel olduğumuzdan zaman zaman şehir değiştireceğiz, mecburen alışacağız buna…

*Ankara Plus Dergisi Mayıs 2012 Sayısında yayımlandı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder