8 Ocak 2013 Salı

İkinci devre öncesinde Galatasaray’ın genel görünümü*


Süper Lig’de bir kaç maç dışında kötü futbol oynayan Galatasaray, buna rağmen puan kaybının çok yaşandığı sezonun ilk yarısını lider tamamladı. Üstelik Türkiye Kupası’nda 1461 Trabzon’a elendi. Kısmi olarak iyi oynadığı 1-2 maç ve gruptaki fikstür şansının ciddi yardımıyla Şampiyonlar Ligi’nde 2. tura çıktı. 2013’e Süper Lig lideri ve Şampiyonlar Ligi’nde son 16’ya kalarak giren Galatasaray’ı nasıl bir ikinci yarı bekliyor? İlk yarıdaki futbolunu devam ettirirse nereye kadar gidebilir?

Sorunlar ve bekleyen tehlikeler...

Hemen başta şunu söylemem lazım: Bu futbolu devam ederse Galatasaray’ın ikinci devrede işi o kadar rast gitmez! Ne başta Fenerbahçe olmak üzere, Lig’de şampiyonluğa oynayanlar bu kadar puan kaybeder, ne de bundan sonraki turlarda Şampiyonlar Ligi’nde Romanya’daki Cluj gibi takımlar bulur!
Oyuncu kadrosu ve teknik ekip itibarıyla Türkiye’nin en potansiyelli takımı için böyle karamsar tablo çıkarmamın birkaç nedeni var. Bunlardan ilki ve en önemlisi; Elmander, Melo, Hamit, Hakan Balta (Emre ve Amrabat’ı da ekleyebiliriz) gibi formsuz önemli oyuncuların çokluğu. Diğer temel nedenlerden biri; Engin ve Melo gibi her Fatih Terim takımının olmazsa olmazı olan sorunlu oyuncular. Sıkıntılara 2 sezondur transferde yaşanan Terim – Yönetim anlaşmazlığını da ekleyelim. İşte ikinci devrede Galatasaray’ı bekleyen ve Terim’in çözmesi gereken sorunlar.



Galatasaray’ın kırılgan futbol yapısı...

Fatih Terim hiçbir takımına parçalı bir futbol oynatmadı. Bütün halde olmayı önemser. Bloklara ayırmaz oyunu. Bu tarzın en büyük zorluklarından biri sahadaki tüm çarkların iyi işlemesi gerekliliği. Mesela, Selçuk – Melo gibi çift yönlü oyunu iyi oynayan isimler aksarsa hangi stoperlerle olursanız olun çok pozisyon verirsiniz. İki bekiniz de aynı kalite ve etkinlikte değilse yine çok pozisyon verirsiniz. Ön kenarlarınızın hücumda da savunmada da ne yapacakları sisteminizi temelden etkiler. Bir de bu oyun tarzının kilit oyuncuları formsuz olunca ya da henüz o olgunluğa gelmemişlerse her tarafından açık veren, her tarafı sorunlu bir takım görüntüsü verir, “bu takım nasıl düzelir” diye kara kara düşünürsünüz.

Kadro bu sisteme ne kadar uygun?

Oyuncu grubuna baktığımızda, en azından kağıt üstünde sisteme uygun. Uçlardaki ikili, Muslera ve Burak Yılmaz’a çok söylenecek laf yok. Onlara da bir şey diyecek olursak diğerlerine ne demeli! Defansın dengesini bozan hiç kuşkusuz Tomas Ujfalusi’nin sakatlığı. Liderini kaybeden tandem, takım iskeletini her an çökertmeye hazırdır. Cris ne Süper Lig ne de Şampiyonlar Ligi seviyesini kaldıramadı zaten. Buna bir de yönlendiricisiz asla oynayamayacak olan Semih ve Dany’nin beraber oynaması eklenince sorunlar daha da büyüdü. Ki ikisinin de çok önemli stoperler olduğunu söylemek lazım. Beraber olamamaları ve kötü görüntü vermelerinin sebebi ikisinin de hamle yapan oyuncular olması. Yönlendiren ve geri adım atan değil, rakibi ilk karşılayan dolayısıyla önce topu ve rakibi düşünen, arkadaki boşluğu daha sonra kollayan stoper tipi her ikisi de. Ujfalusi’nin olduğu tandemde yanında Semih de olur, Dany de olur. Ama Semih – Dany beraber olmaz, olmadı da zaten. Eboue çift taraflı işini nispeten iyi yapmasına karşı, Hakan Balta’nın uzun süredir büyük takım futbolcusu olmaktan uzaklaşmasıyla Fatih Terim sol savunmada beklemediği bir darbe aldı. Saygı duyulacak çaba ve önemli karakter olgunluğu göstermesine rağmen Riera ile sadece gün kurtarıldı, o da bir yere kadar. Kolay değildir, yıldız olarak transfer edilip, sol ön, hatta sol forvet oynayarak kariyer yapıp beke geçmek. Çoğu oyuncu yadırgar, Riera yapmadı. 


Defansın bu halinde tabii öndeki dörtlünün, özellikle de Selçuk – Melo göbeğinin vebali büyük. Melo ve Hamit’in formsuzluğu başta, Emre ve Amrabat’ın henüz o seviyede olmaması, hatta oynadığı zamanlarda önlerindeki Elmander’in düşüşü Selçuk İnan’ı yalnız bıraktı. O da ne yapsın, bir noktadan sonra çaresizce arkadaşlarına katıldı. Yoksa Selçuk formunun zirvesinde olmasa da belli bir seviyenin altına düşmez, yine de oyunun kaderini etkiler. Ön tarafa gelince; Umut – Burak ikilisi isim bazında bakılınca uyumlu, ama bu oyun tarzına ve arkalarındaki 4’lüye uygun çift forvet değil. Burak ve iyi durumdaki Elmander ikilisi bana daha “olur gibi” gelmiştir hep. Fatih Terim’in istediği orta saha için Melo ve Hamit’i ne yapıp edip forma sokmak zorunda. Çünkü bunlar hem çok önemli oyuncular, hem de Hamit ve Melo’nun formsuzlukları hiç çekilmez. Ortadaki dörtlünün solunda değişerek oynayan Amrabat ve Emre Çolak ise hala istenen seviyeyi yakalayamadı. Oyun zekası ve yetenekleri itibarıyla Emre daha olmuş gibi, ama onun da temposunu ve “çataçat” mücadele gücünü arttırması lazım. Arttıramasa Aydın Yılmaz olur, Serdar Özkan olur, zaman içinde aşağı doğru gider.Yeteneklerinde, gücünde ve temposunda çok sorun olmayan Amrabat’ın ise temel başka bir sorunu var. Bu sorun onu PSV’den Premier Lig ya da La Liga’ya değil de Türkiye’ye getiren eksiği. O da oyun zekası ve saha içi tercihleri. Adam geçmeye dayalı, topu rakibin müdahale alanına sokan, yani riskli futbol kimliği olan biri için oyun zekası daha da hayatidir. 26’sına gelmiş Amrabat’a baktığımda, çalım ve pas tercihlerinde bu durum çok net ortaya çıkıyor. Bu faydası olmaz anlamına gelmez, ama üzerine plan yapamazsınız, strateji geliştiremezsiniz, gününe duacı olursunuz, ya tutarsa misali. Böyle olunca sol taraf için Emre ve Amrabat birbirine alternatif olurlar, en azından bu iyi bir şey. Unutulmaması gereken biri de Engin Baytar tabii ki. Gerçi öyle ya da böyle o kendini hatırlatır elbet! Bu kadar iyi bir “topçu” ile ilgili çok şey söylemek yersiz. O, “ben varım, oynuyorum” derse yeni transfer olur, 11’de ya da kenar fark etmez önemli bir güç olur. Katkıdan öte etki eder.


Eksik bölgeler nereler ve nereye transfer yapılmalı?

Bu konuda cevabı en kolay verilecek takım tabii ki Galatasaray. İki yer alenen “bağırıyor”: Sol bek ve lider bir stoper. (Tomas Ujfalusi’nin olmadığını varsayarak) Buralara gelecek doğru oyuncular bir eksik kapatacaktır illa ki, ama bu kırılgan oyun tarzında formsuzların toparlanması daha önemli bir koşul. Ama Terim ile yönetimin arasında gerginlik yaratan sanırım bu bölgeler için aranan isimler değil. Problem, bugüne kadar kurduğu her kadrodaki liderinde, yani “10 numara”da. Sneijder’in bu kadar gündemde olması da bundan zaten. Bu tarzdaki adam ve özellikle bu isim Sneijder olursa, Terim’in elini çok rahatlatır ve çok sevdiği gibi, işler her kötü gittiğinde önce saha içindeki yer değişikliklerine gider, olmadı mı, sistem değiştirir, yine mi olmadı, kenardan oyuna sokacaklarıyla bol bol “teknik – taktik müdahale örnekleri sergiler”.

İkinci yarıya doğru...

Transferin yapılıp yapılmaması Galatasaray’ın Süper Lig’deki şampiyonluk mücadelesinde hayati değildir. Melo, Hamit, Elmander, Hakan Balta, Emre, Amrabat’tan en azından 2-3’ü toparlanır elbet! Toparlanacağını ve iyi bir çıkış yakalayacağını düşündüğüm Fenerbahçe, muhtemelen Lig’deki en büyük rakip olacak. Tabii ki Galatasaray sonuna kadar bırakmaz Lig’i. Her zamanki gibi detaylar ve büyük maçlara kalacaktır şampiyonluk. İlk yarının aksine derbiler daha belirleyici olacak.


İşler Şampiyonlar Ligi’ne gelince işte orada her şey değişir! Kim ne derse desin; zayıf ve Manchester United’ın erken garantilediği gruptan çıktı Galatasaray. 2. turda Schalke de istenilecek bir rakip. Ama bundan sonra artık gerçek anlamda iyi futbol oynamak zorundasınız. Çünkü Şampiyonlar Ligi dünya futbolunun tek “gerçek arenasıdır”. Gerçek derken, neyseniz oraya kadar çıkarsınız, hak ettiğiniz sonuçları alırsınız. Tesadüfen ya da şanslı kurayla yarı final, final oynayamazsınız Şampiyonlar Ligi’nde. 20 yıllık geçmişinde tek bir örnek yoktur ki, zayıf veya “olmaz” denilen bir takım son 4’e kalsın. Yani Dünya Kupası ya da Avrupa Şampiyonası’na benzemez. Milli takımlarda olur böyle şeyler. Türkiye ve Güney Kore dünyanın en iyi 4 takımından biri miydi ki yarı final oynadılar 2002’de. Kura, eşleşme, ev sahibi, şans faktörü vs. Yani diyeceğim odur ki: Galatasaray Şampiyonlar Ligi’nde başarılı olmak istiyorsa, futbolunu olduğundan bir değil, bir kaç tık üste çıkartmalı. İşte burada da yeni gelecek oyuncuların ve formsuzların düzelmesi belirleyici olacak.

http://spor.internethaber.com'da yayımlandı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder