Asla bir "kaybeden" değil ama bir "kazanan" olamadı!
Ömer Ateş… 12 yıldır 1. Lig’in en önemli
oyuncularından. 32 yaşında, sol bek, 3 şampiyonluk ve 1 Play-Off finali yaşadı.
Şampiyonluk kadrosu kuranların sol bek için çoğunlukla ilk tercihi. Erciyesspor
ile Süper Lig’deki 1 buçuk sezon dışında profesyonel kariyeri 1. Lig’de geçti. Şimdilerde
Şanlıurfaspor’da. Galatasaray altyapısından yetişti, defalarca genç milli
takımlara gitti ve geleceğin önemli yıldız adaylarından biri olarak görüldü bu
altyapı yılları boyunca. Erciyesspor ve Karabükspor ile Süper Lig’e çıktığı dönem,
A Milli Takım’ın sol beki için defalarca adı geçti ama olmadı, çağırılmadı bir
türlü. Bir kez bile olsa, çağırılsaydı
“Vedat İnceefe etkisi” yaratırdı muhtemelen. Türkiye’deki sorunlu futbol yapılanmasının
sonuçlarından dolayı, üstelik de Hakan Ünsal – Ergün Penbe sonrası sol bek
eksikliğine rağmen Süper Lig’de kalıcı olamadı.
Şu ana kadarki hikaye çok tanıdık ve benzerlerini de
çok rahat çoğaltabiliriz elbet; parlak bir altyapı süreci, genç milli takımlar,
A Takım kapısında bekleme, sonra alt ligler, başarı ve fazlasıyla yeterlilik
olsa da Süper Lig’den uzak geçen kariyer… Türk futbolu böyle bilindik “kaybedenlerin”
hikayeleriyle dolu. “Kaybedenler” olarak tanımlamamın nedeni; potansiyeli,
yetenekleri, altyapı yılları referans alındığında, “çok daha iyisi olabilirdi, olmalıydı”
hayıflanmasıdır. Yoksa 1. Lig’de ya da Süper Lig’in Anadolu takımlarında oynamayı
“başarısızlık” olarak gördüğümden değil. Ama Ömer Ateş’in hikayesinde, çok
ilginç, düşündürücü ve pek de bilinmeyen bir alt hikaye var!
O da şu: Ömer’in Türk futbolunun en önemli
golcülerinden biri olması bekleniyordu, çok rahat olabilirdi de, en azından 20
yaşına kadar durum böyleydi. Yani, 12 yıldır liglerde sol bek olarak bildiğimiz
Ömer Ateş, aslında golcüydü. Hem de öyle sıradan filan da değil yani, Raul variydi
dersem abartmış olmam.
Haliç Üniversitesi, Şehremini ve Çavuşoğlu Lisesi
ile Türkiye ve Avrupa Şampiyonlukları yaşayan ve Ömer Ateş’i o yıllarından
tanıyan, bilen teknik direktör Müslüm Gülhan anlatıyor: “Ömer motorik
özellikleri çok iyi olan ve yorum yaparak oynayabilme yeteneğine sahip bir
santrafordu. Özellikle topa vuruş tekniği ve gol vuruşlarındaki isabet oranın
yüksekliği onun için iyi bir referanstı. Boş alan yaratma ve hareketli oyuna
yatkınlığı hem ona hem de takım arkadaşlarına avantaj sağlıyordu.”
Hem Galatasaray altyapısında hem de genç milli
takımlarda beraber oynadığı ve Şehremini Lisesi’nden sınıf arkadaşı Emre
Belözoğlu da Ömer’in golcülüğünü hala anıyor: “Ömer gibi bir yetenek, böyle bir
sol ayak, bu kadar iyi gol vuruşu olan bir forvet, nasıl sol bek olur hala
anlayamıyorum. Forvet olarak devam etseydi, eminim ki çok daha üst düzey
başarılar yaşardı.”
Yetenekli sol ayağı, net birinci sınıf gol vuruşları,
fırsatçılığı, pozisyon bilgisi, müthiş oyun zekası, topa hakimiyeti, ufak
fiziğine rağmen Raul’u andıran (hafif yan yan, sol ayak içiyle içe doğru topu
çekmesi) top sürüşü ve saklaması temel özellikleriydi. Genç takımlarda yüzlerce
gol attı, A2 Ligi’nde iki defa gol kralı oldu. 70’i aşkın kez milli takıma
gitti, 30 gol attı. U17 ile iki defa Balkan Şampiyonu oldu. Bu
şampiyonluklardan ilki Gökdeniz Karadeniz, Emre Belözoğlu, Berkant Göktan’lı
kadroyla.
Hatırlarım; altyapıdayken attığı her golü,
gelişimiyle, pozisyonuyla, vuruşuyla, dakikasıyla çizdiği, not ettiği
defterleri vardı. Hayran kalmıştım… Müslüm Hoca, “zekasıyla futbol oynayan
biri” derken o eski defterleri hatırlattım Ömer’e: “Başarılı bir genç futbolcuydum,
futbol üzerine büyük hayallerim vardı. Attığım golleri tek tek çizerdim,
kadroları yazar, maçı detaylarıyla özetlerdim. Sezon bittiğinde analizini
yapardım kendimce.”
Genç
Milli Golcüden 1. Lig Sol Bekine...
2002-2003 sezonunda Vestel Manisaspor’a transfer
olduğu dönemde, teknik direktör Levent Eriş, Ömer’in kariyerini değiştiren
hamleyi yapıyor. Lig’in başlarındaki Kayserispor maçında, antrenmanda bile sol
bek oynatmadığı 21 yaşındaki Ömer’i sol bekte sahaya sürüyor. İyi oynayınca da golcü
Ömer oluveriyor sol bek.
Bir forvetin ya da hücuma dönük orta saha oyuncunun
mevkisini değiştirmek, hele de yetenekli bir solağı beke çekmek, kolay kolay
olacak şey değildir. Sorunlarla, tepkiyle karşılaşmak muhtemeldir. Solaklar pek
dokundurtmaz mevkisine, hakaret sayar, bozulur, sorun yaratır, tepki koyar... Bunu
ilk deneyen Metin Yıldız olmuş. UEFA Şampiyonu kadroyla antrenmanlara çıktığı
dönemde Metin Yıldız, Paf takımda sol bek oynatmak istemiş ama Ömer buna büyük
tepki göstermiş, hatta bundan dolayı da 5-6 hafta kadro dışı kalmış.
Golcüyü beke çeken Levent Hoca ise tercihinin doğru
olduğunu düşünüyor: “Ömer çok zeki bir oyuncudur, yeteneğini oraya daha rahat
uygulayabileceğini düşünüp maçlarda oynatmaya başladım. O zamandan beri de bu
ligin önemli bir sol kanat oyuncusu olarak yerini aldı, şampiyonluklar yaşadı
ve en çok aranan sol beklerden oldu.”
“Türkiye
koşullarında forvet olarak bu kadar şans bulamazdım”
Paf takımda gösterdiği tepkiyi profesyonellikte
göstermedi Ömer. Artık kaprisler çok daha pahalıya mal olurdu çünkü. Futbol
oynamaktan başka çare yoktur ve bu temel mevki değişikliğini hemen kabullenir,
uyum sağlar. 10 yıl öncesine baktığında da bundan hiç pişmanlık duymuyor Ömer:
“Ben golcü yeteneklerime sonuna kadar güveniyordum. Bazı eksiklerim olsa da,
gol vuruşlarım, fırsatçılığım, futbol zekam gibi üst düzey olan yönlerim vardı.
Ama Türkiye gerçekliğinde düşündüğümde, forvet olarak bu kadar şans bulamazdım
ve böyle istikrarlı yıllar geçiremezdim diye düşünüyorum.” Hatta Metin Yıldız’ı
dinlemediği için de hayıflanıyor: “Hatalıydım. Keşke Metin Hoca’nın dediğini
yapıp sol bek oynasaydım. Belki de Galatasaray A Takımda kalıcı olurdum.”
Adem Büyük örneğini veriyorum, “forvet oynamakla
ilgili kaygılarıma tercüman oldun, tam da bana oturan bir örnek” diyor. Niye mi
Adem Büyük? 4-5 yıldır Süper Lig topçusu olduğunu kanıtlamak için her şeyi
yapıyor Adem. 2006-2007 sezonunda Akçaabat Sebatspor’daki performansıyla
başlayan süreçte, Manisaspor, Mersin İdman Yurdu ve son olarak Kasımpaşa’nın
golcüsü olan ve şampiyonluklar yaşayan Adem, nihayet bu sene Lig’de kalıcı
olmayı başardı. O da şimdilik tabii! Lig’i altüst edebilecek bir forvet tipi
olmasına rağmen Kasımpaşa’da hala yedek. Gerçi buna da razı olmak lazım, değil
mi ki bunu da göremeyebilirdi bu kadar üst düzey bir oyuncu! Bu açıdan bakınca
Ömer’in öngörüsünün yerindeliği daha da iyi anlaşılıyor.
“En
büyük şansızlığımız UEFA Kupası oldu”
“Kaybeden” olarak görmüyor kendini Ömer. “Mutluyum
ve başarılıyım” diyor ve gerekçelerini sıralıyor: “Bizim çok yetenekli 80-81
doğumlu bir kuşağımız vardı. Hatta 87-88 jenerasyonundan da iyiydi. Ama bizim en
büyük şansızlığımız 4 yıl üst üste şampiyon olan, UEFA Kupası ve Süper Kupa’yı
kazanan kadroya denk gelmemiz oldu. İki yıl beraber antrenman yaptık ama genç
oyuncular olarak öyle bir kadro içinde yer bulamadık doğal olarak.”
O dönemlerde oynadığı U20 milli takımına
baktığımızda Volkan Demirel, Tuncay Şanlı, Necati Ateş, Kemal Aslan, Egemen
Korkmaz, Hamit Altıntop’lu kadronun değişmez forveti Ömer Ateş’ti. Ama o A Takımda
idman yapıp A2’de oynarken, Egemen ve Volkan Kartalspor’da, Tuncay Sakaryaspor’da,
Kemal Gaziantep Büyükşehir Belediyespor’da, Necati Altay’da, Hamit
Wettensched’de forma giyiyor ve fazlasıyla süre alıyordu.
Faruk Atalay, Ceyhun Müderrisoğlu, Eyüp Kaymakçı, Alper
Tezcan, Tamer Sivrikaya, Gürol Azer, Kerem İnan, Orkun Uşak’ın da içinde yer
aldığı 80-81 doğumlu kuşak arasında en istikrarlılardan biri oldu Ömer. Evet,
bu koşullara bakınca başarılı olarak görülebilir. Çünkü bırakmadı, vazgeçmedi,
hayal kırıklıklarına yenilmedi ve en önemlisi devam etti. Sol bek olarak da iyi
bir kariyer yaptı. Çok daha iyisini yapabilirdi, olmalıydı da belki, ama
olmadıysa da bunda Türkiye futbol düzeninin payı büyüktür.
“Süper
Lig’de neden kalıcı olmadığını anlamış değilim”
Manisaspor, Samsunspor, Kayserispor ve Boluspor’da
onunla çalışan 1. Lig’in önemli teknik adamlarından Levent Eriş bu duruma çok
anlam veremeyenlerden: “Türkiye’de kriterlerin ne olduğunu açıkçası 35 senedir
hala çözemedim. O yüzden de Ömer’in neden Süper Lig’de kalıcı olmadığını hiç
anlamış değilim.”
Galatasaray altyapısında 3 sene hocalığını yapan
Metin Yıldız ise bu durumu Türkiye’deki defansif futbol tercihine bağlıyor:
“Çoğu teknik adam futbolu oynama düşüncesinde olan oyuncuları değil,
oynatmamaya, tamamen kuvvete ve oyun bozmaya yönelik oyuncuları tercih ediyor.
Bu açıdan baktığımızda Ömer, oyuna pozitif yönde katkı sağlayan bir oyuncu
olduğundan, sıkıntılar yaşadı.”
Sonuç olarak Ömer Ateş’in hikayesini “kaybedenler”
kategorisine koyarken, iki temele bakmak, dayandırmak lazım: Türk futbolu doğru
dürüst göremeden, tanıyamadan “büyük bir golcüyü”, belki de kendi Raul’unu
ıskaladı. Sonrasında da çok önemli bir sol bekin tam olarak, yani olması
gerektiği gibi kıymetini bilmedi, hakkını vermedi.
Galatasaray altyapısının efsane hocaları Salih
Bulgurlu ve Ahmet Keskinkılıç’ın yanında 10 yaşında başladığı futbol
yolculuğunda 32’sine geldi artık Ömer. Bu sezon az forma buluyor ama 3-4 sene daha
oynama niyetinde. Hala fit, yani fizik olarak iyi durumda. Bıraktıktan sonra da
futbolun içinde kalmaya niyetli. Belki antrenör, belki de futbol yöneticisi
olarak.
HATALAR, PİŞMANLIKLAR...
Kariyerimi sekteye uğratan en büyük hatam: Lig
düşmem. Süper Lig’den kendi isteğimle indim aşağı. Çok büyük hataydı. Süper
Lig’de Erciyesspor’dayken ilk yarıda 17 maçın 16’sında 90 dakika oynadım. Milli
takım için adım geçiyordu durmadan. Bir iki sakatlık geçirdim, benim yerime de
oyuncular transfer edildi. Ben de buna çok bozuldum. Ve kendi isteğimle,
oynamak için sonraki sezon 1. Lig’de Samsunspor’a transfer oldum. Yedek kalmayı
kabullenemedim, beklemedim, sabırsızlık yaptım. Bu en büyük hatam oldu. Biraz
bekleseydim yine 11 oynardım ve Süper Lig’de devam ederdim. Bir inat uğruna
transfer oldum. Bundan dolayı pişmanım.
KIRGINLIKLAR...
12 takımda oynadım. Hiçbir kulüpte sorun yaşamadın.
Ama tek kırgınlığım Karabükspor’da oldu. Hala bilmediğim bir nedenle kulüpten
gönderildim. Hayatımın en iyi sezonuydu. Şampiyon olduk, Süper Lig’e çıktık.
Takımda 11’in değişmez oyuncusuydum. Şampiyon takımdan gönderildim ama nedenini
hiç kimse açıklamadı. Yani mecbur bırakıldım ayrılmaya. Teknik direktör Yücel
İdiz takımda kalmamı çok istiyordu ama onun da gücü yetmedi. O dönemde ne
yaşandı, neler oldu hala bilmiyorum.
FIRSATLAR...
Erciyesspor’da iyi bir sezon geçiriyordum ve
Trabzonspor’dan teklif aldım. Ciddi bir teklifti, Trabzonspor çok istekliydi.
25 yaşındaydım ve ben de çok gitmek istedim ama kulüp bırakmadı. Kulüp
kariyerimde de o sezon önemli bir dönüm noktası oldu. O transferim gerçekleşseydi
Süper Lig’de çok daha başarılı ve kalıcı olabilirdim.
*FourFourTwo Dergisi 2013 Mart sayısında yayımlandı.F
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder