(2014 Dünya Kupası Yazıları)
4 yıl önce finalde Iker Cassillas ile karşı karşıya
kaldığı 2 pozisyonu da kaçırınca kupa İspanya’ya gitmişti. Bayern Münih’le 2012
Şampiyonlar Ligi finalinde Chealse’ye karşı da benzer senaryo gerçekleşince
finallerin kaybedeni olmuştu. Hollandalı olunca da makus talihini kabullenmesi
beklenirdi. Ancak geçen yıl Borussia Dortmund ile oynadıkları Şampiyonlar Ligi
finalinde sanki inadına ve cevap niteliğinde attığı golle finalleri kaybeden
biri olmayı kabullenecek biri olmadığını gösterdi.
Robben kupaya gözünü dikti!
Vardır ya bazıları hani hep fit, hep formda olan.
İşte onlardan biri olduğuna şüphe yok, sanki performansı hiç düşmeyecek gibi. Turnuvaya
da öyle başladı zaten. İspanya maçında sahanın tozunu attırdı. Hele de Usain
Bolt’u bile kıskandıracak deparı ile hiç yokmuş gibi Ramos’u sollaması ve golü
niyetini belli ediyordu aslında. Avustralya maçında da minik minik ve pırpır adımlarıyla
topu ayağından hiç ayırmadan attığı gol yine harikaydı. Taş gibi vızır vızır
koşan Şili karşısında da en fazla zorlayan yine oydu. 3-4 driplingiyle yokladı,
sonuncusuyla da golü attırdı. 3 golü, 1 asisti ve form durumuyla Brezilya’daki
en etkili isimlerin başında geliyor. Bakalım Güney Afrika’da yarım kalan işin bu
kez sonunu getirebilecek mi?
Bir Luis van Gaal takımı!
Pek çoğu Hollanda’nın kadrosundaki isimlere burun
kıvırabilir, yeterli bulmayabilir. En azından turnuva öncesi öyleydi. Favoriler
arasında kimse saymıyordu onları. Ancak artık karşımızda bir teknik adam
takımı, taktik disiplini birinci sınıf olan oyuncu grubu var. İspanya ve
Avustralya karşısında çok pozisyon verip zaman zaman zorlansa da takım, Şili
maçında o algıyı da kırdı. Hem de bunu Mustafa Denizli’nin final ve şampiyon
adayı Şili karşısında yaptı. Topa sahip olma oranı Şili lehine %68’e 32’ydi, tıpkı
İspanya maçındaki gibi. Aslında bunun tersi olması beklenirken Van Gaal, topu
rakibine yine teslim etti ve bekledi. Tersi olması durumda her takımı
parçalamak için saldıran ve rakibinin başına dahi kaldırtmayan Şili’ye karşı
sabırlı alan kapattı, oyunu soğutup tempoyu düşük tuttu. Yani Şili’nin yakıcı
ateşini aldı, onları uyuşturdu. Stratejisi de tuttu, üstelik Robin van Persie’siz
yaptı bunu.
Şilililer zapturapt altında zorlandı!
Avustralya ve İspanya karşısında rakibine nefes
aldırmayan Şili, bu kez o akıcılığı ve tempoyu yapamadı. Taktik disiplini üst
düzey olan Hollanda alan bırakmayınca, kötü final pasları ve yanlış pas tercihleri
fazlaydı. Hele de Alexis Sanchez, arkadaşlarına kızıp kimseye topu vermeyen halı
saha futbolcusu gibiydi. Böyle olunca da pozisyona girmekte zorlandılar. Toplam
40 faulün yapıldığı maçta da düşük temponun Şili’ye yaramadığını da görmüş
olduk. Hakem konusunaysa hiç girmeye
gerek yok. Gambiyalı Bakary Papa Gassama, Alexis Sanchez’in penaltısının yanı
sıra bir sürü yanlış karar verdi ve turnuvanın hakem performansına uygun düdük
çaldı.
Son bir not: Sol çizgide oynayan ve kırk yıllık
kanat adamı gibi harika bir maç çıkartan Dirk Kuyt, neden dünyanın en saygın
oyuncularından biri olduğunu tekrar hatırlattı. Helal!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder