Süper Lig’in bu sezon sunduğu en önemli yıldız adaylarından biri kuşkusuz Gençlerbirliği’nin genç orta saha oyuncusu Soner Aydoğdu… Transferde adı büyük takımlarla anılıyor, yakın zamanda oralarda görürsek de şaşırmamak gerekiyor. 91 doğumlu olan Soner, Gençlerbirliği futbol akademisinin başarılı ürünlerinden biri. Abdullah Avcı tarafından A Milli takıma da çağırılan Soner, çeşitli kategorilerde 60’dan fazla kez milli takım formasını giydi. Oyun zekası, sol ayağı, gittikçe artan devamlılık, tempo ve mücadele gücü, çift yönlü oyun yapısı Soner’i sadece Türkiye’nin değil Avrupa’nın önemli orta saha oyuncularından biri haline getirebilecek başlıca özellikleri… Belki de göze çarpan en önemli (belki de tek) temel eksiği, kendisinin de farkında olduğu, fizik gücü ki o da hızla gelişiyor.
2011-2012 sezonu
bitti. Öncelikle sezonun genel bir değerlendirmesini yapar mısın, nasıl bir
sezon oldu sizin için?
Kendi
performansını nasıl değerlendiriyorsun?
Kendi performansım açısından da baktığımızda, şans
verildiği an en iyi şekilde oynamaya çalıştım. Sahada elimden gelenin en
iyisini yapmaya çalıştım ve bunu da başardığımı düşünüyorum. Hocam şans verdiği
sürece terimin son damlasına kadar koşup mücadele etmek için uğraştım.
Bu
performansın da sonunda A Milli takıma da yükseldin…
Evet, bu sezon A Milli takıma gittim. Abdullah
hocanın gelmesiyle, yeni teknik değişimle beraber, takımda her şey değişti. Sağ
olsun Abdullah hoca da çağırdı bizi, ben de A Milli formayı giymiş oldum. Bu da
benim açımdan gerçekten çok mutluluk ve gurur verici bir şeydi. Bu yaşta A Milli
takım formasını giymek... Orada kalıcı olmak istiyorum öncelikle. Sonuçta A Milli
takım forması kutsal bir şey. Onu en iyi şekilde taşıyıp, orada kalmak
istiyorum.
Bir
sene daha sözleşmen var, kendi kariyer planlaman nasıl, hedeflerin neler?
Büyükler mi, Avrupa mı?
Ben alt yapıdan başladım ve 10 yıldır Gençlerbirliği’ndeyim.
İlk hedefim Gençlerbirliği A takımında forma bulmak, kalıcı olmaktı ve bunu da
başardım. Hala sözleşmem devam ediyor, Gençlerbirliği futbolcusuyum ve öncelik
her zaman kulübümündür. Her genç futbolcuda İstanbul’da büyük takımlarda oynamak,
Avrupa’ya gitmek hedefi de vardır… Benim de hedeflerim var tabii ki… Özellikle
Avrupa’da oynamayı çok istiyorum. 17 – 18 yaşlarımda İngiltere ligi çok ön
plandaydı, Arsenal çok ilgimi çekiyordu, orada oynamak istiyordum. Hala öyle
ilgi, sempati Arsenal’e karşı besliyorum ama şu anda daha çok İspanya ilgimi
çekiyor. Kendi oyun stilime orayı yakın gördüğüm için İspanya’yı hedef olarak
koydum kendi kafamda…
Kendi
oyun stilini, tarzını nasıl görüyorsun?
Öncelikle şunu söyleyeyim; ben bu sene çok farklı
oynadım. Daha önceleri forvet arkası oynadım, ofansif oynadım. Ama bu sene daha
çok defansif oynadım. Bana hep söylerler, “defansif yönün gelişirse daha iyi
olur” diye. Ben bunu bu sene geliştirdiğimi düşünüyorum. Bu sene hep defansın
önünde oynadım, normalde forvetin hemen arkasında oynuyorum. Defansın hemen
önünde oynayıp defansif gücümü geliştirdiğimi düşünüyorum. Bunun da bana çok
büyük bir katkısı olduğunu biliyorum.
Emre
Belözoğlu da böyleydi önde oynuyordu ama daha sonra Avrupa’nın önemli göbek –
orta saha adamlarından oldu. Emre ya da özellikle Nuri Şahin’in tarzına
benzetiyorlar mı seni?
Bizim Yasin Öztekin Dortmund’dan geldi. Nuru Şahin
ile beraber oynadı. Gelir gelmez söyledi, “stilin Nuri’ye benziyor” diye. A Milli takıma
gittiğimde de orada oynadım Nuri abiyle, maçtan sonra kendisi de söyledi ona
benzediğimi. Tabii Nuri Şahin çok büyük bir topçu, nerede olduğunu biliyorum ve
ona benzetilmek de güzel.
Forvet
arkasında mı, yoksa iki yönlü gidip gelen, tempolu orta saha oyuncusu olarak mı
görüyorsun kendini?
İlerleyen zamanlarda forvet arkası gibi oynayan çok
futbolcunun kalmayacağını düşünüyorum. Bu yüzden iki yönlü oyun tarzımı geliştiriyorum,
çünkü futbolda iki yönlü oynamak her zaman ön planda olacak. Dediğim gibi önceden
forvet arkası oynadığım için bu sene defans yönümün iyi olduğunu düşünüyorum,
onu da geliştirmiş oldum. İki yönlü bir futbolcu oldum diye düşünüyorum...
Sen
kendi eksi ve artılarını nasıl değerlendiriyorsun?
Bir tek fizik gücümü artırdığım zaman bence eksiğim kalmayacak
diye düşünüyorum. Fizik gücümü biraz daha geliştirdiğim zaman gerçekten eksiğim
olmayacak. Artılarım da; sol ayağım gerçekten iyi... (gülüyor) Etrafımdakiler de
öyle söylüyor… Duran toplarda iyiyim, araya atılan toplarda iyiyim, oyuna
liderlik yapıp yönlendirmede iyiyim, takıma pas yaptırma konusunda iyiyim… O yüzden
dediğim gibi, fizik gücümü geliştirdiğim zaman çok daha iyi olacak.
Örnek
aldığın ya da beğendiğin futbolcular kimler?
Hep stilimi benzettiğim futbolcuları izledim ben…
Özellikle altyapıdayken Alex’i çok izledim, idmanlardan önce internetten görüntülerini
izlerdim, maçlarını hep takip ederdim. Alex’i çok izlemişimdir bir de tabii Sergen
Yalçın’ı çok izledim. Kendimi ona benzetiyorum. Nuri Şahin olsun, Mesut Özil olsun
hep o tarz oyuncuları izledim, onlardan çok şey öğrendim ama dediğim gibi en
fazla Alex ve Sergen Yalçın’ı izledim.
Dünya
futbolunu takip ediyor musun?
Özellikle İspanya ligini takip ediyorum, gerçekten
bambaşka bir lig. Barcelona, Real Madrid gerçekten çok büyük kulüpler ve onları
izlemek çok büyük bir keyif veriyor. Onları takip ediyorum, İngiltere’yi takip
ediyorum, Türkiye’yi sürekli izliyorum zaten…
Biraz
da kendinden bahseder misin?
Ben 2002 yılında Gençlerbirliği altyapısına geldim.
Ondan önce hiçbir kulüpte deneyimim olmadı, doğrudan Gençlerbirliği
altyapısında başladım futbola. Gençlerbirliği çok büyük bir camia ve burada
özellikle altyapıya çok önem veriliyor. Altyapıdaki hocalarıma buradan teşekkür
etmek isterim; Necati hoca olsun, Veysi hoca olsun gerçekten her zaman yanımda
oldular, destekçimdi iki hocam. Gençlerbirliği altyapısında futboldan önce adamlığı
öğretiyorlar. İyi bir insan olmak her şeyden önce geliyor Gençlerbirliği’nde.
İyi ki böyle bir kulüpteyim, iyi ki bu kulüpte yetişmişim.
Futbol
dışında neler yapıyorsun?
Futbol dışında çok fazla gezmeyi sevmem, idmandan
sonra çok fazla dışarı çıkmam. Sinemaya gitmeyi severim. Sözlüm var, üç yıldır
beraberiz, onunla sinemaya gideriz, yemek yeriz onun dışında çok fazla gezdiğim
görülmemiştir. Zaten idmanlar çok yoğun, idmanın üzerine gezmek de çok yorucu
oluyor. Tabii play station, pes vazgeçilmezimiz hatta kampta odaya
kurdurmuştuk.
Ankara’da
doğup büyüdün. Ankara’yı seviyor musun?
Ankara’yı çok seviyorum. Ankara’da doğup büyüyen
başka şehirden zevk alamaz. Çok seviyorum gerçekten Ankara’yı. Ankara’nın bana
göre tek eksiği deniz, bir de denizi olsaymış çok iyi olurmuş. Ben burada doğup
büyüdüm, ailem burada, arkadaşlarım burada, çevrem burada... Ola ki başka bir
şehre transfer olduğumda illa ki biraz zorlanırım, özlerim… Ama bu da bizim
işimiz, profesyonel olduğumuzdan zaman zaman şehir değiştireceğiz, mecburen alışacağız
buna…
*Ankara Plus Dergisi Mayıs 2012 Sayısında yayımlandı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder