Elbette ki hakem güzellemesi yapma niyeti taşımıyor
bu yazı ama evet, aynen öyle; iyi ki hakemler var. İyi ki varlar ki Türk
futbolunun tek suçlusu, her daim en kolay günah keçisi, kötü oynayan takımların
en kolay bahanesi, futbolcuların yetersizliklerini, beceriksizliklerini bir
çırpıda örten, teknik adamların kusurlarına en büyük mazereti veren, yönetim başarısızlığının
1 numaraları sebebi oldular. Futbol programlarının “en kıymetli reyting
malzemesi”, gazetelerin en çok tiraj yaptıranları olmaları da cabası. Ya eskaza
iyi maçlar yönetseler, Türk futbolunda “kralın çıplaklığı” asla örtülemez,
gizlenemez o zaman. Ama şimdilik durum kulüpler açısından harika; hakemler var
oldukça her daim hedefte onlar olacak. Ama yazının ilk cümlesini tekrar etmekte
fayda var; bir hakem güzellemesi değil bu yazı.
Futbolu hakemler üzerinden
açıklama derdi de barındırmıyor. Ancak hakemler etrafında dönen bir futbol
dünyası da anlaşılır değil, hadi anlaşılır olsa da (yukarıda sayılan kurtarıcı
sebeplerden ötürü) kabul edilebilir değil asla. İşin bir tarafı bu. Öteki
tarafıysa Türkiye’de hakemlerin nitelik olarak yetersiz, maç yönetimlerinin
kötü, kararlarının standarttan uzak ve tutarsız olduğu şüphe götürmez bir
gerçek olduğudur. Net olarak hakemlerin durumu bu. Peki, ruhen, zihnen ve
bedenen tam anlamıyla sağlıklı bir insan Türkiye’de iyi hakemlik yapma,
başarılı maçlar yönetme ihtimali var mı? Asla yok, ihtimal dahilinde bile değil!
Kısa süreliğine, kariyerinin başlangıcında ve Türk futbol dünyasının “kurallarını”
öğrenene kadar, piyasa şartlarına ayak uydurmadan var olamayacağını anlayana kadar
(o da eyyam oluyor zaten) becerisi çerçevesinde yönetebilir, o da bir nebze. Daha
sonra zaten sağlıklı karar alma yetisi varsa bile ortadan kalkar ve nasıl daha
az “büyüklerle” başını derde sokmadan düdük çalabileceğinin hesabına (bilinçli
ya da bilinçsiz) girer.
Nihayetinde İstanbul takımlarının üzerine bulut
gelmeden Anadolu takımlarına yağmur yağmaz. Her açıdan Türk futbolunun en kısa
özetidir bu cümle. Bunu da kısa sürede içselleştirir genç hakemler. Hakemlerin
kötü olmasında ve iyi maç yönetememesinde bir diğer etken de fundamental
mesleki yetersizlikleri. Yani futbolla ilgili temas noksanlıkları. Hemen hemen
hiçbirinin amatör bile olsa bir futbol geçmişleri yok. Muhtemelen arkadaşları
futbol oynarken de burun kıvıranlardan olmuşlardır hakemlikten önce. Ya da
amatör düzeyde bile oynayacak istekten, futbol sevgisinden ve daha da önemlisi
asgari futbol yeteneklerinden yoksunlar. Bazen maç bitimi ya da devre
aralarında 3 metreye yalandan pas vermeye kalktıklarında bile ayaklarının topa
hiç mi hiç yakışmadığını görmek mümkün. Buna baskı ve onunla baş edememe
eklenince hakemliklerinde tam anlamıyla bir karmaşa çıkıyor ortaya.
Vak’a
olarak Türkiye’de hakemlerin durumu buyken, yine de aslolan yazının baş
kısmıdır. Yani iyi ki hakemler var ve iyi ki yetersizler ve kötü maç yönetiyorlar.
Bu çelişkili durum kulüplerin, yönetimlerin, teknik heyetlerin, futbolcuların
hatta ve hatta medyanın da kurtarıcısı durumunda. İyi maç yönetilmesi, hata
yapılmaması, hata olacaksa da en azından aleyhine olmasın dileği özünde istenen
bir şey değildir. Samimi olamaz daha doğru. Yoksa herkes kendine bakmak durumda
kalacak ve hiç parlak olmayan haller pirüpak meydanda olacak. Ayrıca Türk
futbolunun sadece içinde bulunduğu değil, geçmişinden bugüne kadarki kalitesi,
seviyesi ve gelişimden bağımsız bir hakemlik başarısı beklemek hiç adil değil.
Yani kabaca, “futbolumuz neyse hakemlerimiz de odur” demek abartı sayılmaz.
Sağ
bek ne kadar hata yapıyorsa hakem de o kadar yapıyor, kaleci ne kadar basit gol
yiyorsa hakem de o kadar sonuca doğrudan etki ediyor, forvet ne kadar basit
görünen pozisyonları kaçırıyorsa hakem de gözünün önündekini atlıyor, orta saha
oyuncusu uluslararası standarttan ne kadar uzaksa hakemin de kararlarındaki
tutarsızlık o kadardır! Ne bir eksik, ne bir fazla. İsteyen oturup sayabilir, kıyaslayabilir.
Genelleme böyledir, bireysel ya da dönemsel olarak yakalanan başarılar ister takım,
ister futbolcu, isterse de hakem olsun elbette ki istisnaidir. Yani durum biraz
deve misali, “nerem doğru ki” noktasına kadar geldi belki ama öyle. Futbol bir
bütündür, totaldir. Arabeskvari söylemek gerekirse de oraya çıkıyor yine;
yönetimler harika, taraftar profilleri enfes, genel teknik direktör seviyesi
dünya çapında, futbolcu kalitesi muazzamdı da hakemler tek kötü. Öyle mi, değil
tabi. Futbolumuz neyse, o dünyanın bir parçası olan hakemler de odur. Dünya
standardında, evrensel futbol değerlerinde, kalite ve seyir zevki bakımından da
nerede olduğumuz ister kulüp bazında isterse milli takım düzeyinde konuşmaya ise
gerek yok sanırım.
*8 Ekim 2015'te Akşam Gazetesinde Yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder