Türk takımlarının Avrupa’da bu güne kadarki
başarılarına baktığımızda birkaç temel kriter çıkıyor ortaya: Oyuncu istikrarı
ve devamlılığı, kadro uyumu (gelen/giden dengesi) ve son olarak da elbette kalite.
Bu kriterlere teknik-taktik beceri ve disiplin, sistem kalitesi, teknik adam
seviyesi ve performansı gibi faktörler de eklenebilir ancak Türkiye ligi ve
futbol seviyesini göz önüne alınca baştakiler çok daha belirleyici olmuştur
daima. 2000 sürecindeki Galatasaray’da da, Zico’nun ve Aykut Kocaman’ın
Fenerbahçe’sinde de hep bu temel kriterler başarıyı getirdi. Geçen sezon UEFA
Avrupa Ligi’nde atladığı turlar yeterli değildi belki de ama elediği (Liverpool,
Feyenoord), geride bıraktığı (Tottenham, Partizan) ve elemenin eşiğinden
döndüğü (Arsenal) takımları düşününce, daha da önemlisi bu maçlardaki futbol
seviyesi, kalitesi ve olgunluğuna bakınca Beşiktaş için “Avrupa zamanının”
geldiğini söyleyebiliriz rahatlıkla.
Avrupa’da
başarının arifesindeki Beşiktaş!
Geçen sezon UEFA Avrupa Ligi’nde 3. Turda elenmiş
bir takım için iddialı gelebilir bunlar ancak Beşiktaş bu sinyalleri fazlasıyla
veriyor. İlk olarak, 3 sezondur kadro devamlılığı ve uyumu konusunda ciddi
anlamda mesafe kat etti. Beşiktaş’taki yaklaşık 14-15 oyuncunun kadro
devamlılığı var. Yeni transferlerden Mario Gomez, Beck, Tosic (kalite sorunu
olmasına rağmen) ve Rhodolfo’nun takıma adaptasyonunda çok sorun yok gibi
görünüyor. Geçen sezonki önemli transferlerden Demba Ba, Sosa ve Tolgay’ın
hemen hemen hiç uyum sorunu yaşamadığını hatırlayalım. Takım olmada sanılanın
aksine çok çok önemlidir bu. İlk aşama için geriye kalıyor kalite kriteri. Tolga
Zengin, İsmail Köybaşı, Mustafa Pektemek, Necip Uysal, Dusko Tosic ve Tolgay
ile Veli’nin yokluğundaki merkez orta zaafı bu kriteri zayıflatan temel
etkenler. Rhodolfo-Ersan tandemi ve Andreas Beck daha üst seviye olması gereken
ama Avrupa ve Türkiye ligi için kötü olmayan isimler. Atiba’nın partneri
Oğuzhan ya da Necip’in Veli-Tolgay’ı o pozisyon için arattığı kesin. Oğuzhan
pas kalitesiyle bir nebze kapatıyor şimdilik. Ayrıca uyumu ve oyuncu devamlığı
olan artıları var merkez orta sahanın.
Geldik Beşiktaş’ın en kaliteli
bölgesine, ön 4’lüsüne. Gomez, Sosa, Gökhan ve Olcay’dan oluşan ideal ön tarafa
Cenk, Quaresma, Kerim ve zaman zaman Oğuzhan alternatifleri epeyce zengin
sayılır. Hem uyum hem kalite hem de üretkenlik açısından bu oyuncu grubunun
Avrupa ve Türkiye ligi için üst seviye olduğuna şüphe yok. Bazı isimleri ve
bölgelerinde kalite sorunu olmasına rağmen toplamına bakıldığında Beşiktaş,
artık teknik-taktik beceri ve disiplin, sistem kalitesi, teknik adam seviyesi
ve performansı aşamasına geçebilir. Liverpool’la oynanan iki maç da buna örnektir.
Taktik beceri ve disiplin harikaydı. Bu kadro geçen sezon Avrupa’da epey
tecrübe kazandı, nasıl oynayacağını öğrendi ve futbolunu geliştirdi. Şimdi
mesele bunun üzerine koyup devam etmesi, edebilmesi. Artıların eksilerinden çok
daha fazla olduğunu söylemek lazım. Bu arada Beşiktaş’ın mali kriterlerden
dolayı UEFA’ya sadece 21 kişilik kadro verebildiğini de unutmamak lazım.
İlerleyen haftalar ve turlarda sıkıntısını yaşayacaktır muhtemelen.
Quaresma
handikabı!
Handikap çünkü ne yapacağı belli değil! Bu olumlu
anlamda, iyiye yorulabilecek bir belirsizlik değil tabi ki. İsmiyle yarattığı
beklenti ve baskı hem kendisine hem de takıma sorun yaratabilir. Ligde oynadığı
ilk iki maçta aynen öyle oldu zaten. Oyunu tıkayan, bozan, tek bir normal pas
ve hareket yapmayan, her aldığı topla fazlasıyla zorlama ve fanteziye kaçan bir
hali vardı. Ayrıca da Beşiktaş’ın tartışmasız en üst seviyeye çıkabilen
oyuncusu olan Gökhan Töre’nin üzerinde de olumsuz etkisi olduğu, zamanla daha
fazla olacağı ligdeki 4 maç yeterli görüntü verdi. Quaresma varken ve yokken ki
Gökhan’a bakmak yeterli bunu anlamak için. Quaresma’nın artık “yıldız katkısı”
vermesi çok gerçekçi bir beklenti olarak görünmese de asıl olası zarar kısmı
daha önemli gibi. Dolayısıyla Şenol Güneş’in oyuncu yönetiminde Quaresma’yı
nasıl çözeceği sezon boyunca Beşiktaş’ın kritik meselelerinin başında olacaktır.
*17 Eylül 2015'te Akşam Gazetesinde Yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder