Sonda söyleyeceğimi başta söylememde yarar var.
Galatasaraylılar başlıktan hemen yanlış anlam çıkartmasın. Haşa bu yazı bir
Hagi – Sneijder kıyaslaması değildir! Olsa olsa bazı örnekler eşliğinde Sneijder’i
anlama yazısıdır.
Gheorghe Hagi’nin Galatasaray ve Galatasaraylılar için
ne ifade ettiği, nasıl bir efsaneye dönüştüğü herkesçe bilinen bir hikayedir; Türkiye
Ligi ve Kupası şampiyonlukları, UEFA ve Süper Kupa zaferleri, unutulmaz goller,
maçlar, başarılar…
Her
gelenden Hagi beklentisi!
2001’den beri her orta saha oyuncusu ve potansiyel
10 numara transferinde olduğu gibi Wesley Sneijder’in gelişinde de “Hagi’nin
gölgesi” hemen çıktı ortaya. Hagi’nin ismi ve yaptıkları itibarıyla belki de bunu
doğal olarak karşılamak gerekiyor. Ama şunu da unutmamak lazım; Hagi’den beri
Galatasaray’a Sneijder kariyerinde ve yeteneğinde bir “10 numara” gelmedi. Yaşını
da katarsak Hollandalının önemi daha iyi anlaşılacaktır. Ancak Galatasaray
camiası ve taraftarları geldiği günden beri Sneijder’e ciddi ciddi burun
kıvırıyor. Peki, daha 2 yıl önce dünyanın en iyi orta saha oyuncularından biri
olan 28 yaşındaki Sneijder’e neden zaman verilmiyor ve saygı gösterilmiyor.
Bunun birkaç temel nedeninden biri “Hagi etkisi ve beklentisi” hiç kuşkusuz.
Hemen Hagi ile kıyaslandı, daha adı gündeme geldiğinde başladı bu kıyaslama. Ve
“Hagi tutkunları” çoktan hazırdı onu silmeye, “olmadı” demeye…
Lig’de
efsaneleşen Hagi!
Hagi’yi anlatma niyetinde değilim, ama Hagi’nin
efsane olma sürecindeki bazı hatırlatmalara ihtiyaç var diye düşünüyorum. Hagi,
UEFA Kupası ya da Süper Kupa ile değil, daha önce Lig şampiyonluklarıyla kutsallaştırıldı
Galatasaraylılar tarafından. 2000 yılı ise olsa olsa bunu perçinledi sadece…
Çünkü “Gica” 1996’da gelir gelmez, Vanspor ve
Trabzonspor’a attığı gollerle başlayan süreçte “yaşlı ve ikinci ligden geldi”
itirazlarını anında yok etti. Özellikle Terim dönemindeki üst üste 4 şampiyonlukta
Hagi, bireysel olarak olağanüstü işler yaptı. Lig’de şampiyonluklar gelirken
Avrupa’daki başarı için 2000 yılının beklenmesi gerekiyordu. UEFA yılına kadar
Türkiye Ligi’ni altüst eden Hagi, Şampiyonlar Ligi’nde hemen hemen hiçbir varlık
gösteremedi (Bilbao maçı hariç). UEFA ve Süper Kupası şampiyonluklarında ise
Hagi’yi Hakan Şükür’süz, Popescu’suz, Emre’siz, Suat’sız, Okan’sız, Arif’siz,
Bülent’siz, Ümit’siz, Hasan’sız, Taffarel’siz, Hakan’sız, Ergün’süz düşünmek haksızlıktır
ve mümkün değildir. Ama evet, Lig şampiyonluklarında illa temel etkenleri
sayacaksak Hagi’yi en başta bunun içinde gösterebiliriz. Ama 2000 sürecinde anlattığım
gibi durum farklıydı.
Zordur
10 numaranın işi!
Sneijder’e dönecek olursak; daha 3 ay önce gelen ve 6-7
aydır futboldan uzak birinden bu kadar kısa sürede çok fazla şey beklenmesi
haksızlıktır. Uzun süredir futbol oynamaması, devre arasında gelmesi, daha fizik
olarak toparlanamadan büyük beklentiler içinde oynamaya başlaması şu ana
kadarki memnuniyetsizliğin sebepleri arasındadır. Ama mevki itibarıyla da Sneijder’in
önünde ciddi zorluklar vardır. 10 numara pozisyonda oynayan oyuncuların ortak
özelliklerinden biri, sanıldığının aksine, bireysel değil, bağımlı ve ciddi
derecede takım oyununa ihtiyaç duyan futbolcular olmasıdır. Hagi’nin Avrupa’daki
sıkıntısı buydu; o seviye için henüz olgunlaşmamış bir takım ve oyun!
10 numara pozisyonundaki biri sağında solunda, önünde
arkasında ayak uyduracak oyuncular ve uyum ister. Ağır, temposuz, pas trafiği
yetersiz olan oyunda boğulur, zekasını ve yeteneklerini kullanmakta sıkıntı
çeker. Sergen, Hagi, Alex, Sneijder tarzındaki futbolcular oyunu başlatan ya da
kuran değil oyun bitiren oyunculardır. Real Madrid karşısındaki rüya gibi 25
dakikada Sneijder’in etkinliği bundandır; tempo, aya paslar ve akan coşkulu bir
oyun… Ama ne yazık ki “mimlenen” Sneijder’in attığı klas gol bile kaçırdığının gölgesinde
kaldı Galatasaraylıların gözünde…
Zaman
ve Saygı!
Hagi ise zamanı ve saygıyı Türkiye Ligi’ndeki
futboluyla fazlasıyla elde etti ve adı bir efsaneye dönüştü. 90’lı yıllara
kıyasla sertlik seviyesi çok çok artan Lig’de Sneijder’in fizik ve form durumu şu
ana kadar bu “krediyi” almasına imkan vermedi. Çin’den gelmesi ve yaşı
itibarıyla transferine daha büyük bir şüpheyle bakılan Didier Drogba ise ilk
çıktığı maçta, Akhisar karşısındaki 30 dakikayla, o günden 9 ay önce
Şampiyonlar Ligi’ni kazanan bir dünya yıldızı olduğunu hatırlattı herkese…
Halbuki Sneijder yaşı, yetenekleri ve kariyeri
itibarıyla Türkiye’ye gelmiş en büyük birkaç futbolcudan biri. Ama travmatik
bir zihin yapısına sahip Türkiye’nin futbol atmosferinde “zaman ve saygı” beklemek,
memleket gerçekliğine de biraz uymadığını kabul etmek lazım!
Galatasaray’ın
efsane 14 numarası olabilmek!
Real Madrid maçından sonra Fatih Terim’in, “96-2000
sürecinde 99’dan sonra yakaladığımız seviyeyi bu defa ikinci yılımızda
yakaladık gibi” sözleri önemlidir. Tam da bu yüzden oluşum ve inşa sürecindeki
kadro ve oyun anlayışıyla Galatasaray’ı başarılı görmek lazım. Bundan sonraki
süreçlerde ise Drogba, Burak, Selçuk, Muslera, Melo ve Hamit gibi isimlerin
yanı sıra Sneijder’in takıma seviye yükselttireceğine hiç kimsenin şüphesi
olmasın. Yeter ki, Türkiye’de pek olmayan, “zaman ve saygı” marjı verilsin. Ve
evet, Sneijder asla bir Hagi olmayabilir Galatasaraylılar için, ama kim bilir belki
de forma numarasını giydiği ve dünya futbolunu değiştiren “futbol atası” Johan
Cruyff gibi 14 numarasıyla efsaneleşebilir. Ne güzel olur değil mi, Galatasaray’ın
efsane 14 numarası olmak…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder