Lig atladığınızda yöneticiler de kendince lig
atlıyor! O, bir sene önce her şeyi bize bırakan, hiçbir şeye karışmayan yöneticiler
daha çok işi bilmeye başladılar. Bırakın Alanyaspor’u, Türkiye’de 50 maçta
sadece yedi mağlubiyetle giden bir başka hoca yoktur. Bizle alakalı
düşüncelerinde değişiklik olduğu zaman, biz de orada bazı şeyleri kaybediyoruz.
Türkiye’de alt lig hocası, üst lig hocası diye bir algı var. Bununla ilgili ne söylersiniz?
Türkiye’de alt lig hocası, üst lig hocası diye bir algı var. Bununla ilgili ne söylersiniz?
Ben buna katılmayanlardanım. Hocaların ligi olmaz.
Eğer ortada bir başarı varsa, başarı gösteren insanı ödüllendirmek lazım. Bizde
illa ki bir siyasetçi tanıdığın olacak, telefon gelecek, o olacak, bu olacak…
Aşağıda başarılı olan biri, yukarıda neden başarılı olamayacak? Bunun kıstasını
kim koyuyor? Türkiye’de önce bunu çözmemiz lazım.
Büyük takımlarda futbol oynamış olmak önemli mi
görünüyor?
Hocalık yapıyorsan Türkiye’de bu büyük avantaj.
Büyüklerde oynamışsan öncelik hakkın oluyor. Başarına ya da çalıştırdığın
takıma bakılmıyor. Türkiye’de isim, popülerlik zaafımız var. Üç hocadan biri
seçileceğinde başarılı olan değil, popüler olan tercih ediliyor.
Teknik direktörler hep transfer yapmak istiyor. Bu
durumda nasıl istikrar olabilir?
Onlar risk alamayan hocalardır. Çünkü o hocaların
risk almak, oyuncu geliştirmek gibi bir derdi yoktur. Hazır oyuncu ile herkes
gider. Ya o imkânlar yoksa ne olacak? Türkiye’de en elit futbolcular
Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzonspor’da. Diğer liglerde ve
takımlarda oyuncu, sistem yok mu? Ama o diğer takımlara giden hocalarımızın
hepsi oradaki gençleri ortaya çıkartmak yerine, bu ligin bilinen
futbolcularından alma çabasındalar. Bu bence biraz hocaların kendilerini ve
günü kurtarma çabası. Oyuncunun gelişimi sadece altyapıda ya da 16-17 yaşında
olmaz daha sonraki yaşlarda da oyuncular gelişebilir.
Futbol bir temaşa oyunudur. Futbolcularıma hep “Önce
kendin zevk alacaksın ki, etrafa zevk veresin ve başarılı olasın” derim.
Vazgeçilmezimse pas oyunudur. Kadro ve bütçesi ne olursa olsun takımlarda çabuk
ve hücum oynatan bir teknik direktörüm. Mümkün olduğunca üçüncü bölgede
oynamaya çalışırız. Futbolcuya sonsuz özgürlük tanırım. Belli bir seviyeye
gelmiş futbolcunun bir yeteneği vardır; saha içinde kararları artık o almalı.
Futbolcum antrenmanda çalıştığımız her şeyi sahada ne zaman yapacağını bilir.
Antrenman metotlarınızın farklılığı, şehir efsanesi gibi
dilden dile dolaşıyor…
Gidersiniz birine, “Guardiola antrenmanı, Gordon
Milne antrenmanı, Ersun Yanal antrenmanı ile çalışıyorum” der. Ben bütün
antrenmanlarımı kendim üretirim. Mesela bir futbol takımına Türkiye’de ilk
pilatesi 2007’de ben yaptırdım. Ama Kartalspor kaale alınmaz! 2008’de
Fenerbahçe yapınca olay oldu. Yine 2007’de takıma yoga yaptırdım. Şu an bile
yoganın bir nefes alma tekniği olduğunu çoğu kişi bilmez. Muhteşem bir ekibim
var, sekiz senedir beraberiz. Murat Özduran santrfordur, Zafer Şahin
savunmacıdır, Haluk Kaplan kalecidir, ben de orta sahayım. Başarımızın en büyük
etkenlerinden bir tanesi teknik ekibin birbirini bütünlemesidir.
Oyuncularla nasıl iletişim kuruyorsunuz?
Oynadığım dönemlerde de ilişkilerim çok iyiydi.
Futbolcuyken hep, “Bu hoca bizimle neden konuşmaz?” derdim. Oyuncuya çok küçük
bir şey paylaşman bile onun sana bağlanması açısından önemli. Ben oyuncumu ikna
ederim. Onun “Arkadaş bu hoca boş değil, futbolu biliyor” demesi lazım. O zaman
oyuncuyu teslim alabilirsin.
Nasıl hedefleriniz ve başarı kriterleriniz var?
Daha Gençlerbirliği altyapısında oynarken, “Bir gün
teknik direktör olacağım” diyordum. 29 yaşında A Lisansı aldım. Hocalığa
başladığımda “Bir gün Türk Milli Takımı’nı ve üç büyükleri çalıştıracağım”
dedim. Tabii oraya direkt gidilmiyor. Başarılı olmak zorundasın. Ertuğrul
Sağlam’a en çok imrenenlerdenim! Dört büyük takımın dışında şampiyon olmak da
hedeflerim arasında. Kendime çizdiğim rotada en önemli başarı kriteri de budur.
Altıparmak yedi yıllık kariyerinde imkânsız görünen
başarılar kazandı
Kartalspor günleri
Tam 13 yıl Süper Lig’de forma giydikten sonra alt
liglerde yedi tane şampiyonluk yaşadı. Bunun da etkisiyle olacak ki 2007’de
daha ilk teknik adam deneyiminde 4 puanda, 9’uncu sırada ve liderin 18,
ikincinin 17 puan gerisinde devraldığı Kartalspor’u 2. Lig’de şampiyon yapmayı
bildi. Takım 1. Lig’e de müthiş başladı ve ilk yarıyı averajla ikinci sırada
bitirdi. Ancak kulüp başkanının ekonomik sıkıntıları nedeniyle oyuncuların
hemen hemen tamamı ayrıldı Süper Lig’e çıkılamadı. O oyuncuları Yaser Yıldız,
Zafer Çevik, İskender Alın gibi gençler Süper Lig’e transfer oldu.
Mersin ve Konya’yla play-off heyecanı
Kartalspor’dan ayrılan Altıparmak 2009 yılında
Tarsus İdman Yurdu ile benzer süreç yaşamaktan kurtulamadı. Yine 4 puan ve
9’uncu sırada aldığı takımı 1. Lig play-off finaline taşıdı. Oyuncular ve
yönetim arasında yaşanan ekonomik sorunlar nedeniyle final öncesi antrenmanlara
çıkılmaması Tarsus’un da Süper Lig’in eşiğinden dönmesine neden oldu. Ardından
iki sezon çalıştırdığı Konya Şekerspor ile üst üste play-off oynadı. Orada da
Muhammed Reis, Cafercan Aksu, Ömer Ali Şahiner, İshak Çakmak, Abdülkerim
Bardakçı gibi fazla oynamayan ya da genç oyuncular önemli çıkış yakaladı.
Mucizenin adı
Alanyaspor!
İki sezon 1. Lig play-off’undan eli boş dönen Mehmet
Altıparmak sonrasında Altay, Yeni Malatyaspor
ve bir kez daha Kartalspor’u çalıştırdı. Bu kısa deneyimlerin ardından
Alanyaspor dönemi geldi. 2013-14 sezonunda neredeyse baştan kurduğu takım ile
ilk sezonda 2. Lig’de şampiyon olarak herkesi şaşkına çevirdi. Altıparmak hem
takımın oluşumunda hem de kulübün kurumsallaşmasında büyük pay sahibiydi. Emre
Akbaba, Efecan Karaca, Burak Uca, Timuçin Aşcıgil, Sinan Özkan ve Jonathan
Ayite gibi bilinen ama kaybolmakta olan isimler onun idaresinde büyük çıkış
yakaladı.
*FourFourTwo Dergisi Ocak 2015 Sayısında Yayımlanmıştır.
*FourFourTwo Dergisi Ocak 2015 Sayısında Yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder