22 Haziran 2015 Pazartesi

RÖPORTAJ: GİRAY KAÇAR*

Sağlık durumunla ilgili çok güçlü ve kötü bir algı oluştu. Nedir durumun?
Şimdi şöyle söyleyeyim, hiçbir şekilde rahatsızlığım yoktu zaten. Kaburgama top çarptı, 3-4 ay boyunca kaburgam ağrıdı. Top atıldığı zaman, arkaya doğru ani dönüş yaptığımda kemikte bir ağrı oluşuyordu. Bunun üzerine hastaneye gittim, kontrollerden geçtim. Bütün tetkikleri yaptırdım, “En ufak bir problem yok.” dediler. Ancak kaburgamdaki ağrıdan dolayı kafamdaki soru işaretleri azalmadı. Bunun üzerine kulüp doktorumuz, tanıdığı başka bir doktora yönlendirdi. O doktor da beni koşu bandına çıkardı, çıktım. Sonrasında “Sen futbol oynama Giray, kalbinde problem var.” dedi. Ben de eğer böyle birşey varsa, top oynamayacağımı söyledim. Bunun üzerine Dr. Bingür Sönmez’e gittim. O da bana “En ufak bir problem yok, nasıl böyle bir şey söylenir?” dedi. Bunun üzerine Amerika’ya gittim, kafam rahat etsin diye. Riske edebileceğim bir durum değildi çünkü. Sağlığımdan daha önemli birşey yok sonuçta. Orada ne gerekiyorsa yapıldı, bakıldı... Oradaki doktor da “Seni dünyanın sayılı doktorlarına göndereceğim, milli futbolcumuz olduğun için jest yapmak istedim.” dedi. 3 gün bekledim, annem de vardı, tatil yaptık, gezdik, dolaştık. Sonra doktor geldi, çekti karşısına beni, “Böyle birşey nasıl söylenir? O doktoru da aradım, neden böyle dedin diye!” dedi. O doktor da telefonda hiçbir şey söylememiş. Bana “Sen top oynama Giray.” diyen doktor, gazetelere olmadık şeyler anlatmaya başladı. İşin sonucunda da, Amerika’daki doktorum Murat Tuzcu, “Hiçbir şekilde top oynamanda bir engel yok, problem yok. Çık aslanlar gibi topunu oyna, bu konuyu da kapat.” dedi. Bir problemim yok yani. Olsa zaten top oynamam. O dönem ile alakalı merak edilen bir konuydu, ben de ilk defa böyle bir açıklama yapıyorum.

Senin kafanda herhangi bir şüphe kaldı mı?
Öyle bir şey kesinlikle yok. Eğer soru işareti olsa, koşamazsınız bile. İlk zamanlar 15-20 gün etkilendim, ama üzerinden neredeyse yıl geçti. Olay benim için kapandı gitti.

Bu durumun transferini, kariyerini, ivmeni etkilediğini düşünüyor musun?
Tabii. O haber futbol kariyerimi inanılmaz bir şekilde etkiledi. İstanbul’da çok iyi bir takımla sözleşme imzalayacaktık, bu durum nedeniyle masadan kalktık. Bu olay benim moralimi çok bozdu, çünkü karşı tarafta “Acaba?” gibi düşünceler oluşmaya başladı. Böyle düşünen bir takımda oynayamayacağımı söyleyip... Ayrıca, o olaydan sonra 100’ün üzerinde maç oynadım. Oradan zaten benim en ufak bir problemimin olmadığını anlarsınız. Sadri Şener başkanımız da sağolsun o dönemde her türlü desteği verdi. Hatta “6 ay top oynamasa da parasını ben veririm. Ne gerekiyorsa her şeyini yaparız.” dedi. Tabii sonra hiçbir şeyimiz olmadığını onlar da görünce, biz de görünce topumuzu oynamaya devam ettik.

3. Lig’den, 2. Lig’e oradan da Süper Lig’e geldin. Önemli bir sıçrama da yaptın. Trabzon’da da şampiyonluk mücadelesi verdiniz. İyi bir sezon geçirdin, Milli Takım’a gittin, yaş olarak da iyi bir durumdasın ama performans anlamında olmasa da spor kamuoyundaki algı anlamında düşüşe geçtiğini düşünüyor musun, geçen sene Antalyaspor da küme düştü. Bu manada bir düşüş yaşadığını düşünüyor musun?
Bu süreç, yaşanan olaylar beni buraya kadar sürükledi. Bu haberlerin çıkması, bu tercihlerimde çok büyük etken oldu. Benim Antalyaspor’a imza atacağım gün, İstanbul’da 3 büyüklerden bir başkan beni aradı, “Giray seni almak istiyoruz, Antalya’ya imza atma.” dedi. Ben 1-2 gün bekledim hatta. O ara örneğin Bursaspor da teklifte bulundu. Ama Samet hocayı kıramadım, onunla çok özel bir diyaloğum var. Bu olaylardan sonra benim transferim gerçekleşmedi. Ben çok emin adımlarla çıktım. 2. Lig’de şampiyonluk, Süper Lig, A Milli Takım, Trabzon, Süper Kupa ve Türkiye Kupası şampiyonluğu, 82 puan topladığımız sezon... Şampiyonlar Ligi’nde oynadım. Bir futbolcunun gelebileceği en iyi noktalardan birine geldim. Her duyguyu yaşadığımı düşünüyorum Tabii buradan sonra bir üst seviyeye çıkmam gerekiyordu. Moskova’ya, Rusya’ya transferim vardı. CSKA Moskova, Spartak Moskova... Menajerim ile gittik görüştük, 2 milyon bonservis bedeli belirlendi. Yurtdışı olayı da sonra olmadı. Antalya ise benim memleketim. 3 sene de kontrat imzaladım. Antalyaspor ile imzalamadan 3 ay önce UEFA Kupası’nda oynadım. Antalya’ya geldim, 10 maç oynadım, sonra sakatlandım ve sezonun son 5 maçında oynamadım. Sonra da küme düştük. O duyguyu da yaşadım, acı ama gerçek. Devre arasında gitmiştim zaten. 10 maç oynadım ve küme düştük. Çok üzgünüm Antalya’nın küme düşmesinden dolayı. Kariyerimde böyle birşey yaşamak, hayatta istemezdim. Sonra serbest kaldım ve Mehmet Özdilek aradı.

Rize süreci başladı?
Mehmet Özdilek beni aradı. Kendisi çok istedi, beni Gençlerbirliği’ne de istemişti. 4-5 tane ciddi teklif aldım. Aslında yazın İstanbul takımının bir tanesiyle anlaştım. Geçmişteki o haberlerden dolayı kulüp başkanı bir iki şey söyledi. Ben de onlara en ufak bir problemimin olmadığını söyledim. Kendisi evrak-belge isteyince de bu şartlarda da gidip top oynamayazdım. Sonuçta ben de sıradan bir futbolcu değilim. Birçok kulüp var gidip oynayabileceğim. Sonrasında Çaykur Rizespor’a geldim. Allah’a şükür, mutluyum ve huzurluyum. Buraya Mehmet hoca için geldim. Rize’deki yöneticileri önceden tanımıyordum, tanısaydım onlar için de gelirdim. Çünkü her futbolcunun böyle insanlarla çalışmak isteyeceğini düşünüyorum. Gerçekten inanılmaz iyi insanlar. Rizespor profesyonel bir kulüp. Dışarıdan göründüğünden çok daha büyük bir kulüp.

Biraz sıkıntılı geçiyor sezon sizin için.
Hikmet hoca geldi şimdi. Bence o bu işin profesörü. Birçok antrenörle çalıştım. Kariyerimde, Türkiye’deki en üst düzey antrenörlerle çalıştım ama bugüne kadar ilk gün gelip idman yapıp da karşıma bu idmanı analiz olarak çıkartan bir hoca görmedim. Hikmet hoca hemen analiz yapmış, karşımıza çıkardı ve ben buna inanamadım.

Nasıl bir analiz?
İlk idmanımızı yaptık. İdmanda bize bazı şeyler söyledi. “Oynayın, ben bir izleyeyim.” dedi. Biz oynadık ve arkasından da kendisinin söylediği şeyleri yapmamızı istedi. Onları da yaptık. Tabii genelde idmanda yaptığımız idmanda kalır. Orada yaptıklarımızı normalde hiç karşımıza çıkarmazlar, çıkartırlarsa da 4-5 ayda bir. Hikmet hoca birinci gün çıkardı. “Sizin şu eksikleriniz var.” dedi. Nokta atışları yaptı. Artık bütün idmanlarımız karşımıza çıkıyor. Futbolcu maçın analizini dahi sevmez, bizim karşımıza idmanın analizi çıkıyor. Bu da bizi tabii öne taşıyor. Eksiklerimizi görüyoruz. Hocanın ne yapmak istediğini görüyoruz. Mesela ısınmamız bile taktik. Bence Hikmet hocanın istediği takım elinde olsun, başarısız olma ihtimali yok. Bunun futbolcunun performansını da %100’e çıkaracağını düşünüyorum. Böyle bir antrenörle birlikteyim şu anda ve inanıyorum ki Hikmet hoca ile çok büyük işler yapacağız.

Yabancı konusunu sorayım, yeni bir kural, neler söylersin?
Tabii ki söyleyeceğim fikrimi. Çünkü herkesin ayrı bir görüşü olabilir. 14 yabancı olacak ki 11’i de ilk onbirde oynayacak deniyor ama ben çoğu kulübün bunu tercih edeceğini düşünmüyorum. Biz yerli futbolcular olarak takımımızı, kulübümüzü, tesislerimizi sahipleniyoruz. Bu olayda maddi yönden kulüplerimizin zarar göreceğini düşünüyorum. Çünkü bizim 5 ay, 6 ay, 8 ay paramızı vermesen ağzımızı açmayız. Biz paramızı alamazken, yabancılar bir şekilde hep parasını alır. Adama 1 hafta parasını vermezsen, 1 hafta sonra serbest kalır. O yüzden bu kuralın kulüpler bazında çok iyi olduğunu düşünmüyorum. Türkiye’ye 14 kaliteli yabancı getirirseniz, buna eyvallah ama bakıyorum; kulüplerde 7-8 tane futbolcu var şu an yabancı olarak. Oynayan yabancı ise 2-3 tane. Biz Türk futbolcuları olarak iyi olduğumuz sürece kesinlikle bir sorunla karşılaşacağımızı düşünmüyorum. Kendime güveniyorum. İsterse 11 yabancı futbolcu oynasın. 1 Türk girecekse o kadroya, oraya benim gireceğimi düşünüyorum. Ben mücadelemi ederim, çalışırım. Güçlü olup, formayı alacağız. Bu kuralla alakalı, “Kulüpler düşünsün.” diyorum. Kulüpler ile alakalı endişeleniyorum. Zaten kulüplerin durumu hiç iç açıcı değil.

En son 2011’de play off maçında milli takıma gitmiştin. Daha sonra ise çağrılmadın. Milli Takım kötü gidiyor, sen bir kez daha Milli Takım ile buluşacağını düşünüyor musun?

Ben bu sene Rizespor’da iyi maçlar oynadığımı düşünüyorum. Sezon iyi geçiyor benim adıma da. Tabii Fatih hoca Ömer Erdoğan’ı uzun süre sonra tekrar çağırmıştı, 33 yaşındaydı yanlış hatırlamıyorsam ki ben daha 29 yaşındayım. Görev olur, ihtiyac olur, her zaman hazırım. Kendime de güveniyorum. Bir stoperin olgunluk çağında olduğumu düşünüyorum. Şu an her şeyi daha iyi görebiliyorum, daha iyi hissediyorum. Fizik olarak da daha iyi hissediyorum kendimi. Rizespor’a gelme sebeplerimden biri de yeniden bir çıkış yakalamaktı. Tekrar şampiyonluğa oynayacak bir takıma gitmek istiyorum, bunun için Rizespor’a geldim. Tabii öncelikle takımımın başarısı önemli. Takım başarılı olduğu zaman ben de hazır ve güçlü olursam Fatih hoca illa ki çağırır diye düşünüyorum.
*FourFourTwo Dergisi Haziran 2015 Sayısında Yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder